Söyleşi: Merve Coşkun
Ebru Akkaş Kuseyri ile yeni çocuk kitabı Afrika’da Kaplan Yoktur ve yazma süreci üzerine söyleştik.
Pek çok yetişkinin de yanlış bildiği bu ilginç bilgiyle nasıl karşılaştınız?
Çocukluğumdan beri belgesel izlemeyi, özellikle Afrika’da çekilen belgeselleri çok seviyorum, sanırım kaplanların Asya’ya özgü bir kedi olduğunu bilmemde bunun bir etkisi var. Kanguru ve koalanın sadece Avustralya’da yaşadığı bilinse de nedense insanlar büyük kediler söz konusu olunca hepsinin Afrika’da yaşadığına dair bir yanılgıya düşüyor. Benim için asıl ilginç olansa insanların kaplanların Afrika’da yaşadığını düşünmesiydi.
Bu bilgiyi kitaba dönüştürme sürecinizden bahseder misiniz?
Fikrin kitaba dönüşmesi çok uzun zaman aldı. Genelde ben ne yazacağımı zihnimde kurguladıktan sonra bunu kolayca kâğıda dökerim, başlık koymak konusundaysa zorlanırım. Afrika’da Kaplan Yoktur’daysa tam tersi oldu. Çok vurucu ve güçlü söylemi olan bir ismin altını doldurmak epey vaktimi aldı. Bir de kendi işleri söz konusu olduğunda çok ağırdan alan bir yapım var. Zihnimde on beş yıl dolaşan bu başlığı kitaplaştırmayı beş yıl kadar önce, 2015’te ilk kitabım Turuncu Teyze yayımlandıktan sonra dillendirmeye başladım. 2017’de katıldığım Oxford Üniversitesi Çocuk Edebiyatı kursunda bir bitirme projesi hazırlamam gerekiyordu. Bunun kaçırmamam gereken bir fırsat olduğunu düşünüp metni tamamladım. Resimlenme aşamasına geçmesi de vakit aldı çünkü aralarında çok yakın arkadaşlarım da olan illüstratörlerden Tigris için deneme çizimi istedim ve hayalimdekine yakın bir kaplan tasviri ile karşılaşamadım. Pelin Turgut ile yollarımız kesişmeseydi kitap halen bir kenarda yayımlanmayı bekliyor olabilirdi. Tigris’i ete kemiğe büründüren Pelin Turgut oldu. Final Kültür Sanat Yayınları’nın dosyayı yayımlamaya değer bulması ve özverili ekibinin kitabı yayına hazırlamasıyla dönüşüm tamamlanmış oldu.
Her ne kadar anlaması kolay olsa da, hikâyeyi farklı yaş gruplarının farklı şekilde algılayacaklarını düşünüyorum. Kitap, insan ve doğa teması üzerine kurulu ancak Tigris, annesi ve diğer insanlar arasında gelişen olayın genel anlamda insan ilişkilerini ve kendini keşfetme sürecini de ifade ettiğini söyleyebilir miyiz? Veya sizin için ifade ettiği anlam nedir?
Bir metin elbette okurunun birikimi, deneyimi ile farklı anlamlar taşır. Okul öncesi dönemdeki kitapları çocuğa bir yetişkinin okuyacağını varsayarsak asıl hedef kitle ile yetişkinlerin algısı farklı olacaktır. Tigris’in annesinin yaptığı uyarıyı önyargı olarak anlayan da çıkacaktır, bir anne boşuna nasihat vermez diyecek olan da… Hayata nereden baktığımızla ilgili biraz. Sorunuzun insan ilişkileri kısmına gelecek olursak aslında insanın hem zalim hem de şefkatli taraflarına dokunuyor. Şimdi dönüp Avustralya’ya bakarsak orman yangınlarında yitip giden hayvanları kurtarmaya canla başla çalışan insanlar bir yana, yine suyu asıl tüketenin, harcayanın insan olduğunu es geçip sadece yaşayacak kadar su içen develeri su kaynaklarını tükettiği gerekçesiyle katleden bir devlet anlayışıysa diğer yanda. Aslında bu insanlık tarihi kadar eski bir mesele.
Daha önce “gerçek hayatında bir ağaçla kitaplardaki gibi bir dünya kurmak isteyen bir çocuğun hikâyesi’’ üzerine kurulu bir kitabın kafanızda şekillendiğini söylemişsiniz. Bu fikir rafa mı kaldırıldı yoksa ilerleyen zamanlarda karşımıza çıkacak mı?
Zihnimin bir köşesinde duruyor, uygun zamanı bekliyor sanırım. Turuncu Teyze’den sonra ikinci kitabımın Afrika’da Kaplan Yoktur olduğundan emindim ama birden alfabe fikri aklıma geldi ve Ağaç Alfabesi yayımlandı. Şimdi sırada Kızıl Kaptan var ama belli mi olur ananasların ağaçta yetişmediğine dair bir resimli kitap da yapabilirim.
edebiyathaber.net (25 Şubat 2020)