Beyoğlu, Tanpınar demektir. Özellikle Galatasaray’dan Tünel’e doğru yürürseniz Ahmet Hamdi Tanpınar’ın adımları kulaklarınızda yankılanır. Sesini duvarlarda, varlığını gölgelerde hissedersiniz. Hayatının büyük bir bölümü Beyoğlu’nda, uzun yılları Narmanlı Yurdu’nda geçmiştir. En önemli eserlerini orada kaleme almıştır.
Garip bir restorasyon anlayışıyla Mimar Sinan Genim’in dış duvarlarını bırakıp içini tamamen değiştirdiği Narmanlı Yurdu’na girmeyin içiniz cız eder. Çünkü Tanpınar’ın bu geniş avlulu binanın neresinde, hangi yanında yaşadığını bulamazsınız. Girişteki büyük tabelada Tanpınar’ın Narmanlı Yurdu’nda yaşadığı belirtilir ama “Burada yaşadı” diye bir yere bir tabela asılamaz. Çünkü tamamen değişti. Avluya açılan kapılardan, kapıların açıldığı evlerden eser yok. Göreceğiniz kedilerin dolaştığı, ağaçların gölge ettiği sakin bir bahçe değil tamamen betona teslim edilmiş kafeler silsilesidir.
Asistanı Turan Alptekin’in verdiği bilgilere göre kapıdan girildiğinde sağdaki blokta, aşağıdan ikinci ya da üçüncü kapı 7/2 zemin katta, sağdaki daire Tanpınar’ındır. Artık ne tek tek daireler var Narmanlı’da ne de Tanpınar’dan bir iz.
En iyisi siz hiç Narmanlı Yurdu’na girmeyin, sırtınızı binaya verip biraz sağa doğru bakın. Okçu Musa sokağının girişinde Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’ni göreceksiniz. Büyük hukukçu ve siyaset bilimci Tunaya’nın adı verilerek 29 Ocak 1993 tarihinde hizmete açılan bu kültür merkezi, çok da iyi işlemesine rağmen nedeni bilinmeyen bir kararla nikah salonuna çevrilmişti. Neyse ki Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Beyoğlu Kültür Yolu Projesi” kapsamında geçen yıl eski kimliğine kavuşturulup aynı yılın haziranında da hizmete açıldı. Pandemi nedeniyle pek etkinlik yapılamadı. Şimdi girişinin hemen sağında dev bir afişte Ahmet Hamdi “Tanpınar” Sergisi yazısı hemen dikkati çekiyor. 10 Haziran’da açılan sergi 6 Temmuz’a kadar sürecekmiş. Beyoğlu Belediyesi’nin düzenlediği sergiye İstanbul Üniversitesi ve Kültür ve Turizm Bakanlığı destek vermiş.
Küratörlüğünü Mehmet Lütfi Şen’in yaptığı serginin İstanbul Üniversitesi ile ilişkisini ise salonu gezmeye başladığımızda anlıyoruz. Sergilenen materyalin ana kaynağını İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü Arşivi oluşturuyor. 23 Ocak 1962 tarihinde vefat eden Ahmet Hamdi Tanpınar’ın terekesi üstadın ölümünden 10 yıl sonra ailesi tarafından İstanbul Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü’ne bağışlanmış. Daha sonra “Tanpınar Arşivi” olarak anılacak bu evrak, arşiv kurallarına uygun bir tasnif ve kataloglamaya tabi tutulmadan dosyalara yerleştirilmiş şekilde kutularda muhafaza edilmiş. Geçtiğimiz yıllarda Handan İnci öncülüğünde kurulan Tanpınar Merkezi bu evrakı koruma altına almak için bütün belgeleri tasnif edip dijitalleştirmeye başlamıştı. Şimdi bu belgelerin orijinallerini bir sergi kapsamında görüyoruz.
Sergide Tanpınar’ın eserlerinin el yazısı orijinalleri, daktilo ettiği halleri, tefrikaları ve kenarlarına düştüğü notlar, kardeşine yazdığı bazı mektupları, imzalı kitapları, kendisine imzalanan kitaplar yer alıyor. Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanını senaryolaştırmak için aldığı notlar gibi ilk kez gördüğümüz bir çok materyal birarada. Yan odada yer alan ve Türkiyat Enstitüsü’ne daktilo ve masayla birlikte düşündüğünüzde Tanpınar’ın çalışma odasına girmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi.
Bir yemek davetinde dostları, Füreya Koral, Hakkiye Koral, Mehmet Ali Cimcoz, Tarık Tekel ve Sebahattin Eyüboğlu’nun kendisi için notlar yazıp, imzaladığı peçeteyi bile saklamış Tanpınar. Anlaşılan ne bulsa saklayan, anısını yaşayanlardan. Bilinen en önemli yazarların imzaladığı 170 kitap serginin en dikkat çekici koleksiyonlarından. Tabii Haluk Oral gibi önemli koleksiyonculardan temin edilen Tanpınar imzalı kitaplar arasında da ziyaretçiler çok önemli adlara rastlayacak. Abidin Dino’nun, Ara Güler’in çektiği Tanpınar fotoğrafları duvarları süslerken, Tanpınar’ın arşivinden çıkan 80 fotoğraf da dikkati çekiyor.
Sergi salonunun ortasında bulunan alan video gösterilerine ayrılmış. Zeki Coşkun’un kaleme aldığı ‘İstanbul Bir Terkip’, ‘Şehrin Zamanı’, ‘Serten Işıktan Bir Harita’ isimli video çalışmalarını izlemek mümkün.
Sergi süresince Tanpınar’la ilgili bir çok söyleşi yapılacak ve bunlar Beyoğlu Belediyesi’nin sosyal medya kanallarından canlı yayınlanacak. Söyleşi programını sergi girişinde bulmak mümkün. Bilgilendirici küçük bir broşür de yapılsa iyi olurmuş. Girişteki panodan anladığıma göre Ali Şükrü Çoruk’un kaleme aldığı bir de kitap hazırlanmış ama salonda kitaba rastlamadım, görevliler de program broşürü dışında başka basılı malzeme olmadığını söylediler. Pandemi koşulları da göz önüne alınarak sergi dijital ortamda da yer alsa, kitabı ve broşürü de internete konsa iyi bir hizmet olur.
Güzel bir Tanpınar zamanı yaşadım. Akıl edenleri, hayata geçirenleri kutluyorum.
Metin Celâl – edebiyathaber.net (16 Haziran 2021)