“‘Birlikte nefes alıp vermek bir bağ kurar insanlar arasında.’ derdi annem. ‘O ankinden daha büyük ve güçlü bir bağ.’”
Kardeşlik çok güçlü bir bağ, kabul etmek gerekiyor ki tüm o çatışmalara, rekabet halinde olmaya, hatta anne baba sevgisini paylaşamama gibi durumlara rağmen, özel bir bağ. Aile ilişkileri de çok çetrefilli, edebiyat ve sinema için asla bitmeyecek bir konu. Gençlik edebiyatında da görüyoruz. Bugün size farklı bir kardeş sahip olmayı anlatan dokunaklı bir kitap hakkında bahsedeceğim: Mavi Kanatlar.
Mavi Kanatlar Jardan ile Josh’un hikâyesi. Her ne kadar Jardan Josh’tan beş yaş büyük olsa da şartlar dolayısıyla abilik yapan Josh. Bu hikâyeyi dokunaklı kılan sadece bu durum değil, yazarın empatiyle ve özveriyle işlediği kurgu.
Buldukları yaralı turna kuşuna sahip çıkmaları, o sırada Jardan’ın yüzünden Josh’un geçirdiği kaza ve yaralanması, sanki tüm ailelerin içinde olabilecekmiş gibi sıradan olaylar, fakat yazar duru bir dille ve geçeklikten kaymayarak işliyor hepsini. Bu kitabı benim için ilginç kılan noktalardan biri de ilkokuldayken sınıf arkadaşlarımdan birinin Jardan’ı hatırlatması. Jardan’ın aldığı Dev lakabı, sevgisini ve ilgisini gösterecekken davranışlarının başkalarına zarar verme ihtimali, tüm bunlar benim için tanıdık. Belki aynı evin içinde değildik ama yanı sınıftaydık, kitabı okudukça arkadaşımı, davranışlarını hatırladım. Açık konuşmak gerekirse şimdilerde farklı çocukların okullarda istenmediklerini gördükçe hayret ediyorum, biz kendi Jardan’ımızla gayet güzel büyüyebilmişiz. Zorlaştırmadan da mümkün olabilmiş. Sanırım o yüzden Josh’un o hiç bitmeyen sevgi ve anlayışını anlayabiliyorum. İki kardeş arasında çok farklı bir bağ var.
“Evde şimdi tek başına odamızda yatan Jadran’ı düşündüm. Ona daha fazla sakinleştirici vermiş olmalıydılar. Birazdan, Murat uyuduğunda, Jadran’a nefes üflemeye çalışacaktım. Nefes köprümüz uzaktan da olurdu belki.”
Çocuk ve gençlik edebiyatında karakterlerin bakış açılarını yansıtmak biraz zor olabilir, dili mümkün olduğunca basit tutmak gerekir. Yazar Jef Aerts bunu okuru sıkmadan başarabilmiş. Hem karakterin bakış açısını anlayıp duygusal dünyasına rahatlıkla girebiliyoruz, hem de kurguya hakim olabiliyoruz. Yazar çocuk saflığı, o masumiyet nedir, çok iyi bir şekilde aktarıyor. Jadran’ın yaralı kardeşiyle karşılaştığında söyledikleri ve kayboluşu da buna hizmet ediyor. Jadran aslında pek çok şeyin farkında. Josh’a asla zarar vermek istemezdi.
Tabii ki Jadran’la yaşamak hiç kolay değil. Jadran bazen ikna edilmesi ve yönetilmesi zor biri olabiliyor. Bulunduğunda sevindikleri gibi eve geri dönmesi için ikna etmek saatlerini alabiliyor. Bu hikâyeyle ilgili üzüldüğüm şeylerden biri Josh’un durumu. Yazar bunu çok incelikli anlatsa da o erken yaşta büyük bir sorumluluk alma, yetişkin tavırlarını benimseme var. Elbette insanın yapması gereken sorumluluklar olabilir, Josh da tüm bunları şikayet etmeden karşılıyor, hatta kardeşini o kadar çok seviyor ki Jadran’ın bir bakım evine yerleştirilmesini hiç istemiyor. Jadran da kardeşinden ayrılmak istemiyor ve böylece iki kardeş ve turna kaçmak istiyorlar.
Bu seyahat aslında iki kardeşin yüzleşmelerini ve evdeyken asla konuşamadıkları konuları konuşmalarına da yardımcı olur, babalarının gidişini. Jadran tüm olanlar için kendini suçlarken, Josh da babasıyla ilgili anı kırıntılarının peşine düşmüştür.
Jef Aerts Mavi Kanatlar ile aile ilişkilerini, kardeşlik bağını empatiyle ördüğü bir kurgunun içine alıyor okuru, Jadran ile Josh’un macerasında kırsal kesim, taşra hayatı bir mekan olmaktan çıkmış, kurgunun önemli bir unsuru haline gelmiş. Hüzünlü bir öykü olabilir ama sonu umut dolu bitiyor, kesinlikle okumaya değer bir kitap, özellikle gerçekçi bir bakış açısına sahip olup empati yapabilmek için.
edebiyathaber.net (2 Kasım 2021)