Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu olan Erdinç Akkoyunlu, 2004 yılından itibaren Sabah, Milliyet, Akşam ve Star gazetelerinde çalıştı. Akkoyunlu’nun Oggito, Edebiyathaber gibi dijital mecralarda ve farklı gazete kitap eklerinde Türk ve klasik dünya edebiyatı konusunda eleştiri yazıları yayımlandı. Yazarın ilk romanı “Babamın Cinayet Defteri” geçtiğimiz günlerde Notos Kitap etiketiyle okurla buluştu. “Babamın Cinayet Defteri, 1992 yılının sisli, yağmurlu ve yapış yapış tehlike dolu İstanbul’unu ve günümüzün siyasi-sosyal yapısının temellerini anlatıyor.” Politik çatışmalar, faili meçhul cinayetler ve yer yer karamsar atmosferiyle gündelik hayat… Yakın tarihimize hâkim bir gazetecinin özgün bakış açısıyla kurgulanmış, kurmaca metinlerin olmazsa olmazı olan dil ve anlatım konusunda ciddi emek harcanmış usta işi, nitelikli ve baştan sona aksiyonla yüklü bir ilk roman: “Babamın Cinayet Defteri”.
Romanın merkez karakteri, gazeteci Altan Metin. Cihangir’de yaşayan Altan’ın mesleği polis muhabirliği. Babası, Babıâli’nin silah markası lakaplı polis muhabirlerinden Baretta Gölgesiz Kemal’de uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde polis muhabirliği yapmış. Baretta Gölgesiz Kemal, gelen cinayet ihbarı nedeniyle bir gece gazeteden çıkar. Kemal’in cesedi ertesi gün öğle saatlerinde Haliç Tersanesi’nde bulunur. Boğazı kesilerek öldürülmüştür. Adli Tıp raporu cinayet aletinin kılıç olabileceğini belirtir. Baretta Kemal’in bu şekilde öldürülmesine neden olan bildiği, yazdığı, derin devletin gizli labirentlerinde kalması istenen sır ne olabilir? Altan gizemi çözmek için harekete geçer. Bu arada bir yandan da İstanbul sokaklarında sırra kadem basan kardeşi Erkan’ı aramaktadır.
Akkoyunlu, Oggito’da yayımlanan söyleşisinde romanın başkahramanı Altan Metin’i şöyle anlatıyor: “Altan, babası Baretta Gölgesiz Kemal Metin 1980 darbesinden hemen sonra faili meçhul bir cinayete kurban gidince ki, cinayeti Mauser, Benelli, Parabellum ve Smith Wesson lakaplarına sahip diğer gazetelerin kaşarlanmış polis muhabirlerinin işlediğine şüphe olmasa da elde delil de yok, onları gıcıklayıp, cinayeti itiraf etmelerini sağlamak için ve geçim sıkıntısı nedeniyle mecburen gazeteciliğe başlıyor. Tabii cinayet defteri de tutuyor tıpkı babası gibi. Bir polis muhabirinin gittiği cinnet, cinayet, intihar, yangın haberlerinde maktullerin dul kalmış eşleriyle, cinayetlerin aydınlatılması için basında yardım uman kızlarıyla, meraklı tanıklarla cinsellik yaşaması aslında psikiyatri biliminin alanına girer. Kazanova bile böylesi küçüklü büyüklü dehşetlerden kendine haz çıkartma peşine düşmez. Fakat gece ile münasebet insanlarda bambaşka duygulara sürüklüyor. Eğer ağır psikolojik rahatsızlıklarınız yoksa yani normal duygulara sahip, sıradan bir insansanız ve geçiminizi İstanbul’da gece gerçekleşen travmatik olayları haberleştirerek kazanıyor, üstelik bu haberlerin ardındaki hikâyeyi gazeteciliğin hacimsel ve işlevsel gereği tam anlatamamanın rahatsızlığını yaşıyorsanız, işleri normalleştirmek için bir yola sapmanız kaçınılmaz olur. Altan, özünde ahlaki değerleri yıpranmış, pek duygusal olmayan ve şaşırma yetisini kaybetmiş üstelik hayatta başka iş yapmak için seçim şansı olmamış biri. Roman sanatında en önemli noktalardan biri metin iklimini yani romanın okur tarafından gerçekçi ve izlenebilir şekilde takibini sağlayacak kurgu-konu-üslup bütünlüğünü yaratırken onlara unutamayacakları bir karakter de vermektir. Ben de Altan’ın okurun zihninde ‘Yeniden okursam başka bir yönünü daha görür müyüm’ diye düşüneceği ve bunu yapınca okurla bir gizemini daha paylaşacak karakter olsun istedim.”
Altan Metin’e bu yolculukta yardımcı olacak en önemli şey, babasının birçok meseleyi edebî biçimde kaleme aldığı Cinayet Defteri’dir. Baretta Kemal haberlerde ele alamadığı ayrıntıları bu deftere daha ayrıntılı yazar. Altan’ın girip çıktığı mekânlar, sokaklar, bilgi aldığı kişiler, arkadaşları, geçmişten gelen hikâyeleri, ailesi ve en önemlisi de babasının Cinayet Defteri ona bu zorlu görevde yol gösterir, tabi ki okura da. İçerisinde 17. yüzyılda Sultanahmet Camii’nin yapımı sırasında işlenen tuhaf cinayetlerden, 1970’lerin ambargo günlerinin yoksulluğu ve o dönemde şehre gösteri yapmaya gelen sirkten kaçan aslan paniğine kadar özgün, ilginç hikâyelerle dolu bir defterdir bu.
“…Türk ve dünya edebiyatındaki çeşitli metinlere göndermeler yapan Babamın Cinayet Defteri okudukça katmanları yoğunlaşan, az rastlanan türde bir politik-psikolojik polisiye.”
edebiyathaber.net (13 Ekim 2021)