Arzu Tülümen: “Her çocuğun ve gencin geleceğine sahip çıkmaya hakkı olduğuna canı gönülden inanıyorum.”

Mayıs 21, 2021

Arzu Tülümen: “Her çocuğun ve gencin geleceğine sahip çıkmaya hakkı olduğuna canı gönülden inanıyorum.”

Söyleşi: Ayşe Yazar

Korona virüsü salgını başlayıp dünya geniş çaplı bir karantinaya girdikten sonra dünyanın en kirli havası unvanını taşıyan Delhi’den yıllarca dumanla kaplı Himalaya zirveleri bile görünür oldu haberi geldi. Dünyanın pek çok yerinde şehir ve köy sakinleri genellikle görmedikleri hayvanları gördüler. Örneğin ABD’nin Chicago ve San Fransisco şehirlerinde çakallar gezmeye başladı. Şili’nin Santiago şehrinde bir puma görüldü. Birleşik Krallık’a bağlı Galler’de keçiler kasabaları bastı. Hindistan’da turistlerin ve orada yaşayanların beslediği ancak karantinayla birlikte aç kalan maymunlar evlere girmeye başladı.

Şu açık bir şekilde ortaya çıktı ki; insanlar evde oturduklarında ve beşeri aktiviteler azaldığında dünya temizleniyor ve doğal yaşam hızlı şekilde boşluğu doldurmaya başlıyor. Siyasetçi ve yazar Shashi Tharoor şöyle yazdı: “Mavi gökyüzü ve temiz hava solumanın mutluluğu hayatlarımızın geri kalanıyla ne yapacağımıza dair bir gösterge sağlıyor.”

Arzu Tülümen’in Doğan Egmont tarafından yayımlanan kitabı Denize Dönüş tam da buradan yakalıyor okuru. Irmak, Damla ve Derin ile küçük okurlarını heyecanlı bir yolculuğa çıkaran kitabı Sevgili Arzu Tülümen ile konuştuk.

Kitap heyecan verici bir kayıp vakası ile başlıyor. Ardından sabaha karşı komşunun köpeği Tarçın adlı köpeğin havlamalarına ve evin kızı Irmak’ın deniz üzerinde gördüğü esrarengiz bir şeye tanık oluyoruz. Bunları babasına anlatan Irmak’ın babasından gördüğü tepkiyi ve arkadaşı Damla’nın olanlara babasından daha çok ilgi göstereceğini düşünmesi sizin çocuk psikolojisi ve dünyası üzerine nasıl bir yolculuk yaşadığınızı merak ettirdi? Arzu Tülümen’in Denize Dönüş’e kadar olan yazarlık macerası için neler söylersiniz?

Hafta arası sakin bir sahil kasabasıyken hafta sonu şehir merkezinden gelenlerle bir sayfiye yerine dönüşen Anadoluhisarı’nda büyüdüm. Ailece her hafta sonumuz henüz köprü şantiyesi olmamış Küçüksu Çayırı’ndaki asırlık ağaçların gölgesinde piknik yaparak ve sahilden denize girerek geçerdi. Babam denize aşık bir adamdı, sadece hafta sonu değil bulduğu her fırsatta yüzmeye giderdi. Ben de babamı örnek almıştım, hem de onu bunaltacak kadar. Bensiz denize mi giriyor diye babamı takip ettiğim bir dönem var mesela. Bir keresinde babamı arkadaşlarıyla yüzerken görünce bayramlık elbiselerimle denize atlamıştım. O elbiseyi annem diktiği için ailede hiç unutulmayan bir anı oldu bu. Lise yıllarımda, boğazın suyu kirlenmeye başladığı için babamla birlikte Karadeniz kıyısındaki köylerin plajlarına gitmeye başladık. O yıllarda bizi plajda gören birkaç arkadaşımın babamla olan yakınlığıma gıpta ettiklerini söylemesi beni hem şaşırtmış hem de mutlu etmişti. Sonra bunun bir iltifat değil de bir özlem olduğunu fark edince onlar adına üzülmüştüm. Denize Dönüş’ü yazarken tüm bunlar aklımdan tekrar tekrar geçti, mutlaka bir yerlerde etkisi vardır. Kemal Bey’e gelirsek onun kızlarıyla olan ilişkisi kötü değil aslında. Irmak’ı kızdıran, hiçbir şeye şaşırmayan hali ilgisizlikten değil, başka bir nedeni var ama onu ne Irmak ne de okuyucular biliyor şimdilik.

Yazarlık serüvenim ise yabancı diller öğrenme merakım nedeniyle yıllar sonra yeniden üniversiteli olmamla başladı. Oysa okuma yazma öğrendiğim günden beri kalemle aram hep iyiydi. Çeviribilim Bölümü’nde okurken önce edebiyat çevirisine sonra da çocuk edebiyatına yöneldim. O dönem her akşam kitap okuduğum kızımın da bunda mutlaka etkisi olmuştur. Okul stajımı da bu alanda yaptım. Bu arada yine okulda aldığım Mario Levi Hoca’nın yazarlık derslerinin, yazdıklarımı ortaya çıkarma hususunda bana cesaret verdiğini söylemeden edemeyeceğim.  İngiliz Dili Edebiyatı profesörü olan tez hocamdan da yazı ve çeviri konusunda çok şey öğrendin ve destek gördüm. Yazılarımı okuldan genç arkadaşlarımla paylaştığımda ortak görüş bunları kendime saklamamam gerektiğiydi. Denize Dönüş’ü yayınevlerine gönderme kararı da böyle çıktı.

Irmak ve Damla’nın Derin’i fark etmeleri mühim bir olayın ardından gerçekleşiyor. Yaşının iki kızdan küçük olmasının ötesinde, kitapta çok açık bir şekilde belirtmeyip okurun sezgisine ustalıkla bıraktığınız sebepler yer alıyor. Derin gibi bir karakteri yaratma sebepleriniz üzerinde konuşmak isterim.

Derin pek çoğumuzun çevresinde bulunan sessiz sakin kendi halinde olan çocuklardan biri. Arkadaşları tarafından pek ilgi çekmeyen hatta çoğu zaman fark edilmeyen bir çocuk. Oysa biraz özen gösterilse ne derinlikte bir çocuk olduğu ortaya çıkacak! Derin karakterini yazarken hem öğretmenlik yaptığım dönemde hem de kızımın arkadaş çevresinde ilgimi çokça çeken bu çocuklardan esinlendim diyebilirim. Kendilerini ortaya koyma konusunda çekimser ya da başarısız olan bu çocukların birçoğunda hiç tahmin etmediğimiz yetenekler veya yetiler olduğunu keşfettiğim zamanlar da oldu. Okuyucu yaş grubunu düşünerek dikkati Derin gibi çocuklara çekmek istedim. Gerçi kitap ilk çıktığında sadece çocuk ve gençlerden değil yetişkinlerden de Derin karakteriyle ilgili yoğun soru gelmişti. Özellikle okuyucuya bıraktığım noktalar ilginin ve merakın artmasına neden olmuş gibi görünüyor, bu da elbette beni sevindiriyor. 

Yaşanan esrarengiz olayı çözmek için deniz kaplumbağası, uçan balıklar ve hortumun çocuklara gönderdiği mesajları anlayıp ona göre hareket ettiklerini görüyoruz. Doğa ya da insanlar alarm vermeden bu mesajları anlayamadık mı? Bununla çocukların dünyasında nasıl bir etki yaratmak istediniz?

Doğanın verdiği alarmı ve canlıların yardım çığlığını duymamak mümkün değil elbette. Sorun bunları duymamak değil maalesef.  Bugün yetişkinlerin dünyasına baktığımızda çevresel sorunları hakkında çok konuşulduğunu ama çözüm üretme konusunda pek de ilerleme kaydedilmediğini görüyoruz. Birçok kişi ancak kendi yaşadığı bölgeyi tehdit eden bir unsurla karşılaştığında çevreci oluyor. Oysa çocuklar ve gençler farklı, onların hem henüz daralmamış kocaman pencereleri hem de gördükleri sorunlara çözüm üretme hevesleri var.  Yapabileceklerini bilmeleri yeterli.

Gelelim Derya Kız karakterine. Diğer karakterlerinize göre az yer alsa da Derya Kız’a atfedilen bazı özellikler ve kitabın sonunda ortaya çıkan sır, bu karakterin kitabı okuyanlarca çok sevildiğini düşündürdü. Derya Kız ile ilgili neler düşünmüştünüz, ne gibi dönüşler oldu okurlarınızdan?

Tespitiniz çok doğru. Derya Kız’ın hikâyede rolü az ama okurların sevdiği ve ilgi gösterdiği bir karakter. Açık söylemek gerekirse bu pek beklediğim bir durum değildi. Denize Dönüş’ü yazma sürecinde, deniz biyolojisi ve süngercilik tarihimiz hakkında epeyce makale, kitap okudum ve araştırmalara göz attım. Süngercilerin müthiş anılarına rastladım ama onların arasında hiç kadın olmaması dikkatimi çekti. Derya Kız karakterini yazma fikri ilk kez orada aklıma geldi; üzerinde hayli çalışarak ve çok severek yazdığım bir karakter oldu. Belki de okurlara bu his geçmiştir diye düşünüyorum bazen. Denize Dönüş’le ilgili her söyleşide mutlaka Derya Kız’la ilgili sorular geliyor. Genç okurlardan sık sık gerçek bir kişi olup olmadığı sorusunu alıyorum. Bazı okurlar internetten araştırıp bulamadıklarını söylüyor. Heykelinin nerede olduğunu soranlar oluyor. Genç ve yetişkin okuyucuların ortak bir sorusuysa Derya Kız’a ne olduğu. Öneriler de var tabii ,keşke “Derya Kız’ın kitapta daha çok rolü olsaydı” veya “İkinci kitapta Derya Kız’ı yazın” gibi…

Kitabı besleyen, karakterlerinize belirginlik kazandıran ve kurguyu tırmandıran bir unsur olarak zıtlıklardan yararlanma tarzınızı çok başarılı buldum. Bunu tercih etme nedenleriniz ve kitaba yerleştirme süreciniz hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Öncelikle çok teşekkür ediyorum bu düşünceniz beni çok mutlu etti. Bir okur olarak çocukluğumdan bu yana zıtlıklarla dolu kurgusu olan heyecan yüklü macera kitapları bana hem müthiş zevk vermiş hem de zihnimde kalıcı olmuştur. Bu tarz kitapları okurken yaşadığım, kitabı elimden bırakamama hissini de çok severim. Benzer bir hissi yazarken de yaşadım, örneğin iki farklı tarafı temsil eden hortumların birbiriyle mücadele sahnesini yazarken hem heyecan duydum hem de sahneyi bitirmeden bırakamadım. Kısacası yazarken kendi okuma zevkimden ve tecrübemden faydalandığımı söyleyebilirim. Kurguyla ilgili uzun bir süre çalıştım. Özellikle tekrar tekrar yazdığım veya vazgeçip başa döndüğüm sahneler genelde zıtlıkları yerleştirdiğim bölümlerdi.  Daha çarpıcı nasıl olur, okuyucu zihninde nasıl kalıcı hale gelir sorusu tüm yazma sürecinde kafamı sürekli meşgul etti.

Kitapta nesli tükenen hayvanlardan, insanların geçim kaynaklarını yitirmelerinden, ekonomik hırslar sebebiyle doğal dengenin bozulmasından dem vurmuş ve bu denli hayatî meseleleri çocukların ve gençlerin eline teslim etmişsiniz. Okur kitlesini düşündüğümüzde kitabınız nasıl bir değişim ve duygu hâli yaratacak okurlarda.

Ben küçükken dünyadaki bütün konuların ikiye ayrıldığını düşünürdüm. Çocuklar için olanlarla büyükler için olanlar… Çocuklar haber izlemezdi, büyükler de çizgi film. Gündelik sorunlar büyüklerin, dersler çocukların meselesiydi. Kimse oturup ülkenin veya dünyanın gidişatını çocuğu ile konuşmazdı.  Çocukların işi oyun oynamak ve ders çalışmaktı. Öyle düşünürdüm çünkü gördüğüm oydu.  Birçok şey gibi zamanla bu durum da değişikliğe uğradı. Çocuklar ve gençler artık daha çok hayatın içine girmeye ve önemli konulara müdahil olmaya başladılar. Örneğin bir gün bir kız çocuğu çıktı ve geleceğinin hesabını sordu büyüklere. Greta Thunberg’in isyanı büyük de ses getirdi. İklim değişikliği için yaptığı okul greviyle bir kıvılcım olmayı başardı. Her çocuğun ve gencin geleceğine sahip çıkmaya hakkı olduğuna canı gönülden inanıyorum. Denize Dönüş’ün okuyucular üzerindeki etkisini en net söyleşilerde görüyorum. Örneğin son söyleşime katılan bir öğrenci Akdeniz fokuyla ilgili bir araştırma yapıp öyle gelmişti ve bilgilerini bizimle paylaştı. Buna vesile olmak gerçekten mutluluk verici.  Harika bir coğrafyaya ve muhteşem denizlere sahip bir ülkede yaşıyoruz. Gelecek nesillerin de bunları yaşayabilmesi için çocukların ve gençlerin seslerine ihtiyacımız var.

edebiyathaber.net (21 Mayıs 2021)

Yorum yapın