Geçtiğimiz gün bir arkadaşımın sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım ilgimi çekmişti. Tebessüm ederek karşıladığım paylaşımda şöyle diyordu: “Jules Verne (1828-1905) ‘Ay’a Seyahat’ kitabını yazdığında henüz aya çıkılmamıştı. ‘Denizler Altında 20 Bin Fersah’ kitabını yazdığında denizaltı dahi yoktu. ’80 Günde Devr-i Âlem’i yazdı o da gerçekleşti. Bu yazarın ‘İki Yıl Okul Tatili’ adlı bir kitabı daha var!” Ve üzerinde de Munch’un Çığlık’ını çağrıştıran emojiler vs. Böyle okuyunca tebessüm ettirse de bu paylaşım, altındaki gerçekliği düşününce çığlık emojisi hafif kalır belki de… Eğitim gibi temel bir gereksinim konusu ne yazık ki uzun bir süredir sekteye uğradı ve görünen o ki bir süre daha arzulanan şekilde yürütülemeyecek.
Okul çağında çocukları olan tüm ebeveynlerin bugünlerdeki en büyük ve belki de tek endişesi çocuklarının eğitimi. Ekonomik nedenler yoksa düşünmesi gereken tek odak noktalarının eğitim olduğunu söylemek abartı olmaz. Hele ki birinci sınıfa başlayacak çocukların ve sınav yılına denk gelen çocukların ebeveynlerinin durumlarını düşünmek dahi istemiyorum. Bu günler gelip geçecek olsa da çocukların büyük bir çoğunluğu eşit pozisyonda olsa da hemen hepsi var olan bu süreçten birlikte etkilense de anne-baba olarak endişe duyuyoruz işte.
Okuma-yazma çağına gelen, okuma yazmayı öğrenerek üzerine kitap sevgisini, kitap okuma alışkanlığını yerleştirmeyi planladığımız çocuklar için neler yapılacak, nasıl yapılacak büyük sorun. Böylesi bir sorun ortada duruyorken Final Kültür Sanat Yayınları’ndan dört kitaba dikkat çekmek isterim. Okumaya yeni başlayan çocuklara kitap ve okuma sevgisi kazandırmak için tasarlanan “Okuyan Fil” serisinden dört kitap. İkisi 1.sınıf düzeyinde ikisi 2.sınıf. 2.sınıflar da önemli çünkü onlar da ilk eğitim yıllarının ortasında karşılaştılar yüzyılın sürprizi ile.
Şarkı söyleyen kediler, çekirdekleri uçan karpuzlar… Tilkiler, bülbüller ve tavşanlarla dolu tekerlemeler. Eğlenerek okumak/ okumayı öğrenmek gibisi var mı? Çocuklar hem gülecek hem tekerleme öğrenecek hem de hayal gücünün renkli dünyasına yelken açacak. Küçücük bir kitaptan daha fazlasını da bekleyemeyiz sanırım. “Tekerleme İçi Dolu Neşe”nin derleyeni/yayına hazırlayanı kimdir bilinmese de resimleyenin Ayşe Deniz Şahin olduğunu öğrenebiliyoruz.
*Küçük Deve Kaşmira
Tanşıl Kılıç’ın yazdığı, Nesibe Çelebi’nin resimlediği Küçük Deve Kaşmira’da; annesiyle birlikte sıcak çöllerde yaşayan, kızgın kumların üzerinde dolaşan sevimli bir dostla karşılaşıyoruz. Bu tür kitaplarda pek alışık olmadığımız türden bir dost! Bir gün merakla sorar Kaşmira: Peki, bunca kumu gökyüzünde öylece asılı duran Güneş nasıl ısıtıyordu? Bu sorunun etrafında Ay, Güneş ve gökyüzüne bir keşif gezisi yapılıyor diyebiliriz. Konunun dışına çıkarak başka sorular da sordurabilir kitap. Öyle ya Kaşmira’nın aklına gelen bu soru kaç kişinin aklına gelmiştir ki daha önce?
Bu iki kitaptan sonra geçiyoruz bir üst sınıfa. Okumayı iyi-kötü öğrenmiş de üzerine kitap sevgisini koyması gerekenlere… Nursel Çetin onlar için yazmış, Çağrı Odabaşı da resimlemiş. Kitaptan kısaca söz etmek gerekirse; “Çok eski zamanlarda, masmavi denizlerin tam ortasında, yemyeşil bir ada varmış. Bu adada her türlü hayvan bir arada mutlu yaşarmış. Bir gün denizlere uçan kara kanatlı kuş, kötü haberlerle gelmiş. Uzaklardaki insanlar meğer hayvanları tutsak eder, kafeslerde tutarlarmış. Üstelik seyretmek için de daha çok hayvan ararlarmış. Şimdi de yeni hayvanlar yakalamak için adalarına geleceklermiş… Cennet Adası yabancısı olmadığımız bir hikâye aslında. Kendini doğanın efendisi sayan insanoğlunun, paylaşmayı bilmeyip yaşadığı evreni nasıl huzursuz ettiğinin hikâyesi. Ve mutluluk içinde yaşayan hayvanların, insanlarla barış sağlamak için el ele vermeleri…
2. sınıf düzeyi için bir diğer kitap da “Kalem Dağı.” Nilay Dalyan bir masal tadında anlatmış hikâyesini. “Şirin mi şirin, küçük mü küçük Kalamus Köyü, el yazması kitapları ve dillere destan yazıcılarıyla ünlüdür. Birbirinden güzel hikâyeler, masallar bu yazıcıların ellerinde kitaplara dönüşüyor. Köyün kalemleri de kalem tamircisi Papir Usta’ya emanet. Bir gün bir yabancı köye gelir, köydeki mutlu yaşam sekteye uğrar. Acaba neden? Bunu da okuyanlar öğrensin.
Kitapları burada noktalayalım, dönelim başa. Bu süreçte eğitimci de ebeveyn de öğrenci de biraz fazla yorulacak. Görünen o. Bir de dönüp geriye baktığımızda ne salgınların atlatıldığı, içinden geçilip bugünlere gelindiğini görüyoruz. Öyleyse umutsuzluğa kapılmayalım. Her alanda sekteye uğrayan yaşamımız düzelecek, açık da kapanacaktır. Yeter ki sağlıklı olalım, sağlıklı kalalım!
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (24 Ağustos 2020)