Çocukluk çağlarım kitap açısından biraz kısır bir döneme rastladı. 60’lı yılların sonu, 70’lerin başında ortada pek çocuk kitabı yoktu. Okuma ihtiyacımızı çizgi romanlarla karşılardık ve bunların satışı sinema kapılarında yapılırdı. Cumartesi sabahları saat 10’daki ucuz matinede birinci diye adlandırılan en ön sıralardan en ucuz bileti aldıktan sonra kalan parayla çizgi roman alırdık.
Gördüğüm ilk kitapçı Türkiye’nin ilk gökdeleni olan Kızılay’daki Emek İşhanı’nın altında açılan Akba Kitabevi’nin şubesiydi. Gökdelen’in inşaatı 1965’de bitmiş. Kedi logosuyla kitaplar da yayınlayan Akba’ya babamla birlikte gitmiştik. Şimdi sadece dıştan görünümünü anımsıyorum, vitrinlerinde dizili simsiyah kapaklı kitaplarına hayran olmuştum. Akba 1968’de iflas edince kitapçı da kapanmış.
Kızılay’dan aşağı doğru yürüdüğümüzde Sakarya Caddesi girişinde Bilgi Kitapevi vardı. Onun yanında da İngilizce kitaplar satan Tarhan Kitapevi. Kitapları inceleyip çok kitap almadığımız için Bilgi’de bizi hoş karşılamazlardı. Tarhan’ı ise ancak yıllar sonra ODTÜ’de öğrenci olup İngilizce öğrenmeye çalışırken sık sık ziyaret edecektim. Maltepe’ye doğru giderseniz de İzmir Caddesi’nin köşesindeki Til kitabevi’ne ulaşırdınız. E Yayınları’nın tek ren şık kapaklı şiir kitapalrını oradan almıştım. Ece Ayhan, Cemal Süreya gibi şairlerin kitapları…
Atatürk Bulvarı’nda Beyoğlu Pasajı’nın bodrum katındaki sahaflar ise uygun fiyatlarıyla hep ilgi alanımdaydı. Bulvar’da, sağ kolda Kültür Kitabevi vardı. Erdal Öz’ün Sergi Kitabevine ise yetişemedim. Birkaç kez Büyük Sinema’nın pasajında, üst kattaki dükkana gittiğimi ama kapalı olduğunu anımsıyorum. 12 Mart Darbesi sonrası… Erdal Öz hangi davalarla uğraşıyordu. Bazen de yolu uzatıp Ulus Meydanı’ndaki Berkalp Kitapevi’ni, Hacı Bayram Camii’nin çevresindeki dini yayınlar satan kitapçıları ziyaret ettiğim de olurdu.
Lise çağlarım, 70’li yılların ikinci yarısı, İstanbul’da, Kızıltoprak’ta geçti. Kadıköy’ün kitapçıları ünlüdür. Çarşı içindeki Gençlik Kitapevi en çok gittiğimiz yerdi. O zamanlar kitapçılar satış odaklı olduğu için kitap bakmaya gelen bizim gibi züğürt öğrencileri sevmezlerdi. Sonradan dost olacağımız Gençlik Kitapevi sahibi Celâl Güner de o tip kitapçılardandı. Ben alışverişimi daha çok Kadıköy İskelesi’nin girişindeki gazete bayii Semih Kaçar’dan yapardım. Daha sonra Nezih Kitapevleri’ni kuracak olan Semih Ağabey çok dikkatli bir satıcıydı. Hangi dergileri aldığımızı bildiği gibi, kitap zevkimizi de takip eder küçücük tezgahında ona göre öneriler yapardı ki gerçek kitapçı da budur. Türkiye Yazıları, Oluşum gibi Ankara’da çıkan edebiyat dergilerinden onun sayesinde haberdar olmuşumdur.
Kadıköy Çarşı içine açılan Nezih Kitabevi’nin çalışanlarından, “Portakal” lakaplı Atilla da kimin hangi tür kitabı izlediğini bilen, ilgi alanımızdaki yeni kitapları sormadan haber veren dikkatli kitapçılardandı.
Avrupa Yakası’nda İstiklal Caddesi’nde Haşet, ABC, Sander uğradığım kitapçılardı. Taksim’de de çok sayıda seyyar kitapçı bulunurdu. Nişantaşı’nda Akademi en çok gidilen kitapçıydı. Zaten sonradan Hadi Bey’in oğlu Muzaffer Olca’yla dost olacaktık. Osmanbey Sander de büyüklüğü ve Türkçe ve yabancı dilde kitap çeşidi çokluğu ile ilgi odağıydı.
Kitapçı deyince esas yön ise tabii ki Cağaloğlu ve Beyazıt’tı. Cağaoğlu sağlı sollu kitapçılarıyla bir kitapsever için cennetti. Remzi, İnkılap, Dergah, Milli Eğitim Bakanlığı kitapçısı, yokuşun başındaki, yine dost olacağımız Cemil’in tezgahı, meydanda Türkiye’nin ilk kafeli kitapçısı Yazko, Devrim, nihayet Öncü Kitapevi. Bunlara sonradan Sosyal Kitapevi de katılacak. Ayrıca, birçok yayınevi bürolarından kendi kitaplarını indirimli satardı. Varlık’a sık sık uğrardım. Tahtakale Rızapaşa Yokuşu’ndaki Redhouse kitapevi ise en olmayacak yerdeydi. Özel olarak aramanız gerekirdi. Ama buldunuz mu İngilizce kitapları makul fiyatla sattığı için müdavimi olurdunuz.
Esas şenlik Beyazıt’taydı. Tabii ki ilk hedef Sahaflar ve Aslan Kaynardağ’ın Elif Kitabevi’ydi. Felsefeci yazar Aslan Bey hem sahafiye hem de yeni kitap satardı ve onda en yeni edebiyat ve felsefe kitaplarını bulurdunuz. Diğer sahaflarda da her an güzel bir sürprizle karşılaşmak mümkündü. Baskısı tükenmiş birçok nadir şiir kitabını onlardan satın almıştım.
Meydanın karşı yanında ise Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı vardı. Sağ sol ayırmam, her tür kitap ve kitapçı ilgi alanımda diyorsanız dini kitapların merkezi olan bu çarşı uğramanız gereken bir yerdi. Ama daha çok toptancı mantığı hakimdi, normal kitap okurunu pek sevmez bir halleri vardı.
1979’da üniversite öğrenimi için Ankara’ya gittiğimde Zafer Çarşısı açılmıştı ve en dipteki koridor kitapçılarındı. İlk tanıştığım kitapçı Dost Kitabevi’nin sahibi Erdal Akalın’dı. Oluşum Dergisi’ni dağıtıyordum. O zamanlarda da kitapçılar dergi satmayı sevmezdi. Dost az sayıdaki dergi satan kitabevlerindendi. Onun karşısındaki Öykücü Remzi İnanç’ın Toplum Kitapevi de dergi severdi. Küçücük dükkanda hem en yeni edebiyat dergileri ve kitaplarını bizzat Remzi ağabeyden öğrenir hem de Ankara’nın en önemli şair ve yazarlarıyla tanışabilirdiniz. Cemal Süreya ve Enver Gökçe ile ilk orada tanışmıştım.
Kitapçılar koridorunun sonundaki küçük çay ocağı da en önemli buluşma yerimizdi. Dönemin tüm şair ve yazarlarına orada rastlamak mümkündü. Zafer Çarşısı’nın arkasındaki Türk-iş Pasajı’nda, başka pasajlarda da kitapçılar vardı. Farklı bir şey var mı diye onlara da uğrardım. Bir odak noktası da Mithatpaşa Caddesi’ndeki Arkadaş Kitabevi ve sanat galerisi de olan Evrensel Kitabevi’ydi.
Dost Kitabevi’nin Konur sokağa mimarlar odası girişine büyük bir şube açmasıyla hem kitapçılık anlayışı değişti, hem de kitap okurlarının ilgi odağı oraya doğru kaydı. Zamanla çevrede açılan İmge, Bilim Sanat, Turhan gibi kitapçılarla Zafer Çarşısı gündemden düştü.
Beyoğlu için de meyhaneleriyle ünlü Krepen Pasajı’nın Aslıhan Sahaflar Çarşısı olarak açılması ve Pandora Kitapevi dönüm noktasıdır. 80 askeri darbesi sonrası oluşan karanlığa ışık oldular. Onları birçok kitapçı ve sahaf izledi.
Artık bu kitap merkezlerinin çoğu yok. Beyazıt, sahaflar niteliğini yitirip yardımcı ders kitapları merkezi olalı çok oldu. Beyazsaray Çarşısı kapandı. Cağaloğlu önce gazeteler, sonra yayınevlerinin gitmesi ile anlamsız bir yer halini aldı. Ankara’da Konur sokak ve civarı kafe ve restoranların egemenliğinde. Genelde kitapçılık AVM’lerde ve zincir kitabevi mantığıyla yapılır oldu. Kitapları seven kitapçıların sayısı ise yok denecek sayıda. Çoğu için kitabevinde çalışmak geçici bir iş ve bu işi sevmiyorlar. Kitabevi sahiplerini tek hedefiyse çok satan kitapları raflara yığıp bol bol satmak. Bakkalların süpermarkete karşı yaşadığı hezimetin bir benzerini kitabevleri zincir kitapçılara ve internet kitapçılarına karşı yaşıyor.
Yüksek indirimin cazibesine kapılan okur mahallesindeki kitabevini terk edip internete yöneldikçe kültürel çölleşme artacak ve sonunda bir – iki internet satıcısının insafına mahkum olacağız. “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok” derler ama ABD’de ve İngiltere’de internet satıcılarının kitapevlerini nasıl yok ettiğini öğrenmekte fayda var.
Okur haklı olarak aradığı her kitabı üstelik indirimli olarak bulduğunu söyleyerek interneti tercih ediyor. Ama bu durumun geçici olduğunu, internet satıcısının tekelleşmeyi başardığında hemen çeşidi azaltıp indirimi de kaldıracağını bilmiyor. Pandemi döneminde tedarik zorluğu bahanesiyle yüzlerce yayınevinin kitaplarının internet kitapçılarında satışa kapatılması sıcak bir örnek. ABD’de ve İngiltere’de önce zincir mağazalar dahil kitapçıların yok edilmesinin, ardından tekel olunca da olağanüstü indirimler isteyerek özellikle kaliteli eserler yayınlayan küçük yayıncıların nasıl yok edildiği ya da büyük yayıncılara satılmak zorunda kalıp, yutulduğu, gerçek kimliklerinden çıkarıldığının öyküsü ibret verici.
Bağımsız kitapçıların ve küçük yayıncıların korunması için alınmak istenen önlemlere küçük indirim çıkarları için karşı çıkan okurların kendilerini nasıl kitapsız bir ortam beklediğini anlamaları şart. Binlerce yayınevi, her yıl yayınlanan 70 binden fazla yeni çeşit kitapla yazılı kültürün çok renkli ve çok çeşitli olduğu nadir ülkelerdeniz. Uluslararası internet satıcıları bu güzelliği bitirip yok etmeden gerekli tedbirler alınmalı. Çünkü internet satıcısı için kitap herhangi bir tüketim maddesi ama kitapçı için mesleğinin ana unsuru. O nedenle “kitap kitapçıda satılır” diyorum.
Metin Celâl – edebiyathaber.net (30 Haziran 2021)