Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Çizimle ilişkim, her çocuğun çizimle ilişkisi gibi doğar doğmaz başladı diyebilirim. Yani elime kalem alabildiğim en erken yaşta. Fark ettiyseniz kâğıdı hiç karıştırmadan söylüyorum.
Çünkü ilk önce bacaklarımı, duvarları falan çizerek başlamışım. Ardından annemin elime tuval ve boya tutuşturmasıyla ilerletmişim. Zaten ondan sonra da duvarları boyama alışkanlığım hiç geçmedi, evin tavanına resim yapabilmek için dolabın tepesinde yatar saatlerce çizim yapardım.
Ben Koç Üniversitesi mezunuyum. İngiliz Dili ve Karşılaştırmalı Edebiyat ve Uluslararası ilişkiler okuyarak çift ana dal tamamladım. Yani üniversite eğitimim illüstrasyon üzerine olmadı. Belki de bu yüzdendir, hayatımın her anını çizerek ve illüstrasyonla ilgili kendimi eğiterek geçirdim ve hâlâ da öğrenmeye devam ediyorum.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Benim ilk yaptığım iş tabii ki kitabı okumak ve hikâyeyi gözümde canlandırmak oluyor. Zaten hikâyeyi okurken kafamda renkler, şekiller canlanıyor. Ardından bunları taslaklara dökme aşaması geliyor. Kullanacağım renkleri, mekanları düşünüyorum. Bir çizer olarak metinde geçeni olduğu gibi resmetmektense, o hikâyenin geçtiği dünyayı canlandırıp, genişletip duygusunu renklerle, ışıkla, hareketle, sahnelerle hissettirmeyi tercih ediyorum.
Örneğin, yazıp resimlediğim Kara Tina’da küçük bir kızın karantina ve pandemi sürecini anlamlandırma hikayesi anlatılmakta. Küçük kız dışarı çıkmak istiyor ancak annesi “Çıkamazsın, karantina var,” diyor. Karantina kelimesini ilk defa duyan küçük kız bunu “Kara Tina” olarak anlıyor ve her yere ondan önce giden sevimli bir canavar olarak hayal ediyor.
Karantina kavramının bu küçük kızın hayatına ve aslında hepimizin hayatına yavaş yavaş girişini betimlemek için “Kara Tina” kelimesinin ilk defa geçtiği sayfaya güzel bir ormanda ağaçların arasından yavaşça yaklaşıp kafasını uzatan bir “Kara Tina” çizmeyi tercih ettim. Bu şekilde “Kara Tina mı? O da kim?” cümlelerini okuduğunuzda tatlı bir gizem eşlik ediyor. Çünkü ağaçların arkasından tam seçemediğiniz ama yaklaşan bir şey olduğunu görüyorsunuz.
Ayrıca her kitaptan önce mutlaka araştırma yaparım. Örneğin, kitapta bir hayvan geçiyorsa o hayvanın doğal ortamını, yaşam şeklini, anatomisini araştırır ve bunları olabildiğince entegre ederim çizimlere. Sonuçta koskoca bir nesil palyaço balığını ve anemonları Kayıp Balık Nemo’dan öğrendi. Yaptığım bir atölyede bir çizimim için küçük bir çocuk heyecanla “Gizem Abla, mantar neden parlıyor, gerçek mantarlar böyle değil ki,” diye sormuştu. Oysaki karanlıkta parlayan mantarlar var, inanabiliyor musunuz! Bu sorunun cevabı olarak çocuklara parlayan mantarların resimlerini, videolarını göstermeye başladım. O gün atölyede hep beraber dünyanın ne kadar büyük ve büyülü bir yer olduğunu bir kez daha öğrendik, yediğimiz mantarın dışında ne çılgın mantarlar olduğuna baktık. O çocuğa garip gelen ufak bir çizim ve sorduğu harika bir soru sayesinde koca bir sınıf ve tabii ben de bir sürü şey inceledik ve öğrendik.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Projeden projeye değişkenlik gösterebiliyor. Çoğu kez yazardan çok editör ile iletişim halinde oluyoruz. Bazen ise hep beraber ufak bir toplantı ile kafamızdakileri birbirimize anlatıyoruz. Ya da ben karakter tasarımı yaptıktan sonra onlar bana geri dönüş yaparak gerekli revizeler varsa onları iletiyorlar. Aynı şekilde kitabın içinde herhangi bir revize oluyorsa o şekilde üzerinde konuşulup karar veriliyor.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Kısa cevap: Yaşıyorum . Sanatım hayatımın o kadar içinde bir parçası ki özellikle şöyle yapıyorum diyemem. Örneğin, dün akşam bahçemde ateş böcekleri gördüm. O kadar güzeller ki gel de sanatını bununla besleme .
Bu yüzden doğayı, insanları, hayvanları, kendimi, duygularımı gözlemliyorum diyebilirim. Bir de sürekli ama sürekli resim yapmak. Bir sonuca varmak için değil süreci yaşamak ve öğrenmek için resim yapmak. Şimdi ben o ateş böceklerini gördüğümde hissettiklerimi hissettirecek bir resim yapmaya çalışacağım, belki on, belki yüz kere silip silip tekrar… Ve işte bu süreç çok güzel bir yolculuk, çok heyecanlı.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Yoğun ama güzel bir süreç. Rafta ya da bir çocuğun elinde o kitabı görmek şahane . Önce yukarıda da bahsettiğim gibi metin bana geliyor. Ben resimlenecek noktaları belirliyor, sahneleri basitçe kurguluyorum. Daha sonra çizim aşamasına geçiyorum.
Zaten sayfaları çizmeye başladıkça detaylar ekleniyor, her şey daha da canlanıyor. Çizim süreci tamamlandıktan sonra kitabı teslim ediyorum. Gerekirse yine yazar ve editör ile iletişim halinde olarak gerekli revizyonları yapıyorum. Sonrası da heyecanla kitabın rafta yerini almasını beklemek .
edebiyathaber.net (31 Temmuz 2021)