İlk romanı Haziran Kalsın ile edebiyat dünyasına başarılı bir giriş yapan Burak İhsan’ın yeni romanı Hoşt, yılın ilk günlerinde Eksik Parça Yayınları etiketiyle okurla buluştu.
Haziran Kalsın’da Suphi Bey Apartmanı’nda yaşayan üç kuşağın sorularla dolu hikâyesini okumuştuk. “Hoşt’ta ise insanın içindeki melekle olduğu kadar şeytanla da tanışmış ancak ondan bir türlü yüz çevirememiş bir sokak köpeğinin, Ceviz’in hikâyesini okuyoruz. Karnını bir nebze olsun doyurabilmek niyetiyle yanaştığı insanın saldırısına uğradığı anda duyduğu bir kelimenin etrafında şekillenen anlarda ve sonrasında kendini, hayatı sorguladığı; şehirde başlayıp köyde devam eden; özgürlük, sahiplik, sadakat gibi kavramlar üzerine düşündüren bir roman.”
Hoşt iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde hastalık derecesinde takıntılı Vahram Bey ile tanışıyoruz. Ölen eşinin adını taşıyan gramofonda hep aynı plak dönüyor. Bütün gününü küçük kurukahveci dükkânında geçiriyor.
Romanın anlatıcısı olan köpek, çoğunlukla “Hoşt!” denerek kovalanır. Karnını doyurmak için tekinsiz insanlara, tinercilere yaklaşır, şiddet görür. Sonunda gözünü sedyede açar, üstüne mavi bir örtü serilmiştir, veteriner kliniğindedir. Barınağa bırakılmaz, onu getiren Vahram Bey tarafından sahiplenilir. İsmi “Ceviz”dir artık. İyi bir köpek nasıl olur sorusunu düşünür. Minnet duygusuyla olabilir mi? Vahram Bey, esnaf arkadaşının Alman kurdu edinme isteğini eleştirir. Ceviz, bir sokak köpeğidir.
“Özgür bir sokak köpeğiydim ben. Bir sahibim yoktu. Yemek bulursam yer, su bulursam içer, yer bulursam yatar, dayak bulursam kaçarım sanıyordum. Özgürlüğü böyle bir şey sanıyordum. Ama anlamıştım ki değildi. Kaçamamıştım. Doyamamış, içememiş, yatamamış, üstüne bir de ölümle burun buruna gelmiştim. Özgür olmak istemiyordum artık. Bir sahibim olsun istiyordum.”
Yaşadıkları semt, bir değişim içindedir. Dükkânlar o çevrede tanınmayan birileri tarafından tehditle devralınmaya çalışılır. Vahram Bey’den de dükkânını devretmesini isterler, zamanın ruhuna uygun bir kafeye dönüştürmek için. Tabii ki kabul etmez, mekân baba yadigârıdır. Tehditlere dayanamaz, kalp krizi geçirir. Ceviz, havlayarak yardım çağırmaya çalışır, kapıyı açmayı beceremez. Bu sırada güven kavramını ve kendini sorgular. Onurlu biçimde dövüşmediği, korkup tezgâh altına saklandığı için kendini suçlu ve nankör hisseder. Sonunda birileri fark eder, ambulans gelir ancak Vahram Bey ölmüştür. Ceviz kaçar, sokaklara geri döner.Yeni arkadaşlar edinir. Artık tasmasını tutan biri olmadığına göre özgür demektir.
Hoşt’ta anlatıcının insan dışı bir varlık olması ilginç bir durum. Gerçek hayatta gözlemlenmiş ve bir insan gibi kurgulanmış. Okur olarak şu soruları sorabiliriz: Bir köpek nasıl düşünür, nasıl davranır? Nüansları daha fazla olduğu için birinci tekil kişi anlatıcı kullanmak daha zordur. Kişiler anlatılmak yerine hikâyenin içinde yaşamalıdırlar. Anlatıcının anlatması yerine kendileri canlanmalıdır. Kişiler bir şey yaşayacaksa, o öykünün hikâyesi olacaksa, kişiler yaşantılarıyla bunu ortaya çıkarmalıdır. Burak İhsan yeni romanı Hoşt’ta bu çok önemli kurgu ve karakter sorunu üzerine ciddi çaba harcamış. Diğer tüm dikkate değer özellikleri yanında, sadece bu konu için bile okunabilecek bir roman var elimizde. Hoşt, yeni okumalara açık bir roman…
İkinci romanı Hoşt ile Burak İhsan, üslubunu biraz daha belirginleştiriyor: Kısa, özlü, işlevsel betimlemeler ve diyaloglar, şiirsellik arayışında fiilimsilerle bağlanan devrik cümleler, yaratıcı bir nostalji duygusuyla geçmişe, mekânlara, doğaya ve hayvanlara sahip çıkma, hak ettikleri değeri görmeleri için okurda bilinç uyandırma…
“Neydim ben? Bir köpek. Öteki? Bir insan. Peki, esasen neydik biz? Dünyadaki varlığımızın amacı neydi yani? Ne için yaşıyorduk?”
Kaynak: Hoşt, Burak İhsan, Eksik Parça Yayınları, Ocak 2021, 134 s.
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (12 Şubat 2021)