Edebiyatçıların yaşamlarını, yazdıkları mekânları, son zamanlarda okuduğu kitapları bu defa yakınlarının gözünden mercek altına almaya çalıştık. Yazar Demet Cengiz’i, arkadaşı Nilgün Karataş ile konuştuk.
Yazılarını nerede yazar? Yazarken denk geldiğinizde o an yaşadığınız ilginç bir anınız oldu mu?
Demet, genellikle evinde salonda veya balkonda yazar. Yalnız kalmak ister. Eğer roman yazıyorsa eve kapanır. Pek kimseyle görüşmez. Gazete veya dergiler için yazı yazıyorsa yine yalnız ve evde olmayı tercih eder ama değilse de kulaklık takarak bulunduğu yerde kendini izole eder. Yazı yazdığı bir an değildi ama şöyle bir anımız var: Tatilde yolun karşısına geçmek için üst geçide çıkacaktık. O sıralarda yazdığı, “Adımı Deniz Koydular” romanında küçük bir çocuk olan karakter üst geçitten “merdivenli uzun balkon” diye söz ediyor. Üst geçidin merdivenlerini çıkmaya başladığımızda Demet, bunu hatırlayıp, duygulanıp ağlamıştı.
Demet Cengiz ile yazı/okuma üzerine neler paylaşırsınız?
Demet’le uzun yıllar aynı gazetede çalıştık. Uzmanlığımız ekonomi olsa da ikimiz de edebiyat düşkünüyüzdür. O dönemden bu yana okuduğumuz, beğendiğimiz kitapları birbirimize öneririz. Sonra oturup, tartışırız. Lezzetli ve besleyici sohbetler olur. Sanki ortak arkadaşımızmış gibi karakterleri çekiştirir ya da neyi neden yaptığını anlamaya çalışırız. Edebiyatçının kendisini de konuşuruz tabi. Yazarların, şairlerin üslupları, bazen hayatları, bazen aşkları… Hemen her şeyi konuşuruz. Bu sohbetlerde farklı bakış açıları, farklı tespitler çıkar ortaya. Demet çok detaycıdır ve müthiş bir hafızası vardır. Okuduğum bir kitabı, izlediğim bir filmi onunla konuşunca yapbozun eksik parçası tamamlanmış gibi olur.
Yazdıklarıyla ilgili sizden ne tür fikir/ öneri alır?
Demet, değer verdiği insanların görüşlerini önemser, farklı bakış açılarını öğrenmek ister. İlk romanı Adımı Deniz Koydular’ı bitirdiğinde, dışarıdan bir göz olarak okumamı istedi. Okuryazarlığıma çok güveniyor. Bu sayede henüz basılmamış bir romanı okumanın keyfini bana yaşatmış oldu. Dediğim gibi Demet, yazdıklarına farklı bir gözün bakması, önerilerde bulunması ve hatta hatalarını tespit etmesini çok önemser. Gerçekten kendini ve yazdığı metni eleştiriye açar. Hatta bu konuda fazla açık olduğunu düşünüyorum.
Yazı yazarken vazgeçemediği ritüelleri nelerdir?
Öncelikle yalnız olacak. Alçak sesle klasik müzik dinleyerek yazıyor çoğunlukla ama bazen bazı karakterleri yazarken hiçbir sese tahammül edemiyor. O bir gece yazarı. Sabahları asla yazamaz. Hatta kendini eve kapatıp yazmaya koyulduğu günlerde bile en iyi ihtimalle saat 15.00’te yazmaya koyulur. Bulunduğu yerin güzel kokmasını çok sever. Buhurdanlıkta zambak veya yasemin yağı kaynar. Evde canlı beyaz zambak bulundurur. Mutlaka her gün yürür.
Son olarak, elinde en son gördüğünüz kitapları öğrenebilir miyiz?
George Orwell’in Hayvanlar Çiftliği ve 1984’ünü yeniden okuyordu. Enver Aysever’in “Öyle Bir Eylül Yok Artık” romanı da son okuduklarından. Bazı kitapları arada döner, dolaşır tekrar okur. Mesela; Uçurtma Avcısı, Çavdar Tarlasında Çocuklar, Küçük Prens, Şeker Portakalı.
edebiyathaber.net (19 Ağustos 2021)