Geçen gün, bir avukat arkadaşımın bürosunda kitaplığını gözden geçirirken, John Steinbeck’in “Cennet Yolu” romanı çıkmıştı karşıma.
Duralayıp, çekip almıştım onu rafından. Okşayarak evirip çevirmiş, sayfalarının arasında gezinedurmuştum bir süre.
Unutamadığım o giriş paragrafını fısıldayarak okumaya koyulmuştum bir anda:
“Salinas Vadisi Kuzey Kaliforniya’dadır. İki dağ sırası arasında ince-uzun bir düzlüktür, Salinas Irmağı da onun ortasından kıvrıla kıvrıla akar, en sonunda Monetery Koyu’na akar. “
Lise yıllarımda sarsılarak okuduğum bir romanın o günkü basımıyla karşılaşmak heyecan vericiydi.
Vahdet Güntekin’in çevirisi sözcüklerle örülü bir dünyaya adım atmadaki eşsiz yolculuğumun “nesne”siydi bana… Tutulan, okşanan, yanında taşınan, dönülüp dönülüp bakılan, sevilen bölümleri bir deftere yazılan “kitap/roman-nesne”ydi “Cennet Yolu” benim için.
Romanın o dönem (1960’lı yıllar) bendeki etkisi, iz bırakması Steinbeck’in ele alıp işlediği konunu gücü, anlatımındaki şölen kadar; yeniyetme bir okur olarak, o türden romanlar okuyarak hem kendimi hem de hayatı keşfetme duygusuyla dolu olmama bağlayabilirim.
Öyle ki; o süreçte, Steinbeck “benim yazarım” olmuştu, ardı ardına Türkçedeki bütün yapıtlarını okuyadurmuştum.
Steinbeck’in, bir Salinas Vadisi anlatıcısı olarak, beni alıp o vadide gezindirerek Oklahoma kırlarına çıkarması büyülü bir yolculuktu.
“Bitmeyen Kavga”dan “Gazap Üzümleri”ne, “Fareler ve İnsanlar”dan “Sardalye Sokağı”na, “Al Midilli”den “Ay Battı”ya alıp götürürken yüreğimi; duyguda ve düşüncede bir yazarın okurunu nerelerde/nasıl gezindirebileceğini gördüm demeliyim.
Nice yıl sonra onun mektupları ve yazılarıyla karşılaşınca; “şimdi Steinbeck’le yaşamak zamanıdır” diyerek, önümdeki o iki kitabına (“Mektuplarda Bir Yaşam”, “Amerika ve Amerikalılar”) kapamıştım kendimi.
“Yürek Mekânları” yazısını okurken, yazan birinin ve okur(un)un “dış mekânlar”la “iç mekânlar” arasındaki git geline baktım bir süre.
Şunu gördüm ki; Steinbeck, yalnızca ele alıp anlattığı bir konu, bu eksende gelişen olay örgüsü, çizdiği karakterlerle değil; betimlediği dış-iç mekân gerçeklikleriyle de başlı başına etkileyici atmosfer yaratarak okurunu kendine çekmiştir.
Onun yazı coğrafyasıyla yaşam coğrafyasının örtüşen yanıdır bu.
Yaşadığı yeri yazmış, yazdığı yerde de yaşamayı öncelemiştir hep.
Salinas, Kaliforniya, San Francisco, Monterey Peninsula, New York City, Sag Harbor…Onun yaşadığı bu yerlerle ilişkisi, duygu ve düşünce bağlamında yazdıklarına yansısı öylesine belirgindir ki; bir yerin/bir mekânın yazarı dememiz Steinbeck anlatısına aykırı düşmez.
“Salinas’ta Her Zaman Yapacak Bir Şeyler Bulunur” denemesinde yol alırken; Yaşar Kemal’in anlatı “anakara”sının gerçekliği geldi gözümün önüne. Ondaki dış mekân anlatımlarının görkemli duruşu Steinbeck’in anlatı evreniyle akraba kılar onu. William Faulkner kadar, Steinbeck’in de Yaşar Kemal’in anlatı dünyasının oluşmasında etkisi olduğunu düşünürüm.
Yazarlardır yazarları yetiştiren, el tutup yol açan. Bir yazarın birikimi başka bir yazar için etkileyici kaynaktır her zaman.
Kendi payıma, Steinbeck’le yola çıkış öykümde, biraz da, yazmayı öğreten/öğrenen bir duygu algısı olduğunu düşünürüm. Onun yazı evrenini anlama çabam beni nasıl yazdığına da yöneltmiştir. Bir Steinbeck anlatısını her okuduğumda yazmak duygusu çekip içine almıştır beni.
Steinbeck, yazan/yazmak isteyen insana şunu gösterir sürekli: Yaşadığın yere bak, oranın gerçekliğini bütün boyutlarıyla okumaya çalış ve insana doğru yürü.
Sanırım günümüz yazarının hem buna, hem de bu soy yazarlara daha çok gereksinmesi var sevgili okurum.
“Cennet Yolu”nu, bu kez de, “Cennetin Doğusu” adıyla yayımlanan yeni bir çevirisinden yeniden okumaya başlamam da biraz bundan.
Günümüz dünyasında yaşadığımız altüst oluşu, yarım kalmışlıkları, tutunamama hâllerini, çatışmaların derinliğini, yoksullaşmayı, çözülmeyi, değersizleştirmeyi, yabancılaşmayı, yozlaşmayı kavrayabilmek ve hayatın nabzının nerelerde atığını görebilmek için romana dönmek, iyi romancıları okumak kaçınılmaz gibi gelir bana.
İşte o başlangıcın ikinci paragrafı:
‘Otlara ve gizli çiçeklere çocukluğumda verdiğim adları hatırlıyorum. Kurbağaların nerelerde yaşayabileceğini, yazın kuşların saat kaçta uyandığını hatırlıyorum, ağaçların ve mevsimlerin kokusunu da; insanların görünüşünü, nasıl yürüdüğünü, hatta kokusunu bile hatırlıyorum. Koku hafızası çok zengindir.” (*)
(*) Cennetin Doğusu, John Steinbeck; Çev.: Roza Hakmen, 2021, İletişim Yay., 644 s.
edebiyathaber.net (19 Ekim 2021)