Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Çizerlerin çoğu gibi ben de küçüklüğümden beri çizimle ilgileniyorum. Çizmeyi, çok az imkanla koca bir dünya yaratabilmeyi hep çok sevdim. Yaptığım ilk çizimler, hatırladığım kadarıyla yarış arabaları ve karakterlerdi. Sonrasında hoşuma giden çizimlerin kopyalarını çıkarmaya başladım.
Bu çok faydalı bir egzersiz oldu, çizim sürecinde genellikle kaçmaya meyilli olduğumuz güçlüklerle yüzleşmemi ve böylece tasarımımı çok daha ileri noktalara taşımamı sağladı. Bir çizer ancak bu şekilde yol kat edebilir! Daha sonrasında ilk çizgi romanlarım üzerinde çalışmaya başladım. Bilim kurgu tarzında, canavarların ve uzaylıların olduğu kitaplardı bunlar. Çok bir şey yapmadım ama çizimlerime ve renklendirmelere epey özen gösterdim. Senaryo için fikir eksikliği yaşadığımdan birkaç sayfa çizim yaptıktan çalışmayı orada bırakıyordum, fakat yoktan koca bir evren yaratmak heyecan vericiydi.
Aynı dönemlerde resmi de keşfetmeye başladım. On dördümden yirmime kadar her türlü tekniği kullanarak ve bunları harmanlayarak birçok resim çalışması yaptım. Genellikle oldukça büyük tablolar üzerinde çalışıyor, işin büyük kısmını rastlantılara ve şansa bırakıyordum. Titiz bir çalışma gerektiren çizgi romandan çok farklı bir deneyimdi ve çizimle tamamen özgür bir ilişki kurmamı sağladı.
Liseden mezun olduktan sonra Olivier de Serres Uygulamalı Sanat Okulu’na girebilmek için bir yarışmaya katıldım. Burada üç yıl boyunca her türlü disiplinin (elbette çizim ama aynı zamanda modelleme, mimari, fotoğrafçılık, tasarım, grafik vb.) eğitimini aldım. Ardından bu alanda daha da uzmanlaşmak istedim ve Paris Dekoratif Sanatlar Okulu’nda illüstrasyon atölyesine katıldım. Metne dayalı görseller oluşturmayı ve onlara anlamlar katmayı burada öğrendim. Ayrıca serigrafi ve gravürü de büyük bir keyifle keşfettim.
Çocuk kitapları resimlendirmeye başlamam bu okulda aldığım eğitim sayesinde oldu.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Her proje farklıdır. Her yeni kitaba yeni bir gözle yaklaşmaya ve çalışmaya başlamadan önce bana sunulan hikâyeyi nasıl çizmek istediğimi dikkatlice düşünmeye çalışırım. Daha sonra metinden başka herhangi bir kaynağa başvurmaksızın karakterleri gözümde canlandırmaya çalışırım. Karakterler bir kere zihnimde oluştuğunda en temel unsuru yakalamış olurum.
Evden çalışıyorum, herhangi bir rutinim yok. Aksine fazla tekdüze olan her şeyden kaçmaya ve her ne kadar belirli bir disiplin gerektiren çizgi roman çalışmalarımda buna biraz mecbur kalsam da sistematik yöntemler uygulamamaya çalışırım.
Öte yandan, çizdiğim her görselde kendimi sanatsal olarak bütünüyle ortaya koyabilmek için zihnimi taze ve dinamik tutmaya özen gösteririm. Bana kalırsa, çalışma mekanikleştiğinde bu çizime de yansıyor ve bu meslek bir parça anlamını yitiriyor.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Bu da tamamen projeye bağlı, ama genel olarak özgür olduğumu hissetmeyi severim. Bu yüzden, editörle ya da yazarla çok az iletişim kurarım, yalnızca metni rehber edinerek işimi ayrı bir köşede yapmaya ihtiyaç duyarım. Fakat tıkandığım noktalarda yardımıma koşulmasından da her zaman mutluluk duyarım ve genellikle bu etkileşim zenginleştirici olur! Bonnie ile Mortimer’de Mortimer karakterini hemen bulsam da Bonnie karakterinde biraz sıkıntı yaşamıştım, yayınevinin sanat yönetmeniyle konuşmak aklımdaki tüm soru işaretlerinin aydınlanmasını sağlamıştı.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Gerçek dünyayı çok gözlemlerim, özellikle de insanları, davranışlarını. Sergilere giderim, çocuk edebiyatından uzak olan sanatçılarla da ilgilenirim, onlardan ilham alırım. Alabildiğine özgür bir şekilde, yalnızca kendim için defterlere çizimler yapmayı sürdürüyorum. Meslektaşlarımın çalışmalarını da takip ediyorum ve çocuklarıma çizgi roman okumakta hiç de fena sayılmam. İşime çok kafa yorarım ve ressam, müzisyen, yazar, heykeltıraş, zanaatkar vb. fark etmeksizin diğer sanatçıların kendi çalışmaları hakkında yaptıkları konuşmaları dinlemeyi severim.
Kendini geliştirmeye çabalayan bir insanın başkalarından öğreneceği ilginç şeyler daima vardır. Beni bu mesleğe sevk eden sebepleri ve hayran olduğum çizerlere dair sevdiğim şeyleri asla unutmamaya özen gösteriyorum. Hayran olduğum birçok çizer var ama bunların en başında Quentin Blake, Tony Ross, Quino, Saul Steinberg, Sempé, Tomi Ungerer, William Steig ve Fred geliyor.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Öncelikle metni baştan sona okurum ve görseller hemen zihnimde canlanmaya başlar. Ardından bu fikirleri biraz dinlenmeye bırakırım. Sonrasında üzerinde hatırı sayılır bir vakit harcadığım eskiz çalışmasına başlarım. Böylece kitabın tamamının ve kapağının taslağını çizmiş olurum. Editör çizimleri onayladıktan sonra bu çizimleri temize çekip renklendiririm. Okurun görsellerin dünyasına rahatça “girebilmesi” için çizimimin hafif ve canlı kalması kaygısını hep içimde taşıyarak bu son adımı bir an önce tamamlamaya çalışırım.
Bir görselden diğerine geçmeden önce görsele (çizgi ve renk) son halini vermeyi severim. Her şey tamamlandığında, çizimlerimi yayıncıya gönderirim ve birkaç ay kitabı elime almayı beklerim ve bu daima çok değerli bir an olur!
Çeviri:Gözde Koca
edebiyathaber.net (21 Ağustos 2021)