Tuna Kiremitçi’nin yazdığı ilk polisiye roman “Mezun Cinayetleri”, Doğan Kitap tarafından geçtiğimiz günlerde okurlara sunuldu. Bir süredir süreli yayın “Oksijen”deki “Kitap Dedektifi” köşesinde polisiye roman incelemeleri yapan yazar, beklenen kitabıyla polisiye türünün günümüzde tekrar ilgi uyandırmasına katkıda bulunuyor.
Kitabın olay örgüsü, İstanbul’un tanınmış liselerinden birinin aşure gününde mezunlardan birinin öldürülmesiyle başlayan bir dizi seri cinayet üzerine kurulmuş. Genellikle eril dünya üzerine çalışılan bu türe kattığı kadın kahramanlarla yazar, kitabı güncel kadın sorunlarına yönlendirirken polisiye kurgusuna da yeni bir soluk getiriyor.
“Mezun Cinayetleri”nin başkahramanı başkomiser Perihan Uygur, kadınlığıyla değil, başarılarıyla öne çıkartılan bir karakter. Ayla, Rengin, Begüm ve diğer kadın kahramanların mesleki başarılarının yanı sıra kişilik özellikleri ve yaşamlarıyla da renklenen bir polisiye “Mezun Cinayetleri”.
Tuna Kiremitçi, roman kişileriyle olduğu gibi kitap boyunca verdiği mesajlarla da polisiye türünün kalıplaşmış özelliklerinin dışına çıkıyor. Olay örgüsünün içine harmanladığı birtakım güncel mesajlarla sosyal sorumluluğunu yerine getirmeyi ihmal etmiyor. Özellikle kadına şiddet, kadınların meslek yaşamlarında karşılaştıkları haksızlıklar, çalışan kadının günlük yaşamda üstlendiği yıpratıcı sorumluluklar gibi mesajlar öne çıkıyor.
Güçlü gözlemlerle yansıtılan insan manzaralarının olaylar zinciriyle bağlantısı kitabın akıcılığını sağlıyor. Bir polisiye roman türünde olay akışı kadar insan psikolojisinin aktarılışı da önem taşır. “Mezun Cinayetleri”nde bu konuda nitelikli satırlar göze çarpıyor: “İnsanın hangi yaşta olursa olsun kendini savunmasız ve köşeye sıkışmış hissettiği anlar vardır. Bu duyguyu yaşayan, her şeyi hiç olmadığı bir berraklıkta görür. Daha önce varlığını bile fark etmemiş olduğu perdeler kalkınca hayat yeni bir gerçeklik kazanır. Hem dehşet hem de hayret uyandıran bir evden kovulma duygusudur bu.”
Yeri geldikçe toplumsal yaşamın zayıf yönlerinin ortaya konuluşundaki realite, çoğu okurun kendinden bir şeyler bulmasını sağlayacaktır, diye düşünüyorum. Yalın, duru ve akıcı anlatım tarzı, olay örgüsünün içeriğiyle örtüştüğünden okuyucunun herhangi bir sekteye uğramadan kolaylıkla odaklanmasını sağlıyor. Tasvirler ise gerilimli bir polisiye için okura nefes aldıran duraklar gibi, diyebiliriz: “Karanlıktı Yıldız Parkı. Elleriyle okşadığı çimenler yumuşacık, sırtını dayadığı ağaçsa korkunç ama mütevazıydı, dört gündür yaptıklarını yargılamaya kalkışmayacak kadar. Sultan Abdülhamid Han’ın hayaleti, ona Yıldız Sarayı’nın penceresinden düşünceli gözlerle bakıyordu,…”
“Mezun Cinayetleri”; okuyucunun nabzının tutulduğu olaylar serisi, farklı dünyalardan çoklu insan manzaraları, günlük konuşma dilinin aktarılışındaki başarı ile okunmaya değer bir kitap olarak kütüphanelerimizde yerini almaya hazır kitaplardan…
Selva Trak Ulupınar – edebiyathaber.net (26 Nisan 2021)