En son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
Adımı Deniz Koydular romanımı yazarken roman türü okumaya uzun bir süre ara verdim. Sonrasında ise iştahla yeniden pek çok kitap okudum. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın lise yıllarımda okuduğum Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanını tekrar okudum. Kurgusu, konusu kadar eleştirel yorumlarıyla çok etkileyici bir roman. Hürriyet üzerine ettiği kelama hayran kaldım tekrar.
Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?
Hürriyet üzerine laf ederken, gitmediği halde birkaç kez hürriyetin ülkeye geldiğini söyler. Hürriyet aşkının snobizmden başka bir şey olmadığını ifade eder. Romandan şu cümleler aklımda kaldı: “Hakikaten muhtaç olsaydık, hakikaten sevseydik, o sık sık gelişlerinden birinde adamakıllı yakalar, bir daha gözümüzün önünden, dizimizin dibinden ayırmazdık. Ne gezer? Daha geldiğinin ertesi günü ortada yoktur. Ve işin garibi biz de yokluğuna pek çabuk alışıyoruz.”
“Lüzumsuz hiçbir şeyin peşinden koşmadım. Hiçbir ihtirasın peşinde beyhude yere emek sarf etmedim. Hiçbir zaman sınıfımın birincisi veya ikincisi, hatta yirmincisi olmak istemedim” cümlelerini de çok sevdim.
Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?
Yeni başlamak istediğim öyle çok kitap var ki… Ben tekrar tekrar okumayı da severim. Dönüp dolaşıp tekrar okuduğum kitaplar da vardır. Türk edebiyatından, klasik ve güncel dünya edebiyatından okuma sıramda olan onlarca kitap… İşin tuhafı okudukça bu listenin uzaması. Sezgisel, arkadaş tavsiyesi, edebiyat yayınları… hemen hepsinden faydalanırım.
Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?
Böyle bir pratikle düşünmem hiç. Aklına, fikrine, kurgusuna, kelimelerle oynayışına hayran olduğum pek çok yazar var. “Ne iyi etmiş de yazmış” derim, hiç aklıma “Keşke ben yazsaydım” demek gelmez. Kimsenin, başka birinin yazdığının aynısını yazabileceğini düşünmem. Hatta aynı kişi o eseri sadece o zaman aralığında yazabilir bence. Saygı ile eğilirim önünde. Adımı Deniz Koydular romanım için bana da “Keşke ben yazsaydım bunu” diyenler oldu. açıkçası çok yadırgadım bunu.
Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?
Geçenlerde bir kuzenim şöyle demiş benim çocukluğum için: “Demet’in her zaman elinde bir defter, bir kalem ve bir kitap olurdu.” Evet, ben hep ajandalara, defterlere bir şeyler karaladım durdum ömrümce. Lisedeyken bir ajandaya roman yazmıştım. Elden ele dolaşıp okunmuştu. Ortaokuldayken Türkçe öğretmenim kompozisyonlarımı beğenir, beni diğer sınıflardaki derslerine çağırttırıp okuturdu. Gazetecilik mesleğinde de hep gün ışığında yazarsınız zaten. Roman yazmaya ise beş ayrı kitap yazıp, pek çok kitaba editörlük yaptıktan sonra cesaret edebildim.
Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?
Sürekli not alırım. Aklıma güvenip yazmadıklarımı unuttuğumu fark ettiğimden beri bu böyle. Uçak biniş kartının üzerine not aldığım, bir şeyler karaladığım bile olmuştur. Bazen kendi notlarımı toparlarken kendi halime çok gülüyorum. Yazar kasa fişinin üzerine de yazmışım, bir kitabın arka sayfasındaki minicik boşluğa da. Yazarken yalnız olmalıyım. Yazmak tenha bir eylemdir. Bazen müzik eşliğinde yazarım ama bazen hiçbir sese tahammül edemem. Genel olarak da zaten sessizlik çok severim. Gürültü insanların farkında bile olmadıkları en büyük düşmanlarından biri. Öğleden sonraları daha verimlidir yazmak için. Kendim için ‘gece yazarı’ diyebilirim. Sanırım en rahat geceleri yazabiliyorum. Bu nedenle her yazma döneminde uyku düzenimi bozuyorum. Neredeyse Los Angeles saatine göre İstanbul veya Londra’da yaşıyorum. Adımı Deniz Koydular romanımı yazarken kapanma dönemlerim oldu. Burnumu bile dışarıya çıkarmadan haftalarca yazdım. Bir romanın kurgusu ve yazma süreci içerisinde gerçek dünyanın tahammül edilmez olduğu da oluyor. Veda edip o dosyayı kapatana kadar böyle… Sonrası her vade gibi biraz hüzün, biraz hesaplaşma, biraz kabulleniş, biraz kendini bırakma, biraz ayağını yere basma…
edebiyathaber.net (3 Aralık 2021)