Hulki Aktunç. Bu ismi sıkı okurlar dışında pek çoğumuz bilmiyor. Hatta bir röportajda okuduğuma göre aslen Kadıköylü olduğu halde Kadıköy’de bile kitaplarını pek soran yokmuş. (1) Oysa… Oysa çok edebi başka bir söylemle çok şiirsel ve bazen bir bulmaca çözer gibi keyifle okunan bir yazar.. Bir Yer Göstericinin Hayat’ından bahsediyorum. Tabii ki ben de kitap kurdu bir arkadaşımın tavsiyesi ile tanıştım Hulki Aktunç’la. Yoksa bu kitap kalabalığında el yordamıyla keşfetmememe imkân yoktu.
“Bir Yer Göstericinin Hayatı” içinde kısa öyküler var. Okurken altını çizdiğiniz satırlar, yanına yıldızlar koyduğunuz cümleler, aldığınız kısa notlar… Bütün diğer güzel kitaplardaki gibi. Ancak bu kitapta bol soru işaretleri de var. Bazılarını belki hiç anlayamıyorsunuz. Yani anladıklarınız ve anlamadıklarınızla hayat gibi maceralı bir okuma serüveni sunuyor size Hulki Aktunç.
24 öykü. Hepsini sakin kafa ile ve yoğunlaşarak okumalısınız. Belki tekrar bir daha…Belki bir daha… İnsan odaklı öyküler. Yalnızlık, mutsuzluk, aşk, kaçış, yabancılaşma gibi insanın derinliklerine ait temalar kelimelerin o büyülü çağrışımları ve hatta sanki kendi aralarında dans etmeleri ile okuyucuya ulaşıyor. “İmgelerle yazmak” Hulki Aktunç’un sanatı için özetlenecek bir kavram bence. Evet Hulki Aktunç’un imgelem gücü okurun zihninizde dönerken yazarla ve kitabıyla kelimeler ötesi bir ilişki kuruyorsunuz. Öykünün üzerinde uçar gibi…
Yek yek Oynayanlar öyküsü. Öyküyü anlamaya çalışmak, aniden anladığınızı düşünmek, daha doğrusu hissetmek… Yalnızlık ve dostluklar üzerine dokunaklı cümleler… Öyküde geçen bitmeyen “çisenti” gibi. Bütün öyküye serpiştirilen büyülü kelimeler.
“Yek yek. İki kişi oynayabilir, üç kişide, dört, beş, altı, sonsuz kişi oynayabilir.
İnsan kendi kendine de yek yek oynayabilir.
Bir insan kendi kendisiyle Yek-Yek oynar.” Syf 39
Bir Yer Göstericinin Hayatı. Kitaba ismini veren öykü. Yine insanı sarsan cümlelerin yanında anlamadıklarım. Bilmediğim bir şehirde merakla yol alıyormuş gibi. Hüzünlü insan yüzlerini görüyorsunuz. Madam Krista’yı, Seyfi’yi… Bundan sonra her sinemaya gittiğimde Madam Krista’yı hatırlayacağım. Sinemaların gittikçe ıssızlaştığı bir dönemin (1970li ve 80 li yıllar) hüzünlü atmosferinde Peri Sineması’ndaki yer gösterici Madam Krista ile büfeci Seyfi arasındaki dokunaklı aşkı anlatıyor. Yer göstericililerin artık yok olduğu ve ilişkilerin de şekil değiştirdiği ve bittiği yıllar…
Krista: Hep o üç harf için değil mi, her şey? S-O-N
Seyfi: SON. Herkes kalkıp gidiyor. Bazen film bitmiyor. (syf 88)
Kelimelerin, cümlelerin zihninizde nasıl da hareketlenebildiklerini hissetmek istiyorsanız Hulki Aktunç okuyunuz. Bir yer Göstericinin Hayat’ındaki her öykü şiirsel bir yolculuk gibi. Bu metni yine kitaptan alıntıladığım satırlarla sonlandırayım:
Gördüğünün içine bak, görülecek ne çok şey vardır onda;
Sevdiğinin içine bak sevilecek ne çok şey vardır onda.
Yanlışının içine bak. Yanılacak ne çok şey vardır onda.
Düşlerinin içine bak. Düşülecek ne çok şey vardır onda…
Hulki Aktunç
1) http://www.gazetekadikoy.com.tr/bir-kadikoyoglu-hulki-aktunc-makale,1684.html
edebiyathaber.net (6 Aralık 2021)