Melanie Mühl ve Diana Von Kopp tarafından kaleme alınan Sonja Hansen’in illüstrasyonlarıyla zenginleşen ve Sevgi Tuncay tarafından çevrilen “Gözümüz Neden Doymaz? Yeme Alışkanlıklarımızı Şekillendiren Gizli Etkiler” The Kitap Yayınları tarafından yayımlandı.
Yaşadığımız yüzyılda yemekle olan ilişkimiz günden güne değişiyor, yeme alışkanlıkları ve çeşitli diyetlerle birlikte her geçen gün daha karmaşık bir hal alıyor. Bazıları için çok anlamlı olan yemek yeme eylemi bazılarına göre karın doyurmak için hızlıca bir şeyler atıştırmaktan ibarettir. Çoğumuz yemek yemenin bir sanat olabileceğini ne biliriz ne de üzerine düşünürüz. Kim ne derse desin bizler mantık doğrultusunda yemek yiyen canlılar değiliz.
Gıdanın bol olduğu bir dönemde yaşıyor olabiliriz ancak beslenme çok karmaşık bir hal aldı. Vejetaryenlik, obezite, çeşitli diyetler, detoks furyaları derken ipin ucu kaçtı ve yemekle olan ilişkimiz sorunlu hale geldi. Gelmiş geçmiş en önemli duyumsal deneyimlerden biri olan yemek yemek, modern hayattan kaynaklanan endişelerle yüklendi. Neden belirli biçimlerde davranıyoruz ve yemekle ilişkimizi nasıl eski haline getirebiliriz? Davranışlarımızın perde arkasını görmek bir çözüm yolu olabilir. “Gözümüz Neden Doymaz”ın önsözünde belirtildiği gibi her gün yemekle ilgili iki yüz civarı karar veririz. Bunların bir kısmı bilinçli değildir. Çikolatalı pastaya ya da ketçaplı patates kızartmasına yumulduğumuzda bilinçaltımız devreye girer. Pratiktir ama kontrolden çıktığımız için tehlikelidir hatta duygusaldır. Bazı yediklerimiz bizi mutlu eder, bazıları midemizi alt üst eder. Peki bu uçsuz bucaksız beslenme ormanında daha sağlıklı ve daha mantıklı beslenerek yemek yemekten nasıl keyif alabiliriz?
Neden bazen patlayacakmış korkusu yaşayana kadar yemek yiyoruz? Doyduğumuzu nasıl anlarız? Acı değil de sık sık ve severek tatlı yiyecekler tüketen karakterlerin arka planında neler var? Kendi yiyecek çevremizi oluşturmada ne kadar etkiliyiz? Günlük besin seçimlerimizde moralimiz ve aklımız hangi rolleri üstleniyor? Tat almak dediğimiz şey aslında aromaların kokusunu almaksa bu durum ayrıntıda nasıl işler? “Gözümüz Neden Doymaz?” bu ve buna benzer soruların merkezde olduğu yaklaşık kırk civarı ana başlıktan oluşan kısa makalelerden oluşuyor. Yazılar rahat okunuyor, deney ve araştırmalardan yararlanıldığı için inandırıcılıkları yüksek ve her anlamda bilgi veren, düşündüren, öğretici metinler…
Nerede, nasıl ve ne yediğimiz kişiliğimizle ilgili ipuçları verebilir, hatta bazı püf noktalarına dikkat ederek insanları etkileyebiliriz. Yemeğimizi yediğimiz ya da servis edilen tabak çanak, yemekle ilgili kararlarımızı etkileyebilir. Yemek söz konusu olduğunda farklı duyular işin içine girer ve lezzet deneyimimiz farklılaşabilir. “Gözümüz Neden Doymaz?” yemek yemeyi sıradan günlük bir davranış olmaktan çıkarıyor, arkasında yatan dinamikleri ve bu bilgileri günlük hayatımızda nasıl etkili biçimde kullanabileceğimizi çeşitli deney ve araştırmaların sonuçlarından hareketle yalın ve özlü bir biçimde gösteriyor.
Bize sürekli dayatılan ve endişelerimizi artıran beslenme efsanelerini bir kenara bırakalım. Davranış psikolojisi ve beyin araştırmalarında damak zevklerimizi açıklayan ve yemek yemenin toplumsal boyutuna ışık tutan güvenilir bilgiler var, işte elimizdeki kitap ilgili başlık doğrultusunda bu verileri etkin biçimde kullanıyor. Bu ilerleme ve bulgular sadece sağlığımız için değil ağız tadımız için de büyük bir şans.
“Davranış psikoloğu Dan Ariely insanları varlıklarından en ufak bir haberi dahi olmadığı güçlerin etkilediği bir oyundaki figürler olarak betimlemektedir. Onlardan haberimiz olduğunda dahi onları sistematik biçimde küçümsüyoruz. Bu, yiyecekler için de geçerlidir. Bu kitabın amacı bu güçleri ortaya çıkartarak bu bilgiyle günlük hayatımızı daha iyi hale getirmektir. Bilinçli davranmanın gücünü tekrar elimize alarak daha akıllı ve keyifli yemek yemeye başlayalım.”
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (30 Temmuz 2020)