Kül rengi bir zamandan, keyifsiz günlerden geçiyoruz. Sosyal medyadan dahi uzağım bu aralar. Varsa söyleyecek bir sözüm, paylaşıp uzaklaşıyorum. Her gece, daha güzel, parlak ve umutlu bir sabaha uyanma umuduyla yatsam da kızıl rengin kan kırmızıya döndüğüne de tanık oluyorum. Oysa umutlu yazılar yazardım çoğu zaman. Her ne olursa olsun ayağa kalkacağız, devam edeceğiz diye düşünürdüm. Doğanın bu denli tahrip olması hatta ötesinde yok olması karşısında kolum kanadım kırıldı sanki. Çok çaresiz hissediyorum. Bazen bir kitabın içine gireyim orada kaybolayım istiyorum. Ya da kitaptaki kahramanlar çıksın gelsin, olabiliyorlarsa bize de yardımcı olsunlar. Atay Sözer’in “Kitap Kaçkınları” dizisinde olduğu gibi.
Atay Sözer adını daha önceden duysam da ilk olarak yetişkinler için yazdığı “Dünyanın En Kötü Avukatı” adlı kitabını okumuştum. Rıfat Ilgaz Roman Ödülü’nü alan kitap, benim, yazarın çocuklar/gençler için yazdığı kitaplara da hızlıca yönelmeme neden oldu. Üç kitaplık “Kitap Kaçkınları” dizisi Yağmur Yayın Grubuna ait Smirna Yayınları tarafından yayımlanmış. İlk kitap “Güzel Atlar Ülkesi.” Güzel atlar denince akla ilk gelen Kapadokya olur ya benim de hatırıma ilk düşen orası oldu. Kapak görselindeki peri bacalarını görünce de yanılmadığımı anladım.
Yaz tatili için Kapadokya’ya giden kahramanlarımızın arasında yer alan Masal’ın özel bir yeteneği vardır. Bu da okuduğu kitaplardaki karakterlerin kitabın dışına çıkması. Bazen de Masal ve yanındakilerin kitabın içine girmesi. Hal böyle olunca neresi düş neresi gerçek karışıyor. Böyle bir yeteneğimiz olsaydı, bir kitabın içine girip uzaklaşabilseydik şayet ne de güzel olmaz mıydı? Salgının başladığı günden bu yana yeteri kadar yorulmadık mı, sıkılmadık mı? Peki, böyle bir durumun gerçekleşme ihtimali olsa hangi kitabın içine girmek isterdik acaba? Ya da tersi durum olsa, hangi kitabın kahramanını kitaptan çıkarmak isterdik? Bunu düşünürken, Masal ve yanındakilerin serüvenlerine de takılıp gittim. Kapadokya’da başlayan yolculuk Hititler dönemine, Kadeş Savaşı’na dek uzandı. Öyle ki neredeyse tarihin gidişini (ya da gelişini) değiştireceklerdi.
İkinci kitap “Söylence Dedektifleri.” Bu kitapta bilim insanlarına rastlıyoruz. Edison, Graham Bell, Galileo Galilei, Isaac Newton ve Nikola Tesla… Hepsi bir sınıfta. Nasıl olur bu diye düşünmeye gerek yok, çünkü Masal, mucitlerin hayatını anlatan bir kitap okuyordu. Bu kitapta Olimpos, Göbeklitepe ziyaret alanlarımız. Yanı başımızda Homeros da var. Zamandan zamana, diyardan diyara yolculuk bu dizi kitaplar. Öyle iki kitapla da bitmiyor. Dizinin üçüncü ve son kitabı da “Düşler Kitabının Gizemi.” Kitap kurdu Masal, ne denli çok okursa serüven de o denli sürüyor/uzuyor. Farklı ve yeni karakterler, coğrafyalar, değişik zamanlar. Kitabı okurken aklıma takılan bir nokta ise, Muazzez Hoca adlı karakterdi. Akademisyen kimliği ile kitapta yer alan yaşını epey almış (98) Muazzez Hoca, Muazzez İlmiye Çığ olabilir mi diye düşünmeden edemedim. Eğer öyle bir düşünce varsa çocuklara/gençlere varlığını göstermek/tanıtmak adına olumlu bulduğumu ifade etmeliyim.
Bununla birlikte kitapta çok fazla vuruş eksiği-hatası göze çarpıyor. Bu da okuma keyfimize bir miktar etki ediyor. Olursa yeni baskılarda olmazsa da yayınevi tarafından yayımlanacak başka kitaplarda daha dikkatli olunması gerektiğini hatırlatayım. Söz konusu okurlar çocuklar ve gençler olunca dikkat seviyesi yükseltilmeli. Nitelikli okur sayımızın artması için yoğun çalışan bir yayınevinden bunu beklerim.
Sözün sonunu, daha güzel, daha umutlu olacağımız yarınlarda buluşabilmek temennisiyle bağlamak isterim.
edebiyathaber.net (9 Ağustos 2021)