-Son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
Stefan Zweig’ın “Dünyanın Mimarları” dizisinin üçüncü kitabı olan “Kendi Hayatını Yazan Üç Yazar”’ı okudum son olarak. Öyküleri, deneme ve biyografileriyle ufkumu açan bir yazar Zweig. Casanova, Stendhal ve Tolstoy üzerinde duruyor ve ‘dünyadaki her şeyi kendinde bitirerek her şeyden önce kendi hayatının yaratıcısı’ oldukları üç yazarı irdeliyor. Yaratıcılık, öznellik ve nesnellik üzerine düşündüren derinlikli bir çalışma.
-Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?
“Her sanatçı, varlığının önemli bölümünü yalnızlık içinde ve eseriyle düello halinde geçirir; varlığının özlediği zenginliği aracısız, dolaysız olarak değil, yaratıcı aynadan görmesine izin verilmiştir –gerçekliğe dolaysız biçimde tümden teslim olan ise yaratıcı olmayandır; hayatı sadece hayat adına yaşayan, özgürce ve cömertçe tadını çıkaran odur. Kendine hedefler koyan talihin yanı başından geçip gider: Her sanatçı çoğunlukla yaşamadıklarıyla, daima elden kaçırdıklarıyla yaratır.”
-Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?
Yeni bir kitaba başlamak değil de, yeni bir yazarı tanımamda kitap ekleri, dergiler ve arkadaşlarımın yönlendirmelerinin payı var kuşkusuz. Ama daha çok sezgilerimle oluyor bu. Lise döneminde okuduğum Bulgakov, Kazancakis, Kundera’yı böyle tanıdım.
-Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?
Kırk yıla yaklaşan yazarlığımda zaman zaman bunu hissettiğim oldu. Son olarak Laszlo Krasznahorkai’nin “Savaş ve Savaş” romanını okuduğumda aynı şeyi düşündüm. Bir roman, “Ölüm umurumda değil artık, dedi Korin ve uzun bir sessizlikten sonra ilerideki gölü gösterdi: Kuğu mu onlar?” cümlesi ile başlıyorsa, okurken en ufak bir noktasında olsun ihtiyatı elden bırakmamam gerektiği konusunda uyarmış oldu beni. 140. sayfada ise anahtarı sundu bana Krasznahorkai : “Sadece büyük bir karanlık, ışıklar sönüyor, sonra o büyük karanlık da sönüyor.”
-Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?
Yolun en başında, hiçbir yerde yayımlatamadıklarımı arkadaşım Cemil Küçükfilibe’ye okuturdum. 1982 yılında, Ankara’da çıkan “Sesimiz” dergisinde yayımlanan “Pazar Güneşi” başlıklı öyküm ilk olarak gün ışığına çıktı.
-Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?
Kendini yazdıracak olan kapımı çaldığında ortamın ve koşulların hiçbir önemi olmuyor.
edebiyathaber.net (30 Ağustos 2019)