Barbaros Altuğ’un “biz burada iyiyiz” adlı novellası Temmuz 2014’te Can Yayınları etiketiyle yayımlanmıştı. Üç gencin- Eren, Yasemin ve Ali- Gezi sonrası hayatlarının Berlin’de yeniden kurmaya çalışmalarının hikâyesi bu. Başlangıcı oluşturan sıfır yılı -Gezi- değişimi simgeliyor. Gençlerin hayatlarının bir anlam kazanması, bir amaçlarının olması, toplum tarafından oldukları halleriyle kabul edilme isteği, başka bir dünyanın kurulabileceğine duydukları inanç…
Hikâyenin başkahramanları Eren ve Yasemin üniversiteden tanışıyor, eylemler sırasında önce Deniz ardından ağabeyi Ali de aralarına katılıyor. Bir daha da ayrılmıyorlar. Novella otuz sekiz bölümden oluşuyor. Yirmi sekizinci bölüme kadar olup bitenler anlatıcı kahramanlar Eren ve Yasemin’in bakış açısıyla anlatılıyor, bu bölümde Yasemin özellikle hayatının en özel anlarının Eren tarafından kaleme alınmasına duyduğu kızgınlıkla evi terk ediyor, kalan bölümleri Eren anlatıyor. Eren’in yazdığı bizim de okuduğumuz bu parçalar Yasemin’in notlarıyla iç içe geçiyor. Geriye dönüşlerle boşluklar tamamlanıyor.
Berlin’deyiz. Eren’le başlıyoruz. Avlu, kar ve ceset metaforlarının kullanımıyla şiirsel bir açılış yapılıyor. Berlin’e neden geldiler? Zengin ve ünlü olmak için değil, özgür ve mutlu olma ihtimallerinin burada mümkün olabileceğini umdukları için belki de. Sayfalar ilerledikçe hepsi açığa çıkmaya başlayacak. Yasemin’in üç fotoğraf üzerinden geçmişine dair izleri anlattığı bölüm teknik olarak çok başarılı, keza rüyasını anlattığı bölüm de öyle. Yalın ve özlü bir anlatım söz konusu, belirsizlikler ölçülü ve merak uyandırıcı, anlatıcı kahramanların üslup değişimleri belirgin… Belirsizlikler bir yandan okuyucunun merak duygusunu kamçılıyor, öte yandan sayfalar ilerledikçe geçmiş ve şimdi arasında gidip gelerek parçaları birleştirmesini sağlıyor ve okuyucuyu aktif kılıyor. Çocukluk travmaları,babayla hesaplaşma, ergenlik ve aileden, kültürden özgürleşme çabası, ayrılık, kendini başka bir kentte var etme çabası, ölüm, arkadaşlık ve dostluk temaları vurgulanıyor.
Eren’in yazdığı romanı okuyoruz aslında. Yolun başında olduğu için roman otobiyografik öğeler taşıyor, anne ve babasını kurmaca karakterlere nasıl dönüştüreceği meselesi Eren’i kaygılandırıyor. Yazma amacı iyileşmek… Yalnızlık duygusu Eren ve Yasemin’i anne ve babalarıyla olan hikâyelerine çekiyor. Eren’i Yasemin’den, Yasemin’i Eren’in bakış açısından kavrıyoruz, peşi sıra gelen anlatı parçaları sayesinde belirsizlikler azalıyor. Diyaloglar sınırlı, çağrışımlar ve aforizmalar keyif veriyor. Filmler, kitaplar, sanatçılar , mekanlar dolaylı yoldan işaret ediliyor, bilmeceleri çözmek okura kalıyor.
“biz burada iyiyiz” anlatıcı kahramanları Eren ve Yasemin’in birbirlerini, Dünya’yı ve Türkiye’yi nasıl algıladıklarının, birbirlerine nasıl tepki verdiklerinin hikâyesi de öte taraftan… Yaşadıkları değişimin izlerini de-Yasemin’in hamile kalması, saçlarını kestirmesi, dövme yaptırması, evden ayrılması- okuyoruz. Onların düzyazıları novellayı oluşturuyor. Metinde betimleme değil öyküleme ön planda. Henüz yeni taşındıkları bir kentte, kaldıkları evde mekâna, eşyalara, aksesurlara duygu yükleyecek vakitleri yok, anılar zamanla oluşacak. Berlin’e unutmamak, hatırlamak ve anılarını yeniden kurgulamak için geldiler.
Ustaca düzenlenmiş çarpıcı ayrıntıları, yoğun anlatımı, içerdikleri değil dışarıda bıraktıkları ile tekrar tekrar okunabilecek güzellikte bir metin “biz burada iyiyiz”.
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (6 Ağustos 2019)