Çocukken kimi zaman yardımınıza koşan kimi zaman sizi büyüklerin dünyasından koruyan oyun arkadaşınız geri dönse ve size yeniden yardım eli uzatsa neler olur? Her şey daha iyi olur mu bilinmez ancak hiç kolay olmayacağını söyleyebiliriz. Zorluklar ve sırlarla dolu Ben, Babam ve Diğerleri, kahramanımız Sibel’in deyimiyle aslında bir ‘yeniden doğuş’ hikayesi. Bu keşfin mimarı ise peluş bir Panda.
Kocası tarafından terk edilen Sibel, mutsuz ve heyecansız hayatının bu son darbeyle mahvolduğunu düşünmektedir. Her gün karşılaştığı somurtkan yüzlerden sıkılmıştır fakat o da bu mutsuz kalabalıkların bir parçasıdır. Dereceyle bitirdiği okuluna ve ailesinden miras kalan yeteneğine rağmen heykel yapmamaya yeminlidir; zira çocukken kendisini ihmal eden ve gizemli bir cinayete kurban giden heykeltıraş babasına nefret doludur. Geçimini sağlamak için devam ettiği düğün fotoğrafçılığından bıkmış, hayata ve kendisine acımasızca davranmaya başlamıştır. Tüm bunlara bir de aslında hiçbir zaman hayata aynı pencereden bakamadığı kocası Kaan tarafından terk edilmesi eklenince Sibel’in hayatı tam anlamıyla alt üst olmuştur.
Sibel kendini gittikçe dibe çeken bu ‘bataklıkta’ çırpınıp savaştıkça işler daha da beter bir hal almakta, iyice bataklığa saplanmaktadır. Kahramanımız, geçmişi ve en çok da babası ile ilgili bu sorunları savaşarak ya da direnerek değil; olduğu gibi kabullenerek halledeceğini öğrenir. Hem de tıpkı okuyunca burun kıvırdığı falında dediği gibi; geçmişten gelen bir dostu, Panda ile.
Yalnızca Sibel’in görebildiği bu muzip Panda umursamaz tavırlarıyla arkadaşına kimi zaman zor anlar yaşatsa da hayatını yeniden kazanmasına en büyük desteği vermektedir. Bir anda ortalıkta beliren bu karizmatik Panda Sibel’i bambaşka bir gerçekliğe taşıyacaktır. Sibel’in hayatı artık eskisi gibi ezbere bildiği yollardan değil; pandalar, ölmeden önce hayat tavsiyesi veren teyzeler, içkili kısırlı gün sofraları ile dolu bir cümbüşten geçmektedir. Sırlar gün yüzüne çıktıkça Sibel’in kontrolden çıkmış hayatı da düzelmeye başlar. İstediği tepkileri vermeyi, sahici olmayan herkes ve her şeyden uzak kalmayı, hayallerinin peşinde koşmayı ve en çok da geçmişiyle kavga ederek bir yere varamayacağını öğrenir. Aile, yaşanamayan çocukluk, mutsuz hayatlar üzerinden başlayan bu yolculuk, geçmişteki sırların açığa çıkması ile devam edecek, Sibel’in kendini kabullenmesiyle son bulacaktır.
Ben, Babam ve Diğerleri klasik bir ‘baba-kız sorunları’ hikayesi ya da bir aldatılma hikayesi değil; tam tersine bir farkına varış, yeniden doğuş örneği. İronik üslubuyla dikkat çeken Canbaba’nın alamet-i farıkası da gerçek üstü ögeleri, mizah ve gerilimle uyumlu bir şekilde bir araya getirmesi oluyor. Hal böyle olunca peluş bir Panda’nın varlığından ziyade ‘kim’ olduğu sorusu okurun zihninde bir adım öne geçiyor. Yazar mizahi ve gerçeküstü ögelerin yakaladığı uyumla merak uyandırıyor ve böylece okuru bu yeniden doğuş macerasına ortak ediyor.
Ilgaz Gökırmaklı – edebiyathaber.net (27 Haziran 2019)