Edebiyatta yoksul ve çorak köylere eşlik eden yoksul ve yoksun insanlara sık sık tanık olmaktayız. Olay ve hisler genelde benzer olsa da metne konuk olan yer, karakter ve zamansa bazen apayrı bir yönde olabilir. Bu tür metinlerde, olay örgüsü birbirine benzerdir. Birleşenler çoğu zaman uzak olsa da ortaya çıkan yapı aynıdır. Bütün bu yorumlarımız Yan Lianke’nin romanında yerini bir özgünlüğe bırakıyor. Yoksulluğun benzer yaşanıp benzer sonuçların çıktığı alanlardaki olay silsilesi Günler Aylar Yıllar’ın çok küçük bir dizimini oluştururken yazarın yarattığı Yaşlı ve Kör Köpek ise başlı başına özgün bir yaratımdır ve okuyucuyu etkisini altına alabilecek bir güce sahiptir.
Çin inançlarının, köylerinin, toplum yapısının ve doğasının görünür kılındığı romanda bu dört etmen romanın temelini oluştururken iki başkarakterin yaşadıkları ve yaşantılarının anlatımında takınılan tutum yazarın ince ince işlediği ve derin bir düşünsel arka plana sahip bir metin ile karşı karşıyayız. Edebiyat dünyasında yer edinebilmeye aday iki karakterin yaşadığı yoksulluk, yoksunluk, iletişim şekilleri, birbirlerine olan güvenleri, dayanışmaları, beslenme şekilleri, dostlukları ve roman sonunda efsanevi şekildeki ayrılışları/ölüşleri günümüz romanlarında teknikle işi kotarmaya çalışan yazarların aksine Lianke’nin dil ve içerikle sağladığı metin içi unsurlardır.
Kıtlıkla geçen birkaç ayda hayata tutulmaya çalışılan ikilinin ektikleri mısır tohumunun fide oluşunu, büyümesine, bazen solar gibi olmasını ve geçen bunca süre içinde mısırın yaşamla bağını diri tutmak için verilen insan üstü emekler, mücadeleler ve bu yapılırken karşılaşılan ölümcül anların anlatıldığı bölümlerde yaşar, okuyucuda derin izler bırakabilecek etkiler yaratmayı başarabilmiştir. Kurtlar, sıçanlar, kavurucu güneş ve susuzluluk baş düşmanken yaşlını köpeğiyle birlikteliklerini tanımlayacak sözcük bulmakta zorlanabiliriz. Yaşam mücadelesinin bu denli zor olması ikiliyi diri ve dayanış kılarken her ikisi de sona yaklaşmaktadır çünkü kıtlık sürmekte ve görünürde umut bağlanılacak tek şey olan mısır da solmaya yakındır. Durumun bu olması yaşlıyı yeni arayışlara sürükler ve bu durum ya kendini ya da köpeği feda etmeyi gerektirir. Derin dostluğun gerekliliği burada da kendini gösterir, yaşlı kaderini mısıra gübre olarak seçer ve mısırın dibine kazdığı iki mezardan büyüğüne kendisini gömdürtür köpeğe. Bu anlarda okuyucu olarak yoğun duygular yaşatan yazar hacimce çok ince olan romanın son bölümünde şiirsel bir biçeme yönelerek etki gücünü arttırır.
Yazarın bilinçli olarak boş bırakıp okuyucuya tamamlatmak istediği ikilinin ölüm anı yerine köy kuraklık için terk edip tekrar dönen köylülerin onların ölüsüyle denk geldiklerindeki anlatımları ile tamamlar. Mısırın bazı kökleri yaşlının mezarına girip onun bedeninden beslenmeye başlamıştır ki yaşlının amacı da mısırı canlı tutup köye geri gelecek olanlara mısır tohumu bırakmaktır. Yaşlı ve köpek bunu başarmıştır ve köylülerin yaşlıya olan bakışları derin bir saygıya evrilir.
Tarlada bulunan her iki yüzü de aynı olan bakır madeni paraya bir anlam yükleyemeyen köylüler onu rastgele fırlatır. Oysa o para, yaşlının kendini ölüme yatırdığı araçtır. Mısırın hayatta kalıp coğrafyasına tohum saçmak için birinin mısırı koruması gerekir ama birinin de ölmesi. Yazı turanın sonucu aynıdır, yaşlı adam kendini köpeğine ve mısıra feda eder, aynı zamanda sevdiği köyüne, köylerine ve dağlarla vadilerine. Kurtlara karşı direnebilen yaşlının kendine köpeği için feda etmesi sanırım romanın en vurucu yönlerden biridir.
Kimi yazarlar bazen romanlarında bir ince nokta belirleyerek onun üzerinden metni giydirir, genişletir ve bir beden verir. Yan Lianke bunu, yoksulluğun musallat olduğu Çin köylerinin birinden seçtiği yaşlı adam ve kör köpeğe can vererek yaratmıştır. Bunu yaparken karakterlerini coğrafya ve öteki bağlamlarla birleşik bir bağ oluşturarak insanı, bireyi, toplumu, doğayı ve hayvanları birbirine eşdeğer yapılar görerek, romanına derin bir düşünsel alan yaratarak zenginleştirmiştir. Onun betimlemeleri bile sıradan benzeyen-benzetilen çizgisinde değil yoğun bir yaşanmışlığın ışığında okunabilir.
Günler Aylar Yıllar; bir ağıt, bir umut, bir var ediş ve bir yok oluş romanıdır.
Didem Görkay – edebiyathaber.net (26 Nisan 2021)