Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu
1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
İtiraf etmek gerekirse çocuklar için yazma fikri başlangıçta “yazma” hayallerimde pek fazla yer almıyordu. Ta ki öğretmenliğe başladığım ilk zamanlara kadar. Çünkü mesleğe adım atar atmaz bir Türkçe öğretmeni olarak kitap okutma kaygısı içerisinde oluyorsunuz. Hatta bu kaygı bir amaca dönüşüyor. Ben de bu amaç uğruna çocuk kitapları okumaya başladım. Çocuk edebiyatının büyülü dünyasında tutkuyla gezinirken “okuduğum kitaplar” sadık okurlarına bir ödül verdiler. Dediler ki: “Sana sözcüklerle ve hayallerle dolu bir dünya yarattık. Artık okuduklarını yaratıcılıkla birleştirmenin zamanı geldi. Yaz, hep yaz… Ama önce çocuklar için yaz. Onların bize ihtiyacı var. Onlar bizimle büyümeli.” Bu nedenle çocuk edebiyatını seçtim. Çünkü bütün çocukların kitap okuduğu bir Türkiye hayaliyle yanıp tutuşuyorum.
Biliyorum ki kitap okuyan çocuk dünyanın en güçlü çocuğu ve çocuklar kitapların büyülü dünyasıyla tanışırlarsa hayallerin en güzelini kurarlar, hayata daha farklı pencerelerden bakarlar; zekâlarını, becerilerini doğru yönde kullanırlar. Sorgularlar, araştırırlar, üretirler. Bu nedenledir ki bence her yazarın öncelikli kaygısı “çocuklara yazmak” olmalı. Bir yazar, kitaplarını milyonlarca kişinin bilinçle ve zevkle okumasını istiyorsa okurlarını daha çocukken yakalamalı. Bazılarına bu imkânsız bir düşmüş gibi geliyor. Bence öyle değil. Her çocuğun doğasında kitap okuma sevgisi var. Mühim mesele her çocuk için doğru kitabı bulabilmek. Doğru kitap ise çocuk edebiyatını sürekli beslemekle ortaya çıkar. Bizler çocuklar için yazmaya ve bir edebiyat bilinci oluşturmaya devam edersek ebeveynler ve öğretmenler çocukları bu kitaplarla buluşturacaklar.
2. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
İlk okuduğum kitap değil de en etkilendiğim kitap var aklımda. Çünkü küçüklüğüm köyde geçti, kitaplara ulaşma şansım yoktu. Hayatımda sadece gazeteler vardı. İstanbul’a taşınmamızla birlikte onların büyülü dünyasına girebildim. Beni o dönemde en çok etkileyen kitap, bir gazetenin Nobel ödüllü eserleri vermesiyle hayatıma girdi. Bu kitap, İsveçli Yazar Selma LAGERLÖF’ün yazdığı bir çocuğun kaz sırtında dünyayı gezdiği “Uçan Kaz” kitabıydı. Ana karakterin olumlu değişimi, hayvanların macera dolu yaşamı ve uçmanın büyüsü beni derinden etkilemişti. Hayallerime daha çok inanmam gerektiğini düşünmüştüm. Ayrıca gazetelerin gerçekçi dünyasından sıyrılarak kitapların hayallerden örülü muhteşem dünyasına adım atmıştım. Ve bu dünya çok hoşuma gitmişti.
3. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?
Bu soruya yanıt vermek gerçekten zor. Çünkü bir yazar olarak iki dünyam var. Yetişkin edebiyatı ve çocuk edebiyatı. Çocuk edebiyatında keşke yazsaydım dediğim o kadar çok kitap var ki… Pal Sokağı Çocukları, Gülibik, Çizgili Pijamalı Çocuk, Martıya Uçmayı Öğreten Kedi… (İyi ki üç nokta var, duramazdım çünkü)
4. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?
Anya’yı Beklerken’i okudum. Morpurgo çok beğendiğim bir yazar. Daha önce onun “Savaş Atı, Kayıp Zamanlar, Ay’a Kulak Ver” kitaplarını da okumuştum. Diğer kitaplarında olduğu gibi yazar, Anya’yı Beklerken kitabında savaşın gölgesinde geçen yaşamları çok iyi anlatıyor. Anya’yı Beklerken’i okurken insan; savaştan en çok zarar görenin yine çocuklar olduğunu acı bir şekilde görüyor. Ve çocuklara “barış ve sevgi” dolu bir dünya bırakmaktan başka bir gayesi olmaması gerektiğini düşünüyor.
edebiyathaber.net (4 Eylül 2019)
“Dilek Yardımcı’ya 4 soru | Mehmet Özçataloğlu” üzerine bir yorum