Alejandro Zambra, son dönem Latin Amerika edebiyatının en dikkat çeken yazarlarının arasında yer alıyor. Şilili yazar, özellikle sinemaya da uyarlanan Bonzai’yle beynelmilel bir şöhrete kavuşmuştu. Zambra’ya yönelik son zamanlarda memlekette bir ilgi söz konusu. Bonzai, Ağaçların Özel Hayatı, Belgelerim ve Soru Kitapçığı geçtiğimiz yıllarda Notos Kitap’tan yayımlanmıştı. 2013 yılında yine Notos Kitap’tan yayımlanan ve Çiğdem Öztürk’ün yine titizlikle çevirdiği Eve Dönmenin Yolları, yazarın külliyatında yer alan en özel eserlerin başında gelmekte. Zambra’nın, kitapları genellikle tematik bir ruh kardeşliği ve otobiyografik öğeler barındırıyor. Yarım kalan aşklar, yazar adayları, boşanmalar, gençlik, bellek, hatırlama, unutma, geçmişle hesaplaşma ve Pinochet döneminin ağır tahribatı hemen hemen bütün kitaplarında karşımıza çıkmaktadır. Eve Dönmenin Yolları da yine bu temalar üzerinden ilerleyen bir roman.
Zambra, Eve Dönemin Yolları’nda, aşkı, çocukluğu, masumiyeti, aile ilişkilerini, Pinochet döneminin bir kuşak üzerinde yapmış olduğu kalıcı tahribatları ele alıyor.
Bir kuşağın hikâyesi
Eve Dönemin Yolları, klasik anlatı kalıplarının dışında yer alan bir yapıt. Kurmaca ve anlatısal gerçeklik arasındaki ince çizgiyi sürekli ihlal eden; okuyucuya elinizdeki metnin bir roman olduğunu sürekli hatırlatan bir anlatı yapısı var. Zambra, romanını “roman içinde roman” olarak tasarlamış. Kitap boyunca, 1985 yılında yaşanan Şili depremini, çocukluk hatıralarını ve Pinochet döneminin karanlığını anlatmaya çalışan yazar adayı kahramanımızın yazdığı metne tanık oluyoruz. İsimiz yazarımız, bizi yine isimsiz başka bir isimiz kahramanımızın hikayesine ortak ediyor. Şili depreminin yaratmış olduğu büyük tahribatın ortasında, Pinochet dönemi sonrasının yaralarının sarılmaya çalışıldığı dönemdeyiz. Tüm bu ortam içerisinde, kahramanımız, komunist ve haliyle faşist rejimin suçlu ilan ettiği bir babanın kızı olan Claudia’ya aşık olur. Tek taraflı bir aşktır bu üstelik Claudia’nın saklamak durumunda olduğu trajik bir hikayesi vardır. Kahramanımız, bir taraftan Claudia’ya açılmaya çalışırken, diğer taraftan onun trajik hikayesinin ortasında kalacaktır. Üstelik, Claudia ve ailesi başka bir yere taşınmıştır.
Hikayenin ilerleyen bölümlerinde, romanın kahramanı, yıllar sonra Claudia’yla yeniden karşılıyor. Yarım kalan aşk, söylenmemiş sözler, bu sefer tamamlanıyor. 30’lu yaşlarına gelmiş Claudia ve öğretmen olmuş kahramanımız birlikte bir yaşam inşa etmeye çalışıyorlar. Claudia’nın yaralarını sarmaya, ailesinin yaşadığı trajediyle yüzleşmeye çalışıyorlar. Sınırları belirli, birbirini tekrar eden ama huzurlu bir hayatın içerisinde bir dünya kuruyorlar. Geçmişin yükünden kurtulmaya, geleceği düşünmemeye ve yaşadıkları anını güzelliğini yakalamaya çalışıyorlar. Hikâyenin diğer kısmı ise, yazarın bu hikâyeyi yazma çabası ve kendi öyküsünden oluşuyor. Yazar, bir noktada romanını yazamıyor, tıkanıyor, yarıda kesmek durumunda kalıyor. Roman, mecburiyetten rafa kaldırılıyor. Yazarımız, bu sefer kendi hikayesine, geçmişine ve çocukluk hatıralarına odaklanıyor. Bu noktada, yazar bir taraftan çocukluğuyla, Pinochet rejimiyle hesaplaşmaya çalışıyor, yaşananları unutmamaya çalışıyor, diğer taraftan boşandığı eşi Eme’yle yeniden barışmanın yollarını arıyor. Ona yazdığı romanın taslaklarını okutmaya çalışıyor. Eme, onun için en önemli ilham kaynaklarından biri, onun yokluğu, metin devam etmemesine neden oluyor. Lakin ayrılık süreci çifti birbirine yabancılaştırmış. Eşinin ezbere bildiği yüzü, artık bir yabancının ifadesini taşımakta. Üstelik, anılar, eşya alışverişi, hediye edilen kitaplar, filmler, objeler de karşılıklı iade ediliyor. Yazarımız, odalarda ışıksız kalıyor. Kendisini içkiye veriyor, uzun saatler The Kinks dinliyor ve romanını tamamlamaya çalışıyor. Diğer taraftan ailesiyle olan birikmiş sorunlarla yüzleşmek durumunda kalıyor.
Zambra, Eve Dönmenin Yolları’nda hoş bir edebi oyun oynarak, kurmacanın sınırlarını zorluyor. Yazarın anlattığı hikâye ve onun öyküsünün arasındaki sınır belirli bir noktadan sonra kalkıyor. Yazarın öyküsü kurmacının hatta edebiyatla uğraşıp, öğretmenlik de yapan Zambra’nın hikâyesiyle de birleşiyor. Bu noktada romanın tamamına bakınca da, Zambra’nın parçalı öyküsünün aslında tek bir hikayeyi anlattığı söylenebilir.
Geçmişi yükü ve hatırlamanın politikası
Zambra, Eve Dönmenin Yolları’nda en çok hatırlamayı ve bellek meselelerini merkeze almaya çalışmış. Faşist rejiminin unutturduğu ve sakladığı politik gerçekler, deprem ve başka sebepler yüzünden yıkılmış, kaybolmuş hafıza mekanları romanın en önemli kısımlarını oluşturuyor. Özellikle insan hakları ihlallerinin fazla olduğu antidemokratik geçmişe sahip ülkelerde geçmişle yüzleşme, hakikati arama veya unutma edimi sık görülen bir olaydır. Dolayısıyla kitaptaki karakterler de geçmişle yüzleşme çabası içindeler, hakikatin, diktatörlük döneminde söylenememiş içlerinde kalmış sözcüklerinin peşindeler bir anlamda.. Zambra kitaplarındaki hakikat arayışını şöyle özetlemiş bir röportajında: “Bana kalırsa Eve Dönmenin Yolları ve Belgelerim kitaplarında yer alan hikayelerin hepsi, bir şekilde, bir tür topluluğa ait olma hakkında, bir çeşit “hakikati” paylaşmanın hikayeleri. Bence hakikati anlatmak zorunludur ve aynı zamanda imkansızdır. Bir mücadeledir, çünkü hakikat salt “bilgi”den fazlasını içerir. Şili’yi düşünürsem, hakikati anlatmaya alışık olmadığımızı söyleyebilirim. Örneğin son on yılı ele alırsak, nasıl yapacağımızı öğrenmekteyiz, yine de alınacak çok yolumuz var.”
Dolayısıyla, Eve Dönmenin Yolları’nda hatırlama aynı zamanda bir politik tavra dönüşmüş durumda. Karakterler, unutmaya direnerek, aslında geçmişle yüzleşme konusunda bir mücadele içerisine giriyorlar. Bununla beraber, bellek uçucudur, insan unutmaya meyillidir. Yaşadığımız her hatıra bir ömür bizimle birlikte yola devam edemez. Lakin bazı anılar ise asla unutulmaz. Kitapta da belleğin kırılgan delhizlerinde bir yolculuk yapıyoruz. Karakterler çocukluklarını, ilk gençliklerini, aşklarını, hâyâl kırıklarını, travmatik geçmişlerini hatırlamaya çalışıyorlar. “Dün gece saatlerce yürüdüm. Yeni bir sokakta kaybolmak istiyor gibiydim. Mutluluk içinde tamamen kaybolmak. Ama kaybolamadığımız, kaybolmayı beceremediğimiz anlar vardır. Her ne kadar sürekli yanlış yönlere sapsak da. Bütün kerterizleri kaybetsek de. Geç de olsa yola devam ederken söken şafağın ağırlığını hissetsek de. Ne kadar uğraşsak da kaybolmayı beceremediğimiz, kaybolamadığımız anlar vardır. Ve belki de kaybolabildiğimiz zamana özlem duyarız. Bütün sokakların yeni olduğu zamana.”
Yazar, külliyatı boyunca, Şili’in faşist rejimiyle büyümek zorunda kalan kuşağını, tanık olunan insanlık trajedilerini, baskıyı anlatmaya çalışmıştı. Eve Dönmenin Yolları da yaşadığı yere yabancılaşmış, ailesiyle, yaşadığı ülkeyle aidiyet duygusunu yitirmiş bir kuşağın hikâyesi olarak tarif edilebilir. Zambra, romanında Pinochet karanlığında kaybolan küçük hayatları, her kalbi kırıkları, yazmanın insana iyi gelen tarafını, yarım kalan aşkları, gözlerin önünde yaşanan trajedilere, hak ihlallerine yönelik “aman tadımız kaçmasın” tavrındaki anne ve babaları, unutulmuş hatıraları diri tutma çabasını ve gerçekten ev olarak tarif edilebilecek bir evin varlığını sorguluyor. Evi, somut bir tahayyülden çok insanın sevdiği kişinin yanına dönmesi olarak kurguluyor yazar. En nihayetinde kişisel hikayemizin sonunda huzurla dönülecek biri ya bir ülke yoksa, orada dönülebilecek bir ev de yoktur.
Zambra, minimalist ve oldukça sade bir dille anlatıyor öyküsünü. Uzun betimlemelere, tasvirlere yer vermiyor yazar. Sözünü en kısa yoldan aktarmaya çalışıyor bizlere. Latin Amerika edebiyatının geleneğinin biraz dışında yer alan bir yazar. Müzik ve edebiyat yine başrollerde. The Kinks’ten, Madame Bovary’a varan bir dolu referans bize eşlik ediyor. Eve Dönmenin Yolları, özetle yaralı bir toplumun kendini yazarak, edebiyatla iyileştirme çabası. Zambra külliyatının en özel yapıtları arasında.
edebiyathaber.net (15 Ağustos 2019)