Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Okurlarımıza merhaba diyerek başlayayım. Her çizer gibi klasik cümlelerle başlayacağım ama gerçekten öyle. Kağıtla, kalemle, boyalarla oynamayı çok seven bir çocuk oldum. Resim hem boş zamanlarımda yoğun olarak uğraştığım bir hobim hem de okulda en sevdiğim derslerden birisiydi. Ortaokul sıralarındayken mizah dergilerini keşfettim ve sıkı bir mizah dergisi takipçisi oldum. Yaptığım resimler giderek karikatür ve çizgi hikâyelere evrildi. Orta ikinci sınıfa giderken kendi yarattığım tiplemelerle seri halde çizgi hikâyeler üretmeye başladım. Bıcık ve Bıcırık ismini verdiğim karakterlerim her biri birbirinden eğlenceli bir sürü maceraya atılıyordu. Defterler Bıcık ve Bıcırık’ın fantastik, absürd çizgileri ile dolup taşıyordu. O sıralar en iyi arkadaşlarım onlardı diyebilirim. Ortaokul ve lise boyunca bu çalışmalara her geçen yıl daha da geliştirerek devam ettim. Kendi çapımda mizah gazetesi çıkarmaya başladım. Komik haberler, karikatürler, bir gazetede olabilecek ne varsa hepsi vardı fakat aşırı mizah içeriyordu. Zaytung haberlerinin o dönemki versiyonu diyebilirim. Arkadaşlarım, öğretmenlerim sürekli yeni sayı var mı diye soruyorlardı. Üniversite sıralarında yine çizgi hikâyeler üretmeye ve karikatür çizmeye devam ettim. Fakat iş hayatına atıldıktan sonra bunlara ara vermek durumunda kaldım. Fakat çizerlik hep gönlümde hayalimin mesleği olarak kaldı.
Yıllar sonra bir cesaretle çalışmalarımı bir portfolyo haline getirdim ve yayınevleri ile paylaşmaya başladım. İlk kitabımı resimlediğimde halen mühendislik kariyerimi sürdürüyordum. Bu işten çok keyif aldığımı görünce, ailevi bazı nedenlerin de tetiklemesi ile beraber mühendislik kariyerime son verip profesyonel olarak çizerlik dünyasına adım attım. On seneyi aşkındır çocuk kitapları yazıp resimliyorum ve her geçen gün kendimi geliştirmek için çabalıyorum. Her meslekte olduğu gibi bu meslekte de “tamam ben oldum” dediğiniz bir nokta olmuyor dolayısıyla sürekli bir çalışma içersinde olmanız gerekiyor.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Resimlenecek kitabın türüne ve illüstrasyonun nerede/ne amaçla kullanılacağına göre süreçler değişiyor. Son 4 yıldır ağırlıklı olarak çocuk dergilerine çiziyorum.
Resimlenecek kitap eğer bir hikaye veya roman ise öncelikle kitabı bir okur gözüyle okuyorum. Böylece hikâyenin temasını belirliyorum. İkinci okumayı bu kez çizer gözüyle, daha çok karakterlere odaklanarak yapıyorum. Karakterlerin özelliklerini, kitapta belirtildiyse fiziksel görünüşlerine ait ipuçlarını not alıyorum. Üçüncü okumayı ise hikâyenin neresinde nasıl bir sahne resimlemem gerektiğini düşünerek yapıyorum.
Eğer bu bir resimli kitapsa süreç daha farklı işliyor. Metinde anlatılmaya çalışılan hikayeyi ben kurgulamış olsaydım ve kelimeleri kullanmadan sadece görsel olarak anlatmam gerekseydi nasıl anlatırdım diye hayal kuruyorum. Metinde geçen sahneleri kelimesi kelimesine çizmektense o metni besleyecek, çocuğun hayal dünyasını daha da genişletecek, hikayenin farklı bir yönüne ışık tutan bir görsel anlatım dili kullanmayı tercih ediyorum.
Eğer çizmem gereken, kurgu dışı bir kitap ya da dergide kullanılacak bir teknik bir illüstrasyonsa bu kez öncelikle çizimini yapacağım teknik konuyla ilgili bir ön araştırmayla işe başlıyorum. Teknik konular hata payı olmayan türden çizimlerdir, o yüzden işin alt yapısını iyi kavramak gerekiyor. Okul ödevi ya da bitirme tezi hazırlar gibi NASA videolarını ya da deniz altında çekilen belgeselleri saatlerce izlediğim oluyor. Konuya teknik olarak vakıf olduktan sonra hedeflenen çocuğun yaşını da göz önüne alarak o yaş grubu çocuğuna o konuyu hangi tip çizgiyi kullanarak anlatmam gerektiğini tespit ediyorum. Şüphesiz teknik bir konuyu aktarırken üç yaş grubuna kullandığınız bir çizgiyi 15 yaş grubuna kullanamıyorsunuz. Küçük çocuklara daha basit ve temel çizgiler kullanırken 15 yaş grubuna biraz daha detaylı bir biçimde konuyu aktarabiliyorsunuz. Çocuğun bu konuyu hangi çizgi tipi ile algılayabileceğini bulabilmek de ayrı bir uzmanlık gerektiriyor. Mühendislik bilgim bana bu konuda çok yardımcı oluyor.
Çizimlerinizi yaparken yazar ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Kitap resimleme sürecinde ağırlıklı olarak yazardan ziyade editörlerle iletişim içinde oluyoruz. Tabii yazarların da bir beklentisi oluyor ama burada önemli olan konuya çok yönlü bakabilen editörlerin yönlendirmesi önemli. Yukarıda saydığım üç farklı çizim türü için diyaloglar da farklı işliyor. Hikâye ve roman gibi kitaplarda karakterler ve olaylar çok ön planda oluyor dolayısıyla öncesinde bir karakter çalışması yapıp bunları editör ve yazarla paylaşıyorum. Sonra taslaklarını gönderiyorum ve aklımdaki hikaye akışını anlatıyorum. Bu konuda hemfikir olduğumuz noktadan itibaren de çalışmaya başlıyorum.
Resimli kitaplarda metinle aktarılan hikâyeyi tamamen kendi hayal dünyama göre yorumlayıp aktardığım için çok daha serbest davranabiliyorum. Editörler sadece kısa bir brief veriyorlar. Onların uzmanlık alanı da gelen hikâyeyi görsel olarak en iyi biçimde anlatabilecek çizerin seçimi. Zaten bu seçim doğru yapıldıysa ortaya şahane işler çıkıyor. Aynı hikâyeyi farklı çizerlere verdiğinizde farklı farklı görsel hikâyeler elde edersiniz, dolayısıyla bunun doğrusu ya da yanlışı olmuyor. Ortaya çıkan eser, o çizerin kendi yorumu oluyor. Resimli kitapların özelliği de bu zaten. Resimli kitaplarda çizere çok fazla müdahale edildiği zaman çizerin yaratıcılığı da ölüyor maalesef. Dolayısıyla bu durumu bilen profesyonel editörler mümkün olduğunca briefleri kısa ve öz tutmaya özen gösteriyorlar.
Teknik çizimlerde de editörler vurgulanması gereken noktaları bana belirtiyorlar ve ben de bu çerçevede araştırmalarımı yapıp çizimleri gerçekleştiriyorum. Herhangi bir yanlış anlaşılmaya yol açılmaması için editörlerle sık sık bilgi paylaşımı yapıyoruz.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Güzel sanatlar akademisi mezunu değilim fakat çizimle çok uzun yıllardır iç içeyim. Ortaokul ve lisede gerçekten akademik düzeyde eğitim aldım. Ortaokulda hafta da 5, lisede haftada 3 saat resim dersimiz vardı ve her türlü tekniği, temel resim eğitimini öğrenmiştik. Sonrasında da bununla yetinmeyip akademisyenlerin atölyelerine katıldım, kurslara gittim ve çocuk kitapları illüstrasyonuna dair özel dersler aldım.
Bunlar dışında tarzını beğendiğim çizerlerin yeni işlerini takip ediyorum. Teknoloji gelişiyor ve artık dijital illüstrasyon neredeyse geleneksel tadı yakalamış durumda dolayısıyla sanat alanındaki teknolojileri de takip ediyorum. Dünya çapındaki illüstrasyon yarışmalarını ve kazanan eserleri inceliyorum. Sürekli yeni tarz denemeleri yapıyorum. Vakit buldukça da geleneksel illüstrasyon çalışmalarıma devam ediyorum.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Aslında yukarıda kısaca bahsettim. Öncelikle gelen kitabı okuyorum ve onu içselleştirmeye çalışıyorum. Dosya bana ne kadar erken gelirse o kadar iyi çünkü dosyayı okuduktan sonra çizime başlama süreci arasındaki sürece “demlenme süreci” diyorum o süreç içersinde kafamda binlerce fikir uçuşuyor. Her ne kadar o konuyla ilgili fiziksel olarak çalışmıyor gibi görünsem de zihnimin bir köşesinde fikren ben o projeye başlamış oluyorum. Hayalimde o projeyi çizip tamamladıktan sonra da fiziksel olarak bunu eyleme geçiriyorum.
edebiyathaber.net (7 Kasım 2020)