İlkyaz, Özgür Mumcu’nun bir liste oluşturmasını istedi. İşte Mumcu’nun, genç okurlar için kitaplıklarda bulunmasını önerdiği liste:
1. KEMAL TAHİR / KURT KANUNU
–İktidar oyununun acımasızlığını kavramak için
“’Kurtlukta düşeni yemek kanundur’ korkusunu her an enselerinde hissederek yaşayan köşeye kıstırılmış, kendileriyle ve geçmişleriyle, içinde bulundukları zamanla hesaplaşan insanları anlatıyor Kemal Tahir, Kurt Kanunu’nda. Cumhuriyetin en bunalımlı dönemlerinden biri olarak değerlendirilen “İzmir Suikasti” olayına karışan ve karıştırılanların dramı olarak da okunabilecek roman, İttihatçılar arasındaki iktidar kavgasını ve tasfiye sürecini de acımasız bir yalınlıkla ve özeleştiriyle ortaya koyuyor.” Esir Şehir Üçlemesi’nde taşıdığı umudu Yol Ayrımı’nda yitirmeye başlayan Kemal Tahir, Kurt Kanunu’nda mücadelenin kime ve neye karşı yapıldığının pek de öneminin kalmadığı günleri -hayal kırıklığını satır aralarına gizleyerek- ustalıkla betimliyor.”
2. ELİAS CANETTİ / KÖRLEŞME
-Birey toplum ilişkisini ve yabancılaşmayı anlamak için.
“Dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olduğu tartışmasız kabul edilen Körleşme, Almanya’da edebiyatın, politikanın kirli gölgeleri altında yitip gitmeye yüz tuttuğu bir dönemde yazılmıştır. Ancak, Elias Canetti kurguladığı zaman ve mekân, kullandığı dil ve üslup, karakterlerindeki soyutlamanın isabetliliği ve bunları aktarmadaki başarısı sayesinde sınırları aşmış, evrenselliğin en üst boyutlarına ulaşmıştır.
Çoktandır kendi fildişi kulesine çekilmiş bir aydının trajedisinde cisimleşen Körleşme, insanoğlunun kendi eliyle kurduğu, sonra da kendisine yabancılaşmış, düşman kesilmiş bulduğu dış çevreyi, son derece özgün bir biçimde ve en uçta sayılabilecek araçlarla tasvir etmeyi başarıyor.
İnsanın gerçeklik karşısında ne ölçüde körleşebileceğini, her dönemde ve her toplumda rastlanabilen “aymaz” aydın karakterinde ustalıkla yansıtan Canetti, düşünce ile gerçeklik arasındaki kopuşun hikâyesini anlatırken yarattığı dehşet atmosferiyle okuru derinden sarsıyor. ”
3. DOUGLAS ADAMS / OTOSTOPÇU’NUN GALAKSİ REHBERİ
–Dünya en iyi dünyanın olmadığı bir metinde anlaşıldığı için.
“Galaksinin Batı Sarmal Kolu’nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede, gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş vardır. Bu güneşin yörüngesinde, kabaca yüz kırksekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil renkli, küçük bir gezegen döner. Gezegenin maymun soyundan gelen canlıları öyle ilkeldir ki dijital kol saatinin hala çok etkileyici bir buluş olduğunu düşünürler. Bu gezegenin şöyle bir sorunu vardı, daha doğrusu eskiden vardı: Üzerinde yaşayan halkın büyük bölümü çoğu zaman mutsuzdu. Bu sorun için pek çok çözüm önerilmişti, ama bunların çoğu genellikle yeşil renkli küçük kâğıt parçalarının hareketleriyle ilgiliydi. Bu da tuhaftı, çünkü aslında mutsuz olanlar yeşil renkli küçük kâğıt parçaları değildi. Bu nedenle sorun varlığını sürdürdü; halkın çoğunun durumu kötüydü ve onların büyük bölümüyse sefildi, dijital kol saatleri olanlar bile. Her şeyden önce, ağaçlardan inmekle büyük bir hata ettiklerini düşünenlerin sayısı gün geçtikçe artıyordu. Bazıları ağaçlara çıkmanın bile yanlış bir hamle olduğunu ve hiç kimsenin okyanuslardan asla ayrılmamış olması gerektiğini söylüyordu.
Sonra, adamın birinin, değişiklik olsun diye bundan böyle halka nazik davranmanın ne kadar iyi olacağını dile getirdiği için bir ağaca çivilenmesinden yaklaşık ikibin yıl sonra, bir Perşembe günü Rickmansworth’de küçük bir kafede tek başına oturan bir kız, bunca zamandır ters giden şeyin ne olduğunu birdenbire fark edip en sonunda dünyanın nasıl iyileştirilebileceğini ve mutluluğun hüküm sürdüğü bir yere dönüştürülebileceğini anlamıştı. Bu sefer doğru olanı bulmuştu, bu işe yarayacak ve hiç kimsenin bir yerlere çivilenmesi gerekmeyecekti. Ama ne yazıktır ki, bir telefon bulup birilerine bundan söz edemeden korkunç, aptal bir felaket meydana geldi ve fikir sonsuza dek yitip gitti. Bu, o kızın öyküsü değil. Ama o korkunç, aptal felaketin ve onun doğurduğu bazı sonuçların öyküsüdür.
Kısaca özetlemek gerekirse: Tamamen sakin bir hayat yaşamak, hayatına temel yaşamsal fonksiyon olarak soğuk bira ve güzel çay içmek kavramını oturtmak isteyen, kendi halinde, üstelik fazlasıyla uysal bir adam Arthur Dent, bir sabah uyanır ve evinin saçma bir nedenle yıkılacağını öğrenir; ama bu yalnızca başlangıçtır. Daha bir kaç saat bile geçmeden gezegeni yok edilecek ve yanında kankası Ford Prefect, üstünde yıpranmış sabahlığı, elinde havlusuyla galaksi boyunca sürecek inanılmaz bir yolculuğa çıkacaktır…
Paniğe Kapılmayın….”
4. PETER FRANKOPAN / İPEK YOLU; ALTERNATİF DÜNYA TARİHİ
-Doğu ile Batı’nın ezeli ilişkisini kuşbakışı görmek için.
5. ADRİAN COLDSWORTHY / CAESAR
-Cumhuriyet’in İmparatorluğa dönüşmesini takip etmek için.
“Dramatik ölümünden bu yana iki bin yıldan fazla süre geçtiği halde antik dünya denince adı akla ilk gelen kişi olan Roma’nın ünlü komutanı ve yöneticisi Gaius Iulius Caesar (MÖ 100-44), servetini yitirmiş kadim bir ailenin genç mensubu olarak toplum içine çıktığı ilk andan son gününe kadar kılığı, edası, tavrı, kıvrak zekâsı ve özgüveniyle ilgi çeken biriydi. Togayı kimse onun gibi giymedi, saçlarını kimse onun gibi taramadı; kimse onun gibi yürüyüp onun gibi konuşmadı Roma’da. Şehrin en tekinsiz döneminde erken yaşta kamu hizmetine girip kişisel çekişmelerin, siyasi suikastların, mali skandalların, komploların arasından sıyrılarak en tepeye, konsüllüğe ulaşmasında, halk yığınları yararına politikaları kadar bu karizmasının da payı vardı. “Roma’daki her kadının kocası” gibisinden ısrarlı yakıştırmalar, “kel zampara geliyor, karılarınızı saklayın Romalılar” tarzı kaba espriler bile kişisel cazibesine ve siyasi kariyerine zarar veremedi.”