“Biliyorum anlatınca siz de bana hak vereceksiniz. Epi topu dokuz yaşındayım ve bu kadarı gerçekten fazla. Ciddi ciddi, alıp başımı gitmeyi düşünüyorum. Başka bir kent mi olur, ayrı bir ev mi olur, başka bir okul mu olur artık, bilemem. Bıktım yahu, herkesin ağzında bir söz. Ya Osman, sen benim psikolojimi mi bozmak istiyorsun? ya da Dikkat, çocuğun psikolojisini bozacaksın.”
Böyle başlıyor kitap. Dokuz yaşında minicik bir çocuğun isyanıyla. Yine de bu üç-beş satır içerde mizah yüklü bir kurgu okuyacağımızın sinyalini veriyor. Nitekim öyle de oldu. Hem de tam kararında. Ne aşırı kaçıp sulandırılmış, ne de tutup çekilerek zorlama bir hal aldırılmış. Keyfi kıvamında bir Osman işte. Ya da Osmancık. Bizim Tırtıl Osman…
Ayfer Gürdal Ünal’ın yazdığı, Doğan Gençsoy’un resimlediği ve RedhouseKidz’in bizimle buluşturduğu “Tırtıl Osman’ın Bir Günü” adından da anlaşıldığı üzere bir günlük bir serüven. Pazartesi sabahı 7’de Osman’ın uyandırılması ile başlıyor hikâye. 15 dakika sonrası kahvaltı masası. Burada ailenin diğer bireyleri anne-baba ve ablayı tanıyoruz. Ardından geçiyoruz okula ki henüz saat 8! Aslında gün daha yeni başlıyor. Belli ki uzuuuun bir okul günü olacak. Osman’ın öğretmenleri, arkadaşları derken kadro genişliyor. Bununla birlikte akıp giden bir okul gününü de Osman’la birlikte yaşamaya başlıyoruz.
Diyor ki arka kapakta: “Çocuk olmak kolay mı, her gün ayrı bir macera. Tırtıl Osman bizimle dertleşiyor, tam bir gününü, sabahtan gece uykusuna kadar olan biteni içtenlikle anlatıyor. Okulda yaşadıkları, futbol sevdası yüzünden başına gelenler, içini döktüğü günlüğü… Osman’ın bir günlük macerası hem sahici hem eğlenceli… Hani derler ya anlatsam roman olur, diye. Osman da anlatmış bir gününü ve roman olmuş. Tırtıl Osman, sevimli bir çocuk. Sokağımızda, mahallemizde karşılaşabileceğimiz sevimli bir tip. Kurgunun barındırdığı hafif mizahla karikatürsel bir tipe de dönüşüyor Osman. Ayfer Gürdal Ünal, basit ve sade bir dil kullanmış. Bu sayede akıp gidiyor sayfalar. Bununla birlikte Ayfer Hoca’nın daha önce başka bir kitabında da dikkatimi çeken bir özelliği, kurgunun içine çeşitli bilgileri sıkıştırması. Neyse ki bu defa çok yoğunlaştırmamış. Sınır kabul edilebilecek çizgiyi aşmak üzereyken durmayı başarmış. Bilgi aktarımlarında bir miktar daha devam etse, kurgudaki mizahı da gölgeleyerek kitabın lezzeti bozulabilirmiş. Neyse ki böyle olmamış.
Tırtıl Osman, dokuz yaşında, zeki, atak, hınzır bir çocuk. Hani ne yapsa, bağrımıza basar saçını okşarız. Sonuçlarına aldırmayız yaptıklarının. Hatta günlüğündeki şu satırlarının yüzümüze kondurduğu tebessümün hatırına da… “Sevgili günlükçüğüm, bir şeyi kırk kez söylersem olurmuş. Ben kırk kez yazamam, yoruldum. Dört kez yazıp çarpı on koyacağım. İnşallah olur da psikolojim bozulmaz.”
Ayfer Gürdal Ünal’ın bu psikoloji vurgusu da önemli tabii. Son yıllarda bir psikolojidir, dilimize dolandı gidiyor. Büyüğü-küçüğü, genci-yaşlısı herkes bir huzur peşinde, huzur düşkünü. Sorunca da ‘psikolojim bozuldu vallahi’ sözü dökülüyor dillerden. Ne zayıf psikolojiye sahipmişiz, diye düşünmeden edemiyorum ben de.
Sonuç olarak Tırtıl Osman’ı tanıyın. Onun psikolojisi herkesinkinden sağlam, dayanıklı. Ama yine de ona kulak verin de çocuğun psikolojisi bozulmasın!
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (14 Haziran 2021)