Sabahattin Ali’nin Yeni Dünya, Ses ve Kağnı adlı öykü kitapları Can Yayınları etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Sabahattin Ali haberle masalın, anıyla efsanenin birbirine harmanlandığı öykülerinde birkaç renkle koskoca bir dünyayı resmetmeyi, çorak topraklarda sınanmış hayatlarda evrensel olanın cevherini bulmayı başarıyor.
Yeni Dünya
Yoksulların ve kimsesizlerin, köy ve kasabalardaki kendine özgü hayatın, adaletsiz bir düzenin çarkında dönüp sonu felakete varanların öykülerini Sabahattin Ali duru ve gerçekçi bir dille anlatıyor ve bize değişen bir memleketten insan manzaraları sunuyor.
Karanlıktan, yüzünü kamçılayan kar ve rüzgârdan, dizlerine sıçrayan çamurdan ve duyduğu seslerden korkuyordu. Açlığı, sıska kardeşlerinin korkunç gözlerini, yorgunluğunu unutmuştu. Bir an evvel varmak, ocakta küllenen bir odun parçasıyla aydınlanan toprak dama girmek ve bir köşede saklanmak istiyordu. Ne yatmak, ne dinlenmek, sadece bir dört duvar arasında bulunmak… Bu geniş karanlıktan, bu seslerden kaçmak…
Ses
Ses adlı öykü derlemesinde Sabahattin Ali şehirle taşranın, insanla doğanın, gelenekle medeniyetin birbirine kesiştiği noktalara odaklanıyor ve bu sürtünmenin sebep olduğu acıları bir habercinin gözü, bir masalcının diliyle resmediyor.
Yirmi yaşından fazla göstermeyen bir delikanlı çadırın önünde, yan yatmış bir el arabasının üstüne oturarak saz çalıyordu. Başı göğsüne yatmış ve gözleri yere dikilmiş olduğu için çehresini tamamen görmeye imkân yoktu. Fenerin aydınlattığı alnı ter damlalarıyla kaplıydı. Sazının uzun sapı, şaşırtıcı bir süratle aşağı yukarı kayan parmaklarının altında, canlı bir mahluk gibi titriyordu.
Kağnı
Sabahattin Ali, Kağnı‘da değişen bir toplumu ve değişen yaşayışları, yüzyıllardır değişmemiş Anadolu’yu arka plan olarak kullanarak anlatıyor. İşçilerin, köylülerin, hapishane kuşlarının hikâyeleri Sabahattin Ali’nin kaleminde yalın ve çarpıcı mitlere dönüşüyor.
Fakat sorarım size: Köylü verdiğine mukabil ne alır? Yolunu kendi yapmaya mecburdur, sokakları zavallı talihinden daha karanlıktır ve mektep, yüz köyün birinde bile yoktur. Candarma oralara asayişten ziyade vergi tahsilini temin için gider. Kendimizi aldatmayalım, köylü mütemadiyen vermiş, buna mukabil hiçbir şey almamıştır. Bunları itiraf etmek belki, eğer bir parça vicdanımız varsa, yediğimiz bir lokma ekmeğin boğazımızda kalmasına sebep olacaktır ve ihtimal vicdanımızın sadasını duymamak için, “Köylü efendimizdir!” gibi cümleler güzel birer morfindir. Fakat hiçbir cümle hakikati değiştirmek iktidarında değildir.
Sabahattin Ali’nin Can Yayınları’ndaki diğer kitapları: İçimizdeki Şeytan, 2019, Kuyucaklı Yusuf, 2019, Kürk Mantolu Madonna, 2019
SABAHATTİN ALİ, 1907’de Gümülcine’nin Eğridere (bugün Ardino, Bulgaristan) kasabasında doğdu. Çocukluk yılları ve eğitim hayatı savaş şartlarında geçti. 1926’da İstanbul Öğretmen Okulu’ndan mezun olan Ali, Yozgat’ta bir yıl öğretmenlik yaptıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla Almanya’ya gitti. 1928-1930 yıllarında Potsdam’da yaşadı. Türkiye’ye döndükten sonra okullarda Almanca dersleri verdi; Türk Dil Kurumu’nda ve Tercüme Odası’nda çalıştı, Kleist ve Hebbel gibi yazarlardan çeviriler yaptı. 1926’dan sonra dönemin çeşitli dergilerine yazdı, Değirmen (1935), Kağnı (1936), Ses (1937), YeniDünya (1943) ve SırçaKöşk (1947) adlı öykü kitaplarıyla çağdaş Türk öykücülüğünün seyrini değiştiren yazarlardan oldu. Modern ve sade üslubunu romanlarına da taşıyan yazar, Kuyucaklı Yusuf’ta (1937) taşra insanını ve İçimizdeki Şeytan’da (1940) dönemin aydınlarının dünyasını çarpıcı bir dille anlattı. Yıllara yayılan bir aşkı anlattığı son romanı Kürk Mantolu Madonna (1943) başyapıtı oldu. 1940’larda Markopaşaadlı mizah dergisini çıkardı; siyasi düşünceleri sebebiyle hapse girdi. 1948’de Avrupa’ya kaçmak istedi fakat anlaştığı kaçakçı tarafından Bulgaristan sınırında öldürüldü. Ali’nin pek çok şiiri bestelendi; öyküleri, romanları sahneye ve filmlere uyarlandı.
edebiyathaber.net (26 Eylül 2019)