Günümüz çocuk edebiyatına bakınca bugünün çocuklarına imrenmemek elde değil. Otuz-otuz beş yıl öncesine gidip de çocukluğuma bakınca, ilk okuma kitaplarının azlığını hatırlayınca… Grimm Kardeşler’in, La Fontaine’in masalları, Cin Ali dizisi, Keloğlan masalları vb. Bununla birlikte Milli Mücadele yıllarını anlatan kahraman çocuklar… Klasikler arasından Ayşegül dizisini de unutmayalım tabii. Dönemin olanaklarına göre fena da değilmiş aslında ama bugünkü gibi de değil işte. Bugün gerek yerli edebiyatımızdan gerekse de dünya edebiyatından örnekleri saymakla bitiremiyoruz. Baskı kalitesi, renkleri, resimleri… Tadına doyulmaz eserler her biri. Çok da derinlikli. Çok resimli az yazılı olmasına rağmen hacmini aşan derinliği var bu kitapların.
Bu örneklerle kıyaslanamasa da anlatımındaki sıcaklığı ile hoşuma giden kitaplardan söz edeceğim bugün. On kitaplık bir dizi. Öteki Yayınevi Çocuk Kitaplığı tarafından yayımlanan kitaplar Ayşe Kaygusuz Şimşek imzalı. Aydede ve Ateş’in sevimli ilişkilerini ve yaşadıklarını anlatıyor. Diziye ait kitaplar sırasıyla; “Aydede ile Ateş Tanışıyor”, “Aydede ile Ateş Parkta”, “Aydede ile Ateş İnternette”, “Aydede ile Ateş Trende”, “Aydede ile Ateş Köyde”, “Aydede ile Ateş Partide”, “Aydede Ateş’in Tekerlemesinde”, “Aydede ile Ateş Yardımda”, “Aydede Ateş’in Rüyasında” ve “Aydede ile Ateş Mahallede.”
Kitapta tanıştığımız Ateş, günümüzde karşılaştığımız çocuk karakterleriyle tam olarak örtüşmüyor. Davranışsal anlamda neredeyse hiç hata yapmayan, sevgi dolu bir karakter. Onun içine bu sevgiyi yerleştirense Aydede oluyor. İçindeki sevgi tohumlarını yeşertiyor. Arkadaşları ile kötü olan ilişkisini düzeltmesini sağlıyor. Ateş’in anne-babası da günümüz ebeveyn profilini çizmiyor aslında. Nedeni ise; bugün yaşadığımız apartmanlarda diğer yaşayanları tanımıyorken, onlarla bir ilişki kurmaya-geliştirmeye çalışmıyorken, hiç tanımadıkları, kim olduğunu bilmedikleri yaşlı bir adamı evlerine alıp misafir ediyorlar, Ateş’i ona emanet ediyorlar. Günümüz insan ilişkilerini düşününce doğa üstü gibi karşılanabilir. Ütopyadan bir parça sanki. Çocuklar yadırgayabilir, burası neresi, dünya üzerinde böyle bir yer var mı, diye sorgulayabilirler. İnsan ilişkilerinin böyle olması gerektiğini öğrenmeleri açısından önemli. Ayrıca yazarın dikte edici bir dili de yok. Tüm bu olması gerekenleri çerçeve içinde anlatırken parmak sallamıyor okuruna, tembihlemiyor. Sadece anlatıyor. Masal anlatır gibi. On kitaplık bu dizinin dokuz kitabı birbirini takip eden hikâyelerden oluşuyor. Her kitap farklı bir serüven olsa da aynı hikâyenin devamını okuyoruz. Onuncu ve son kitap ise bütün hikâyenin bir özeti gibi, baştan sona toparlıyor hikâyeyi, anımsatıyor. İlk kitapta Ateş’in yaşamına dahil olan Aydede, bu son kitapta çekiliyor, kendi yaşamına dönüyor.
Kitapların çizimleri Sevda Linka’ya ait. Hikâyenin duruluğunu tamamlayan çizimler bunlar. Birer illüstrasyon değil de resim dersinden fırlamış gibi her biri. Yüzleri tertemiz, pırıl pırıl çocuklar, pamuk gibi bir dede. Belki de Ay gibidir.
Kitapların geneline tek tek bakınca; sevgi, kitap sevgisi, interneti doğru kullanma, doğa sevgisi, saygılı olma, düşünmeyi ve soru sormayı öğrenme, güven ve sorumluluk, düzenli ve dengeli beslenme, ayrılık ve beklemek gibi kavramların işlendiğini görüyoruz.
Aydede ile Ateş’in on kitaplık serüvenleri bugünün çocuklarında farklı bir lezzet bırakacaktır. Dünya böyle bir yerdi, diyecek anne-babaları için de nostalji olabilir.
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (8 Şubat 2021)