Söyleşi: Damla Yazar
Darya Dadvar, beraberinde Furuğ’un güvercinleri, 19 Ekim 2019’da İstanbul’a misafir olacak. İran’lı sanatçı Darya Dadvar, 5 yaşına kadar İran’ın Meşhed ilinde, daha sonra Tahran’da yaşadı. Annesi Kukla Tiyatrosunun yönetmeniydi ve aynı tiyatroda şarkı söylüyordu. 2000 yılında Fransa’da Toulouse Konservatuarını bitirdi. 2001 yılında Paris’e taşındı ve müzik kariyerine orada devam etti.
Aslında Darya Dadvar’ı dinlerken nerde yaşadığı, nerde doğduğu, kaç yaşında olduğu, nerden mezun olduğu gibi bilgileri hiç merak etmezsiniz. Çünkü ıslanan bir kumaş gibi, içinize çekmeye başlamışsınızdır bile… Kıpkırmızı bir çiçek, kaydıraktan kayan çocuklar, güvercin uçuşları, ıslak çoraplar, bir yağmur, bir düğüm, bir kavuşma, geçmişten bir meyve tadı, bir diz yaması, atlı kazaklar, dolgun kalp atışları, uçuşlar, uçuşlar, uçuşlar… En çok uçuşlar. Her birini ıslanan bir kumaş gibi yavaş yavaş içinize çekersiniz. En çok da bir uçuşu yavaş yavaş içinize çekersiniz. Sanki, dünyaya kendi etrafınızda dönüp dönüp birden gökyüzüne bakmak için gelmişsinizdir. Bu yüzden Darya’nın sesinde ters ile düz, yavaşlık ile sürat, sertlik ve yumuşaklık birbirine karışır. Hız nötrlenir ve zıtlıklar anlamını kaybeder.
Mart ayında, Darya’ya Ankara’ya gelen bahardan, eriyerek musluk şebekelerine karışıp insanı sarhoş eden kar sularından, babaannemden ve annemden, onun isminden, kendi ismimden bahseden bir mektup gönderdim. İçine birtakım sorular ekleyerek. Kendisine, hayranlık duyduğum bir samimiyetle benimle iletişim kurduğu ve aynı samimiyetle sorularımı cevapladığı için çok teşekkür ederim.
Not: Veronika’nın ikili yaşamı filminde Paris’te yaşayan Veronique ile Polonya’da yaşayan Veronika, birbirlerinden habersiz hep birbirlerinin varlığını hissederler ve birbirlerine çok benzerler. Ben de lisedeki edebiyat öğretmenim Makbule Aras Eivazi ve Darya Dadvar arasında böyle bir hikayenin varolduğunu hissettim hep. Biri Furuğ’u bestelediği, biri Türkçe’ye çevirdiği için belki, ya da ruhlarından yayılan enerjinin çok benzediğini düşündüğümden. Filmde Veronika ve Veronique kıl payı birbirlerini kaçırırlar, iç yakan bir biçimde karşılaşamazlar. Belki dünyanın bu kısmında, bizim hikayemizde Darya ve Makbule birbirlerini bulurlar. O yüzden bu röportajı sevgili Makbule Aras’a ithaf etmek isterim.
“Yaşamak!” sizin için ne ifade ediyor?
Hissetmek, gözlemlemek, sevmek, vermek, her anın tadını çıkarmak.
Sizi hayata bağlayan anlar, hisler nelerdir?
Oyun oynayan çocuklarımın sesi, pencereden aya bakmak gibi küçük mutluluklar.
Aşk sizin için ne ifade ediyor?
Hiç beklemeden vermek, diğerine kendini kurtarması için yardım etmek.
Bize çocukluğunuzun anılarından bahsedebilir misiniz? Çocukluğunuzun İran’ından, çocukluğunuzun Tahran’ından?
İran, Meşhed, büyük annemin şefkatli bakışı, çiçeklerden taç yapan parmaklarım, bisikletle bahçe turu yapmak, avlunun ortasındaki küçük havuz, annemi şarkı söylerken seyretmek, tiyatro dekolarları, devrim, yasak, mutluluğun ezgileri
Hiç uçtuğunuzu hissettiniz mi? Ya da düştüğünüzü? Eğer evetse bu anları nasıl ifade edersiniz?
Her seferinde sahnede uçuyorum, şarkı söylerken uçuyorum. Hatta bir keresinde bir şarkı esnasında bu dünyadan tamamen çıkıp gittiğim bile oldu. Öyle ki alkışlarla şok oldum ve tekrar dünyaya inebilmek için biraz zaman gerekti. Çok düştüm, ama daha ziyade fiziksel düşüşlerdi. İyi bağlandığımız zaman düşmeyiz, kabuğumuza çekiliriz (kendi içimize hapsoluruz) ya da daha iyi dönmek üzere uzaklaşırız.
Müzik sizin için ne ifade ediyor?
Ruhun sesi
Şiir sizin için ne ifade ediyor?
Sözün yükselişidir, bilinçdışının uyanışı, şiir söyler geride kalan her şey ise konuşur.
İlkbahar sizi de sarhoş ediyor mu?
Sonbahar kadar değil.
En sevdiğiniz mevsim hangisi?
Biraz önce söylemiş oldum, sonbahar.
Sizi dünyada en çok etkileyen müzisyenler kimlerdir?
Bach, Vivaldi, Verdi, Ravel… Şarkıcılar arasında ise Barbara Streisand, Shirley Bassey, Haydeh, Ajda Pekkan, Armstrong, Brel, Piaf, Michael Jackson ve daha birçoğu…
Hiç Türk müziği dinliyor musunuz?
Evet, çok. Daha önce hiç gitmeden müziğiyle ve inanılmaz sanatçılarıyla büyüdüğüm ülkenizi ilk defa keşfetme fırsatı bulacağım. İslam devrimi öncesinde Ajda Pekkan’ı ve Emel Sayın’ı İran’a geldiklerinde defalarca dinledim. Ajda Pekkan benim için mükemmel sesiyle birlikte kadın güzelliğinin bir sembolüdür. Bir gün kendisine sanatından bana geçen ve şarkıcı olmak konusunda karar vermeme sebep olan enerjisi için birebir teşekkür etmeyi çok isterim.
Sevdiğiniz yazarlar, şairler kimlerdir?
En sevdiğim kitap Exupery’nin Küçük Prens’idir. Farsça çok şiir okuyorum: Hafız, Feridun Moshiri, Füruğ Ferruhzad…
Bize bu kişiler ve eserleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Sanatçıların hayatları ve sürekli yaratmak çok heyecan verici. Yaratmak hep büyük fedakarlıkları gerektirir. Her seferinde kendinizden bir parça vermeniz gerekir. Hepsi de bu dünyaya neden geldiklerini bilen varlıklardır ve ben buna bayılıyorum.
Bize bir yemek tarifi verebilir misiniz?
Çok basit bir şey: Avakado, domates, salatalık, zeytinyağı, tuz ve portakal suyu, size bir rüya salatası.
“İran’lı”, “Paris’li”, “müzisyen” ve “anne” bir kadın olarak neler söylemek istersiniz?
Aynı salatam gibi, işte tarif: huzur, melankoli, endişe, korku, gülme krizleri, gözyaşı, acı, keşif (arayış), aşk, ağrı, mutluluk. Bütün inişleriyle çıkışlarıyla benzersiz bir hayat.
Bütün bu sıfatlar hayatınızda nasıl kesişiyor?
Bir titreşim bunları birbirine bağlıyor, hayatınız düşünceleriniz ve enerjinizdir.
Peki nerede bu Leyla ?
O çok güzel, çok haylaz, akıllı, isyankâr ve ele geçirmesi zor.
edebiyathaber.net (16 Ekim 2019)