En son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
Üç kitabı eş zamanlı olarak okudum. İlki Ursula Le Guin’in Metis Yayınları’ndan çıkan öykü kitabı Aya Tırmanmak. İçindeki on sekiz öyküden beni en çok heyecanlandıran Zihnimdeki Mahlûkat oldu. Le Guin, herkesin her gün başına gelebilecek kadar sıradan üç anı öyle etkileyici üç öyküye dönüştürmüş ki Böcek, Serçe ve Martı’yı şimdiden birkaç kez tekrar okudum. Fantastik kurgularına hayran olduğum bir yazarın gerçekçi bir öyküsünü okumak ve yine aynı şekilde etkilenmek benim için ilham vericiydi.
İkinci kitap Can Çocuk’tan çıkan Peter Carnavas’ın Fil’i. Küçük bir kız çocuğu, babasının depresyonunu ağır, sessiz, bütün evi gölgesiyle karartan bir fil olarak görmeye başlıyor ve kitap bu harika fikirle daha ilk sayfadan unutulmayacak kitaplar arasında yerini alıyor.
Üçüncü kitap da Siren Yayınları’ndan çıkan bir roman. Tokyo’nun Son Çocukları. Yoko Tawada, yaşlıların ölemediği, çocukların büyüyemediği bir dünyayı, küçük bir çocuk ve dedesini odağına alarak anlatıyor. Üzerine birkaç kitap birden yazılabilecek kadar harika buluşları var Tawada’nın. Ama o kitabını yüz on dokuz sayfada tamamlamayı seçmiş. Böylece çok çarpıcı, üzerine düşünmeden duramadığınız bir roman ortaya çıkmış.
Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?
Hayal gücüm beni insan yapıyor ama aptallaştırıyor da, bana bütün dünyayı veriyor ama beni oradan sürüyor. (Aya Tırmanmak, Zihnimdeki Mahlûkat, Martı, s:69)
Evlerinde bir hayvan vardı hâlâ.
Kimseye anlatmadığı, kendine sakladığı bir hayvan. (Fil, s:134)
Bitişi önceden bilmek rahatlama hissi sağlıyordu. Çocukken tıbbın nihai amacının asla ölmeyen, sonsuz bir beden yaratmak olduğunu düşünürdü, ama ölememenin ne ölçüde acı verebileceğini aklının ucundan bile geçirmemişti. (Tokyo’nun Son Çocukları, s:49)
Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?
Kitaplar hakkında okumayı seviyorum. Bazen uzun bir eleştiri yazısı, bazen birkaç cümlelik bir tanıtım yazısı, bazen de bir kitabın arka kapağında yazanlar beni heyecanlandırıyor. Arkadaşlarımı heyecanlandıran kitapları da not alıyorum mutlaka. Ama o kadar çoklar ki son kararımı verirken sezgilerimle hareket ediyorum sanırım ve genellikle şimdi olduğu gibi üç kitabı aynı anda okumaya çalışıyorum.
Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?
Beni yerimden kaldırıp yazma isteğiyle dolduran tüm kitaplar yazmış olmayı isteyeceğim kitaplar. Öyle çok ve birbirlerinden öyle farklılar ki. Ama tek bir isim vereceğim, Shaun Tan, Kayıp Şey.
Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?
Yazmaya küçük yaşlarda başlasam da onları okumaya hevesli pek fazla kişi yoktu etrafımda. Yazdıklarımı ilk okuyanlar yazarlık hocalarım ve sınıf arkadaşlarım oldu. Derslerimiz bunun üzerine kuruluydu. Sınıfa kucağımızda bilgisayarlarımız ya da çıktı aldığımız sayfalarla, kurgularımızı yapmış olarak giderdik sonra da yüksek sesle tüm sınıfa okurduk onları. Herkes birbirine kurguları hakkındaki fikirlerini söylerdi. Beş kişilik bir sınıftık ve derslerde hocalarımızla birlikte hem yazar, hem okur, hem de birer eleştirmen olurduk.
Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?
Yıllardır hiç değişmeyen bir yazma alışkanlığım var. Üniversite son sınıfta bitirme tezim olan tiyatro oyununu teslim tarihine yetiştirmeye çalışırken kazandım bu alışkanlığı. Haftanın yedi günü en geç saat yedide uyanır saat on bire kadar çalışırım. Uyandığım an bilgisayarımı kucağıma çekerim ve kimseyle iletişime geçmeden, kahvaltı bile yapmadan yazmaya başlarım Günün diğer saatlerinde ya da gürültülü bir yerde yazmam gerektiğinde de sabah yazdıklarımın üstünden geçer, düzeltmeler, eklemeler yapar sonra da sabırsızlıkla bir sonraki sabahı beklemeye başlarım.
edebiyathaber.net (16 Temmuz 2021)