Ramis Dara hakkında şunları hatırlıyoruz öncelikle: 1953 Salihli doğumlu olduğu, 1987 yılında Bursa’ya yerleştiği, Uludağ Üniversitesindeki görevi dışında Bursa Edebiyat Günleri ve Erguvan Bayramı’na olan katkıları. Arkadaşlarıyla, başladığı, sonrası yalnız başına sürdürdüğü Yeni Biçem, Akatalpa dergilerindeki faaliyetleri. Çıkardığı 6 deneme kitabıyla eleştirel ve deneme dalında hatırı sayılır bir ad sahibi olduğu, bunlar dışında Bursa’ya katkı sunacak, birçok kitapta ve çalışmada adının var olduğu, Şifalı Otlar ve Sofralara Geldi Bahar benzeri farklı dallarda da ayrıntılı incelemeler sürdürdüğü ve daha birçok şey.
Kısaca Ramis Dara, Salihli’nin Sart beldesine yakın bir dağ köyünden yetişip Bursa’da konaklayan bir edebiyat sever her şeyden önce. Birleştirici özellikleriyle deneme, eleştirel daldaki çalışmalara ağırlık veriyor. (Sonrası otlara, doğa ürünlerine yüklendiği gibi) Başta burası dikkat çekici. Çünkü Ataç’tan başlayıp, Memet Fuat, Asım Bezirci, Fethi Naci, Mehmet H. Doğan, Orhan Koçak benzeri isimlerin önem kazandığı ve adını var ettiği eleştiri dünyamızda bugün bir Ramis Dara adı da var. Bunu Bursa gibi İstanbul’a yakın, ama geçmiş dönemin taşra edebiyatı olarak anılacak yöresinde var etmeye çalışmış. İstanbul dergileriyle boy ölçüşen dönemin Yeni Biçem ve Akatalpa dergilerinin bugün hem adı anılıyor, hem de Ramis Dara’nın eleştirel varlığı.
Ramis Dara son olarak da Ekim 2008-Haziran 2012 arası Akatalpa, 2009-2011 arası Yasak Meyve ve de bir sayılık Kitap-lık dergisinde sürdürdüğü minimal kitap yazılarını (Daha küçültülmüş değerlendirmelerle dar alana sığdırılmış, kolay okunan ve anlaşılan minimal değerlendirmeler) ‘Hayatı Şiirleştiren Kitaplar’ adıyla (Klaros Yayınları, Ağustos 2020) birleştirdi. 300 sayfayı aşan incelemelerle örülü bu kitap, Barış Ağır’dan, Zeynep Köylü’ye birçok şairin şiirsel geçmişini tarayıp kimini öne çıkarıyor, kimini de durağan kaldığı yerlerden işaret levhasına takıyor.
Ramis Dara ‘Hayatı Şiirleştiren Kitaplar’ çalışmasında, ele aldığı şairi, şiir yaşamının başından başlayıp süzerek okuyor, sonra da şairin takıldığı, öne çıkarmaya çalıştığı yerler üzerine işaret taşları koyuyor. Bazen bahsettiği yapıtlarda, ilgisini çeken yerleri havai fişeği ile parlatıyor. Eleştirel tavrında, açıklamalarını belgeleriyle göstermekten ve açılım yapmaktan yana. Şairin bilmediğimiz, aklımıza sığmayan yanlarını ortaya dökmekten, üzerinde tartışma yaratan bir açıklığa kavuşturmakta çabasında. Dizeler arası resmigeçit yaratan açıklamaları art arda dizerek yapıtları açık ara tartışılma zemininin önüne çekiyor. Tüm bunları yaparken kelimelerle kardeşlik edercesine coşuyor, coşturuyor. Bazı eleştirmenlerin yaptığı gibi dil oyunlarıyla kendini göstermekten yana değil. Onun çabasında, şairin kendi penceresi ve oradan gördüğü ışık oyunlarını bize ulaştırmaktan öte derdi de yok. Yazarken kendini unutuyor. Şairin resmini çizmekle fazlasıyla ilgili. R. Dara’ya bu haliyle ayrıntıların eleştirmeni diyebilir miyiz? R. Dara’ya, ayrıntılardan bir tablo yaratıp önümüze süren, süslenmiş, çoğaltılmış bir eleştiri sunumuna öncülük eden bir deneme yazarı diye düşünmek daha doğru.
Peki kim bu sözünü ettiği 305’e yakın şair? Kimi Gülten Akın, Refik Durbaş, Cevat Çapan, Ahmet Erhan, Fazıl H. Dağlarca gibi geçmişte anılmış şairler dışında bazılarını aşağıda sıralamaya çalışacağım:
Ahmet Güntan, Ali Özgür Özkarcı, Alova, Alperen Yeşil, Alphan Akgül, Altay Ömer Erdoğan, Arif Ay, Arif Erguvan, Arife Kalender, Arzu k. Ayçiçek, Aslı Serin, Aslıhan Tüylüoğlu, Asuman Susam, Aydan Yalçın, Bayram Balcı, Bejan Matur, Mustafa Atapay, Mustafa Fırat, Mustafa Celep, Mustafa Ziyalan, Muzaffer Kale, Müesser Yeniay, Nazmi Ağıl , Necmi Zeka, Nesrin Kültür Kiraz, Nihat Behram, Nilay Özer, Nurduran Duman, Nurullah Kuzu, Okan Alay, Onur Akyıl, Onur Behramoğlu, Onur Caymaz, Onur Sakarya, Orhan Göksel, Onur Sakarya, Oya Uysal, Ömer Berdibek, Ömer Erdem, Ömer Şişman, Özgün Ergen, Özkan Satılmış, Ramazan Parladar, Salih Mercanoğlu, Sedat Sanver, Selahattin Yolgiden, Selami Karabulut, Semih Çelenk, Sezgin Öndersever, Şeref Bilsel, Tahir Abacı, Tamer Gülbek, Tozan Alkan, Tuğrul Keskin, Tuğrul Tanyol, Turgay Kantürk, Türker Özşekerli, Veysel Çolak, Volkan Hacıoğlu, Volkan Odabaş, V.Bahadır Bayrıl, Yaşar Bedri, Yusuf Alper, Zafer Acar, Zeynep köylü, Zeynep Uzunbay, Berna Olgaç, Beşir Sevim, Bilge Ay, Birhan Keskin, Bülent Keçeli, Murat Üstübal, Cahit Koytak, Can Bahadır Yüce, Celal Soycan, Cem Uzungüneş, Cevdet Karal, Cihat Duman, Deniz Durukan, Didem Gülçin Erdem, Ebubekir Eroğlu, Ece Apaydın, Elif Sofya, Emel Güz, Emel İrtem, Emirhan Oğuz, Engin Özmen, Engin Turgut, Enis Akın, Enis Batur, Ercan Yılmaz, Erkan Kara, Erol Özyiğit, Ersun Çıplak, Ferruh Tunç, Gökhan Akçiçek, Gökçenur Ç, Gülce Başer, Gültekin Emre, Gülümser Çankaya, Güven Turan, Hakan Cem, Hakan Arslanbenzer, Hakkı Çınar, İbrahim Halil Baran, Halil İbrahim Polat, Halim Şafak, Halim Yazıcı, Harun Atak, Haydar Ergülen , Hilmi Yavuz, Hülya Deniz Ünal, Hüseyin Atlansoy, İhsan Deniz, İlhan Kemal, İrfan Yıldız, İlyas Tunç, İzzet Göldeli, Kaan Koç, Kadir Aydemir, Kemal Varol, Kenan Yücel, K. İskender, Lale Müldür, Mahir Karayazı, Mazhar Alphan, Mahmut Temizyürek, Mehmet Can Doğan, Mehmet Erte, Mehmet Öztek, Metin Kaygalak..
Ramis Dara, kitabında ayrıntılara geçeceğim. Bazı şairler üzerinde yargılamalar belleğinde, kitabı daha yakından tanımak için açıklamalar yapacağım aşağıda:
Altay Ömer Erdoğan için ‘kent, kasaba, yaşta zemininde toplumun ve ülkenin eleştirel yapısı yansıtılıyor’. Burada toplumun ve ülkenin eleştirel yapısına kadar yargının çeşitlendirilmesi, yazarımızın açılım gücünü haberdar eder nitelikte.
Arife Kalender’in şu tür anlatılması da ilgi çeken dilimlerden: ‘Çağdaş kadın dünyası, kadın erkek
geriliminin cinsiyetçi yaklaşımın’ benzeri sorunlar çerçevesinde ele alınması ve düşünülmesi de
ilgimi çeken bölümlerden.
Asuman Susam için, yeni deneysel ve derinlikli diye anılması hoş sürprizlerden.
Bejan Matur, varoluşun dinsel simgelerle motifler ve yorumlarla anılması ilginç.
Ahmet Erhan için söylenmiş ‘doğuştan şair’ benzetmesi dikkat çekici. Ahmet Güntan anılmasında ise ‘eşsiz başarı ararken’ benzetmesi kullanılmış.
Beşir Sevim anlatılırken ‘Hilmi Yavuz rüyasını görüp ondan uzak duran’ demesi hayli şairane birbenzetme.
‘Düşünsel, kavramsal, simgesel’ değerlendirmesi Ebubekir Eroğlu için söylenmiş, Murat Üstübal ise, ‘herkesi aşma ve şiire yeni ufuklar açma’ deyimiyle niteleniyor.
Abdülkadir Budak’ın, Emel Güz, Orhan Göksel ile aynı evde oturmalarına, (bir noktada çocukları) ‘ayrı soyadı taşımalarına rağmen, birbirleriyle bütünüyle farklı şiirler yazmak istemeleri, son derece saygıdeğer ve doğru tutum denebilir’ diyerek bakması belki Yazılı kâğıt şiir olayına bir açıklık getiriyor. Başlangıçta modern şiir eğrisini daha anlaşılır söylem’e dönüştüren Emel Güz dışında baba oğulun şiir çizgisi daha yakın düzlemde sürüyor.
Necmi Zeka’nın (kitaba adını veren şiir) kitabında kitaba adını veren şiir ve dizeye rastlamadığından yakınan R. Dara, bu önemli değil ama ‘keşke biraz şiir olsaydı, ama o da çok az’ deyişi belleklerde soru işaretleri oluşturuyor. Tabii herkesin şiirden beklentisi ayrı. Bu ara
R. Dara’nın kitap isimleri takıntısı çok sık beliriyor. Şairlerin şiir kitaplarını anlatmaya ayrı
bir özen gösterip, önem de veriyor. Oysa şiir kitabının ismiyle artık şairlerin çok ilgisiz dosyalara çalışmayı uzattıkları görünen gerçek.
Güven Turan’ı yargılayış biçimi de dikkat çekici: ‘bırakın söz sanatlarından, sözcük yükünden bile
kaçınarak yazmış bu kitabı’ Bu yargıları nereye çekelim bilmiyorum. Aslı Serin’ i, Enis Batur’la yaklaştıran R. Dara, Gülseli İnal şiirinin de Lale Müldür şiiriyle akraba bulduğunu söylemiş. Bu saptamalar ilgiye değer tabii ki.
Özünde iyi bir şair saydığı Osman Konuk’ ın R. Dara dilinde bir diğer tarifi de: ‘yirmili yaşlarda bir hırçın ses.’ Oya Uysal şiirini biraz ‘ağlak’ bulduğunu Yaşar Bedri ‘nin bu taşkın, kabına sığmaz hali, onun görsel sanat ve zanaatlarıyla uğraşmasından kaynaklandığını söylüyor eleştirmenimiz. Yusuf Alper’ in şiiri için iyicil rolünün olabileceğini düşünüyor.
Kısaca Ramis Dara, kanımca şiir eleştirisine farklı boyutlar da eklemiş. Yani sadece içerik boyutuyla kalmıyor işin. Derinliğine çeşitli alanlara saçaklanmış bir görüş algıyla yaklaşıyor
yapıta ve şairin iç dünyasına. Kâh iş güç, ailesel faktörler, kâh hastalıklar, saplantılar, kâh derin düşünmenin kaynakları üzerinden araştırıyor şairi. Bu da onun eleştirisini, bir ‘aşma’ yaratmadığı yerlerde okunur ve keyif verir kılıyor. Bence Ramis Dara her şiir okurunun öğrenmesi, yaklaşması gereken bir düzenek kurmuş deneme çatısına. Bu da eleştiri dünyasına sıcak bir buluşma yarattığı duygusu veriyor insana.
Bursa’nın biraz da Nilüfer’den heykele dağınık gelişen ve toparlanması her gün biraz daha güçleşen yapısında; Ramis Dara adına daha sahip çıkılan bir yapıyı kucaklaması dileklerimle.
Hüseyin Peker – edebiyathaber.net (9 Kasım 2020)