İlkyaz, Murathan Mungan’dan bir liste oluşturmasını istedi. İşte Mungan’ın, gençler için 7×7 olarak adlandırdığı, kitaplıklarda olmazsa olmaz saydığı liste:
1. ELSA MORANTE /ARTURO’NUN ADASI
“Türkiyeli okurlar, İtalyan romancı, öykücü ve şair Elsa Morante’yi dilimize Tarih Devam Ediyor adıyla çevrilen La Storia adlı romanıyla sevmişlerdi. Morante’nin La Storia’dan daha önce kaleme aldığı Arturo’nun Adası, bir delikanlının düşlerle yüklü çocukluk çağından acılar ve düşkırıklıklarıyla dolu yetişkinliğe geçişini ele alır. Arturo’nun Adası, son derece lirik anlatımı ve gerçekçi ayrıntılarla gerçekdışı bir atmosferi ustalıkla kaynaştırabilmesiyle dikkati çeker. Arturo’nun Adası’nı, daha önce yazarın Endülüs Şalı adlı öykü kitabını da dilimize kazandırmış olan Şadan Karadeniz’in Türkçesiyle sunuyoruz. Karadeniz’in deyişiyle, “Duygulu, coşkulu, ama duyguları ve coşkusunu ölçülü bir şiirin tartısında dengeleyen bir yazar” olan Morante’nin bu romanı, yapayalnız büyüyen Arturo’nun dokunaklı öyküsünü anlatır. Okur, Arturo’nun dünyasında umarsız bir ilkgençliğin tüm düşleri ve düşkırıklıklarını yaşar.”
2. URSULA K. LE GUİN / MÜLKSÜZLER
“‘…Vermediğimiz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. Devrim’i satın alamazsınız. Devrim’i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak. Devrim ya ruhunuzdadır ya da hiç bir yerde değildir.” Konuşmasını bitirirken, yaklaşan polis helikopterlerinin gürültüsü sesini boğmaya başladı.
“Romanım Mülksüzler, kendilerine Odocu diyen küçük bir dünya dolusu insanı anlatıyor; Odo romandaki olaylardan kuşaklarca önce yaşamış, bu yüzden olaylara katılmıyor, ya da yalnızca zımnen katılıyor, çünkü bütün olaylar aslında onunla başlamıştı.
“Odoculuk anarşizmdir. Sağı solu bombalamak anlamında değil: kendine hangi saygıdeğer adı verirse versin bunun adı tedhişçiliktir. Aşırı sağın sosyal-Darwinist ekonomik özgürlükçülüğü de değil; düpedüz anarşizm: eski Taocu düşüncede öngörülen, Shelley ve Kropotkin’in, Goldmann ve Goodman’ın geliştirdiği biçimiyle. Anarşizmin baş hedefi, ister kapitalist isterse sosyalist olsun, otoriter devlettir; önde gelen ahlaki ve ilkesel teması ise işbirliğidir (dayanışma, karşılıklı yardım). Tüm siyasal kuramlar içinde en idealist olanı anarşizmdir; bu yüzden de bana en ilginç gelen kuramdır.’”
3. MARGUERİTE YOURCENAR / DOĞU ÖYKÜLERİ
“Biz gençken bu kitabı tekrar tekrar okuduk. Başucu kitabımız yaptık. Ernesto Saboto’nun Tünel’i, Italo Calvino’nun Görünmez Kentler’i neyse, Doğu Öyküleri de oydu bizim için. Bir şölen. Düzyazı sevmeyen dostlarımız bile önünde secdeye dururlardı bu kitabın. Yourcenar, efsanevi isim. Bu kitap, efsanevi bir kitap.
Nefî divanını Bulak baskısıyla karşılaştıran ve şiir deyince, açıyorum eskileri okuyorum diyen en yakın arkadaşım, adını vermeyeyim, Doğu Öyküleri deyince sadece mutluluktan havalara uçardı.
Tabii, çevirmenin payı büyüktü bu durumda. Hür Yumer, okuyup okuyabileceğimiz en güzel çevirilerden birini hediye etmişti Türkçeye.
Herhangi bir okur, mesela, “Wang-Fo Nasıl Kurtuldu” başlıklı ilk öyküyü okuduğunda, hakikaten selamlayacaktır edebiyatın gücünü. Güzelin niye güzel olduğunu açıklamakta zorlanırız genelde. Ben de anlatamazdım eskiden bu kitabın niye güzel olduğunu. Şimdi biliyorum: Yaratıcılığın, yeni bir şey yapmanın yani poiesis’in en has örneği bu. Uzun müddet de aşılabilecek türden değil. Güzel, bu. Tam da bu. Başdöndürücü.”
4. JOHN RHYS / GENİŞ, GENİŞ BİR DENİZ
“Jane Eyre adlı ünlü romanı okumuş olabilirsiniz. Okudunuzsa, o kitapta, evin üçüncü katında, kilit altında tutulan deli kadın, birtakım sorularla birlikte sizin de kafanıza takılmış olabilir. Kimdir bu kadın? Neden kilit altındadır? Gerçekten deli midir? Deliyse neden delirmiştir? Peki ama “delilik” dediğimiz şey nedir? Ünlü İngiliz kadın yazarı Jean Rhys, ünlü Jane Eyre romanındaki o deli kadından yola çıkarak, ama o romandan tümüyle bağımsız, o romandan çok daha etkileyici, çarpıcı, tüm alışılmış değer yargılarını sarsacak bir trajedi yazmış. Geniş, Geniş Bir Deniz, on dokuzuncu yüzyılda geçen, ama çağımızı yansıtan bir trajedi. Çağdaş Batı edebiyatının en önemli, en ilginç yazarlarından biri olan Jean Rhys’ın bu en ünlü yapıtını, yine ünlü bir romancımız olan Pınar Kür’ün Türkçesiyle okurlarımıza sunmaktan kıvanç duyuyoruz.”
5. ARUNDHATİ ROY /KÜÇÜK ŞEYLERİN TANRISI
“Arundhati Roy, İngiltere’nin en saygın edebiyat ödülü olan Booker Ödülü’nü 1997 yılında Küçük Şeylerin Tanrısı adlı romanıyla aldı. Lirik bir dille, şiirsi bir anlatımla, bir söz-büyücü gibi kullandığı sözcüklerle, yasak bir aşkın çökerttiği bir ailenin soluk kesen dramını anlattı. Varlıklı bir Hindu ailesinin güzel kızı Ammu, ailesinin yanında çalışan bir işçiye aşık olur. Önüne geçilmez, kural tanımaz, tutkulu bir aşkla bağlanırlar birbirlerine. Oysa genç adam Dokunulmazlar sınıfındadır, toplumun en alt kademesinden. Sonu olmadığını bildikleri bu aşkta Küçük Şeylerle ‘le yetinirler, geleceği düşünemezler. Genç kadının ayrıldığı kocasından olan biri kız, biri erkek ikiz çocukları bu aşkın doğal tanıklarıdır. Olaylar, birbirinden ayrılmayan bu çift yumurta ikizlerinin çevresinde döner, kızın gözüyle anlatılır. Arundhati Roy, geriye dönüşlerle örüyor kurgusunu ve beklenmedik, dehşet verici sona ulaştırıyor. 1960’lı yılların sonunda, Hindistan’ın güneyinde geçen bu öyküde, arka planda İngiltere’den bağımsızlığını yeni kazanmış, siyasal çalkantılar içindeki bir Hindistan’ı, Kast Sisteminin ürkütücü koşullarını ve toplumsal tabuları buluyoruz. Hindistan’da yayınlandığında, Hristiyan bir Hindu kadınıyla alt kasttan bir erkek arasındaki aşk ve aşk sahneleri Hint gelenek ve göreneklerine aykırı düştüğü için büyük tartışmalara yol açan Küçük Şeylerin Tanrısı bir solukta okunan unutulmaz bir roman.”
6. FLANNERY O’CONNOR / HER ÇIKIŞIN BİR İNİŞİ VARDIR
“Flannery O’Connor’dan daha önce yayımladığımız İyi İnsan Bulmak Zor çok sevildi. Şimdi de yazarın ölümünden sonra yayımlanmış ikinci öykü kitabına yer veriyoruz Metis Edebiyat’ta: Her Çıkışın Bir İnişi Vardır’da yine dokuz güzel öykü var. Karakterlerin hepsi insani zaaflardan fazlasıyla nasibini almış saplantılı tipler: Kimi erdemli olmayı, kimi iyilik yaparak başkalarını “kurtarmayı”, kimi değişime ve ilerlemeye ayak uydurmayı, bazıları da ırkçılık gibi sosyal sorunları dert edinmiş ya da ölüme kafayı takmış insanlar. O’Connor bu karakterlerin kendilerini içine düşürdükleri durumları tasvir ederken, anlatı kazanına bolca ironi, epeyce gerilim, biraz trajedi, bir çimdik de komedi katıyor. Böylece, evet hayli karanlık, ama okuması keyifli öyküler çıkıyor ortaya.”
7. ALİCE MUNRO / BAZI KADINLAR
“Eleştirmen Leah Hager Cohen şöyle diyor: öykülerini okurken, ‘Munro benim aklımdan geçenleri nasıl bilebilir?’ diye düşünüyorum. Aslında Munro’nun yaptığı, büyük bir alçakgönüllülükle bir duyguyu paylaşmak, sizi bir başka dünyaya çekmek, bir başkasının ritmiyle size soluk aldırmak, bir başkasının gördüklerini kendiniz görüyormuş duygusunu yaşatmak.”
edebiyathaber.net (25 Temmuz 2019)