Haber: Adalet Çavdar
Senaryo yazarlığını ve yönetmenliğini Kıvanç Sezer’in üstlendiği Küçük Şeyler sinema salonları tarafından ihmal edilince sinemaseverler harekete geçti. Sosyal medya bu defa bir filmin izleyicilerine ulaşması için başlatılan bir dayanışmanın mecrası oldu. Bu dayanışma, bağımsız filmlerin izleyiciye ulaşmak için ne tür badirelerle uğraşmak zorunda kaldığını da gözler önüne serdi.
Kıvanç Sezer’in senaryosunu yazdığı ve yönettiği yeni filmi Küçük Şeyler 29 Kasım 2019 tarihinde vizyona girdi. İlk haftasında 100 salonda eş zamanlı olarak vizyona giren filmin gösterildiği salon sayısı ikinci haftasında dörde indirildi. Filmin başına gelenler, sinema sektöründeki tekelleşmeyi gözler önüne seriyor. Film ekibi ile izleyiciler bu durumu gözler önüne sermek üzere sosyal medya üzerinden bir dayanışma hareketi başlattı.
Alican Yücesoy’un ve Başak Özcan’ın başrollerini paylaştığı film orta sınıf mensubu bir çiftin ev ve iş hayatları üzerinden, günümüz beyaz yaka yaşantısını gözler önüne seriyor. Bir anda işsiz kalan Onur (Alican Yücesoy) yeni bir iş ve uğraş arayışına giriyor. Eşi Bahar (Başak Özcan) ise bir şekilde ona tahammül etmeye çalışıyor. Onur ve Bahar bir yandan da içinde yaşadıkları, güvenlikli bir sitede bulunan evin borcunu nasıl ödeyeceklerini düşünüyorlar. Bütün bu sorunlar hem kişisel hayatlarını hem de evliliklerini nasıl sürdüreceklerine ilişkin meselelerle yüzleşmelerini gerektiriyor. Film bütün bu sürecin içerdiği absürtlükleri de gözler önüne seriyor. Bir beyaz yakalının arkadaşlık, iş, emek, yaşam standardı, hayat tarzı, özgürlük ve nihayet hayatın anlamı gibi mevzuları hangi açılardan görebileceğini gözler önüne seriyor. Onur’un işsiz kalmasıyla başlayan süreç film karakterlerinin yalnız kişiliklerini ve hayata bakış açılarını değil, fiziksel görünüşlerini bile değiştiriyor.
Gösterimlere başladığı günden itibaren izleyiciden büyük bir ilgi gören film şimdiden pek çok ödül aldı:
Altın Portakal Ulusal Film Yarışması’nda En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nü (Alican Yücesoy)
Antalya Altın Portakal Film Festivali Avni Tolunay Jüri Özel Ödülü’nü (Kıvanç Sezer)
Antalya Film Forum Uzun Metraj Kurmaca Pitching Platformu Projeleri Ödülü’nü (Kıvanç Sezer-Soner Alper)
Altın Portakal Cahide Sonku Ödülü’nü (Selda Taşkın)
Salon sayısı düşürüldü
Kıvanç Sezer’in bir önceki filmi Babamın Kanatları’nın dağıtımını Başka Sinema, Küçük Şeyler’in dağıtımını ise TME Film üstlendi. Film, 29 Kasım 2019 tarihinde 100 salonda eş zamanlı olarak vizyona girdi. Ancak bir hafta geçmeden sinemaseverler sosyal medya hesaplarından filmin pek çok salonda gösterimden kaldırıldığını duyurmaya başladı. Sinema salonları filmin seans saatlerini değiştirerek, afişlerini kaldırarak seyirciye ulaşmasını engellemeye başladı. Henüz ikinci haftada ise filmin gösterildiği salon sayısı 100’den dörde düşürüldü. İzleyiciler Küçük Şeyler’i İstanbul’da Beyoğlu Majestic, Beyoğlu Fitaş ve Kadıköy Rexx, Ankara’da ise Kızılırmak sinemaları dışında hiçbir yerde izleyemeyecekti.
Seyirci Küçük Şeyler filmini, halihazırda duyurulan salonlarda dahi ulaşamadıklarını sosyal medya üzerinden duyurmaya başladı. Bununu üzerine film ekibi de şikâyetleri dağıtım firmasına iletti. Birkaç gösterim bu şekilde kurtarılabildi. Ne var ki bu da sorunu çözmeye yetmedi. Film 100 salonda gösterime girmesine rağmen sadece 6500 seyirciye ulaşabildi.
Sosyal medya üzerinden dayanışma başladı, biletini gönder hediyeni al
Çevirmen Saadet Özen “Küçük Şeyler filminin biletinin fotoğrafını gönderene sürprizlerim olacak” paylaşımıyla Twitter üzerinden bir dayanışma başlattı. Bu dayanışma birkaç gün içinde yayıldı. Pek çok yazar, oyuncu, çevirmen, yönetmen bu dayanışmaya destek vermeye başladı. Pek çok yazar, oyuncu, çevirmen ve yönetmen filmi izleyip biletini gönderen izleyicilere kitap, afiş, davetiye vb. Hediyeler göndermeyi sürdürüyor.
Gelişmeleri filmin senaristi ve yönetmeni Kıvanç Sezer ile konuştuk:
Kıvanç Sezer, filmin 29 Kasım’da 100 salonda vizyona girdiğini hatırlatarak, “Bu aslında bağımsız filmler için çok ciddi ve iyi bir rakam. Dağıtımcımız iyi bir iş çıkarttı. Fakat sonra farkettik ki, pek çok salonda aslında sadece iki seans oynuyor, o da diğer filmlerle dönüşümlü olarak.”
Hafta sonundan itibaren sinemalara giderek durumu kontrol etmeye başladıklarını kaydeden Sezer, bu esnada izleyicilerden de “afişiniz yok, seans oynamıyor, makine bozuk diyorlar” gibi pek çok şikâyet aldıklarını anlattı.
Sezer, filmin yapımcısı olarak gösterimlerin tamamını kontrol etmelerinin imkânsız olduğunu, bunun salonların sorumluluğu olduğunu kaydederek şunları aktardı:
“Film bir şekilde sadece illa bu filmi görmek için biletini alıp giden insanlara ulaşabildi bu bir hafta içerisinde. Dolayısıyla film ilk haftada 100 salonda 6500 kişiye ulaştı. Bizim için önemli değil, filmi az sayıda insan da izleyebilir. Bu bütün filmlerin başına geliyor. Fakat bizim burada acısını çektiğimiz şey şu; salonlar çok oynayan filmlerin afişini ön planda tutuyor, bazen seanslardan yiyor, bizim seansları göstermiyor. Artık bir süre sonra biz filmin yapımcısı olarak salonları aramaya başladık, bu seans niye oynamıyor diye, makine bozuk diyorlar, etkinlik var o yüzden oynatamıyoruz diyorlar. Aslında böyle böyle film biraz duyulabilecekken salonlara giden seyirci için duyulma şansı olmadı ve 100 salondan 4 salona düştü bir hafta içerisinde.”
Dağıtımcı TME Film şirketinin elinden geleni yaptığını, kendilerinin de şikâyetleri onlara bildirdiklerini kaydeden Sezer, şikâyetlerinin kendilerine de sosyal medya üzerinden ulaştırıldığını kaydetti. Sezer durumu şöyle özetledi:
“Bizimki gibi filmleri küçük bir salona alıyor ya da sürekli seans saatlerini değiştiriyor. Salon zincirlerinin tamamı aynı şeyi yapıyor. Çünkü tek amaçları çok iş yapan filmi daha çok salona doldurabilmek. Biz zaten ekstra bir şey istemiyoruz. Bize iki üç seans bile veriyorsa, o seansa iki-üç kişi bile gelse filmi oynatmasını istiyoruz, o kadar. Bazı salonlar bir kişiye oynatmıyor mesela, ben bir kişiye oynatmam diyor, lambamı harcamam diyor.”
Önemli olanın film az kişinin gitmesinin değil, bir kişi bile gitse seansın oynatılması ve filmin o izleyiciye ulaşması olduğunu söyleyen Kıvanç, bir film için sinemaya giden izleyicinin o filmi izlemeye de hakkı olduğunu hatırlattı.
Kıvanç sosyal medyadan başlayan dayanışma kampanyasının öyküsünü de anlattı:
“Bir şekilde dün sosyal medyadan şöyle bir kampanya başladı bu filme giden üç kişiye üç tane kitap hediyesi o da bizi çok mutlu etti. Çok güzel bir dayanışma sanırım ilk defa oluyor bu. Ben daha önce böyle bir şey görmemiştim. Çok güzel bir dayanışma oldu. İstanbul ve Ankara dışı içinde bir aylık bir program yapıyoruz şu anda. Diğer şehirlerde toplu gösterimler, sinema kulüpleri, sendikalar, odalar ile iletişimimiz var. Bulunduğu şehirde kaçırmış insanlar için toplu gösterimler düzenleyeceğiz. İnsanlara bir şekilde ulaşacağız. Tek isteğim bu filmi görmek isteyip kaçırmış olanların izlemesi için bir şekilde inisiyatif almak, bu şekilde özel gösterimlerle olsun kampanyalarla olsun filmi duyurmak.”
edebiyathaber.net (9 Aralık 2019)