Yıllar boyu yaşadığımız şeyleri yok saymak mümkün değildir. Bir söz vardır hep söylenir: İçimizde bir kara kutu yok ki yuttukça yutsun. İşte tam da böyle bir şeydir halk arasında içini dökmek dedikleri. Eğer o iç ses susarsa anlam veremediğimiz bir kontrolün altına gireriz. Kâbuslar birbiri ardına sıralanır, yeme bozuklukları ortaya çıkar, psikolojik sıkıntılar görülür. Vücut bir şekilde kendi dilinde kendini anlatmaya çalışır. Anlarsak şanslıyız. Peki ya anlayamazsak? Bu kara kutu içimizi yedikçe bizi de yutar mı?
Sigmund Freud’un kaleme aldığı birçok yazısına kaynak olacak vakası Kurt Adam Vakası’nın kitaplaşmış hali olan Bir Çocukluk Nevrozu Hikâyesi, 2011 yılında Say Yayınları’ndan çıktı. Almanca aslından çevirisini Dilman Muradoğlu, yayına alma sürecini Levent Çeviker üstlenmekte.
İnsanların çocukluklarına inerek şimdilerde görülen olayların düğümünü çocuklukta çözen Sigmund Freud, kendi çocukluğunda bir babanın ikinci evliliğinden olan en büyük çocuktur. Babasının ilk evliliğinden olan çocukları sayesinde iki farklı ailesi varmış gibi hissederek büyümüştür. Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Hitler zamanında oldukça zor bir çocukluk geçirmiş. Doktorluk denildiği zaman Sigmund Freud ilgi duymadığını çoğu zaman belirtmiş olmasına rağmen insan faaliyetlerine, dünyanın düzenini değiştirmek adına yapılanlara karşı engellenemez bir arzu duyduğunu söylemiş. Buna rağmen tıp okuyarak söylediklerini bir nevi yutuvermiş. Fakat sonrasında alanını değiştirerek ve meslek hayatına atıldığında da tanıştığı insanlar sayesinde şimdilerde adını “psikanaliz” olarak duyduğumuz durumun temellerini atmıştır.
Bir Çocukluk Nevrozu Hikâyesi, bir çocuğun geçmişte yaşamış olduğu olaylardan ötürü bünyesinde taşıdığı nevrozu konu alır. Çocuk dinliyor, anlıyor fakat kendisine dokunulmasını istemiyormuş. Sigmund Freud, başlarda kendisiyle iletişim kurmakta bile zorlandığını dile getiriyor. Fakat sonrasında bu seansların biteceği tarihi belirleyerek hastasını rahatlatıyor ve bu sayede geçmişine ilk büyük adımı atabiliyor. Yeme bozukluğu ve kurt adam kâbusları gören çocukluğun sırrını çözmek için bir başka hayatın zamansız misafiri oluveriyor Freud.
Babasının hastalığını benimsemiş ve konuşmalarda geçen olumsuzlukları kendisini tanımlamak için hafızasına atmış bir çocuğun benliğini toprak altına ittirmesinin sonucu olarak bu nevrozları yaşadığı anlaşılmıştır. Yani diyeceğim o ki o kara kutu keşke olsa. Kimse kurt adamlar tarafından yenme korkusu yaşamazdı. Ya da kendi kimliğini yaşayamama açlığını midesine yemek koymayarak ödeyeceğini düşünmezdi. Freud’un da dediği gibi “bir şeylerden kaçmaktansa onu kötü de olsa çözmek yeğdir.” Ruhumuzun alfabesi psikolojimizmiş, yazıldıkça okunması gerek. Yoksa insanın tek zararı yine kendi küpüne.
“Bastırmak, reddetmekten başka bir şeydir.”
edebiyathaber.net (13 Aralık 2021)