Söyleşi: Demet Enç
Kitap Cumhuriyeti yazarları ile söyleşi dizimizin bu haftaki konuğu, “Son ve Bir Başlangıç” adlı ilk öykü kitabı yayımlanan, edebiyat çevrelerinin yakından bildiği bir isim: Eylem Hatice Bayar.
Dijital kitaplar hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Günümüzde pek çok alanda dijital platforma geçiş söz konusu. Artık elimizin altındaki cep telefonları ve ipadler ile dünyaya ulaşabiliyoruz. Gazeteleri internetten okuyoruz. Mektubun yerini mail aldı. Hatta artık sinemaların yerini netflix, mubi gibi siteler alıyor. Dijital kitap ise kitabı alınıp satılır bir meta olmaktan çıkarıyor, özellikle Kitap Cumhuriyeti için söylüyorum bunu, herkesin okumasına sunuyor. Basılı kitap okuma alışkanlığına sahip okurlar tereddütle yaklaşsa da teknolojideki gelişmeler dijital kitabın cazibesini artırıyor. Okuyucuyla yazar arasında daha doğrudan, daha etkin bir ilişki söz konusu dijital kitapta. Her an okunacak kitaplarınız oluyor elinizin altında, onlara telefonunuzla ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca özellikle ülkemizde kitap basım maliyetleri de çok yükselmiş durumda. Yayınevleri için kitap basmak sıkıntılı bir hal aldı. Bu da dijital mecraya yönelişi hızlandıracak gibi gözüküyor. Basılı kitabın yerini alacağını söyleyemeyiz ancak yaygınlığının artacağı da bir gerçek. Ayrıca her ikisinin bir arada olmasında bir sakınca da yok.
Henüz okumayanlara kitabınızdan söz eder misiniz, onları neler bekliyor?
Öykülerin çoğu, hatta biri dışında hepsi birinci tekil şahıs tarafından hikâye ediliyor. Yine ikisi dışında hepsinin anlatıcısı kadın. Çoğu öykü iç konuşma yöntemiyle ve çok farklı zamanlarda yazıldı. İçlerinde yirmili yaşlarımın ortalarında yazdığım öyküler de var son yıllarda yazdığım öyküler de. Tıpkı ilk şiir kitabım Suya Yazılan gibi ilk öykü kitabım Son ve Bir Başlangıç da bu sefer yıllar içinde öyküdeki tarihsel gelişimimi sunuyor okura. Geçmiş, eskiye özlem, küçük duyarlılıklar, çırpınışlar, kadın, erkek ilişkilerindeki tıkanma ve çözümsüzlükler, özlemler ve çok derinden bir çığlık… Yalnızlaşan bireyin ölüm, saflık, yabancılaşma ve delilikle dansından doğan öykülerin sonunda hep bir umut var. Kitaptaki öykülerle çıkılacak yolculuk içsel bir yolculuk. Zihnimdeki kuşların uçuşları gizli öykülerde. Kimi zaman telaşlı, kimi zaman da sakin uçuyorlar bu kuşlar ve her şeye rağmen ayakta kalma, direnme dallarına konuyorlar. Bir ip cambazının ip üzerindeki dengede kalma çabası, kısa anlar, uzun yaşantılar, küçük mutluluklar, büyük yalnızlıklar. Sanırım bunlardan oluşuyor öyküler. Bruno Schulz, gerçeklik sözün gölgesidir diyor. Ben de öykülerimde bunu gerçekleştirmeye çalışıyorum. Kelimelerin gerçeklikten güçlü olduğuna inanıyorum. Ancak son sözü söylemeyi okura bırakıyorum. Benim için asıl önemli olan onların öykülerimde ne görüp hissettikleri. Kelimelerimle içlerindeki bir yere dokunabiliyor muyum? Bunu bilmek çok kıymetli benim için.
Neden Kitap Cumhuriyeti’ni tercih ettiniz ve verilen hizmet hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Kitap Cumhuriyetinin tanıtım videosunu gördüm ve baştan sona izledim. Feridun Andaç ve Emrah Polat çok detaylı bir biçimde anlatıyorlardı yapmak istediklerini. Söyledikleri beni de heyecanlandırdı. Kitaplara dokunmayı seven biri olarak söylüyorum bunu. Evet dijital kitaplar vardı ama Kitap Cumhuriyetinin farklılıkları olacaktı. Bir kere çok değerli, her biri alanında uzman bir yayın kurulu vardı. Üstelik kitap ücretsiz ve sınırsız olarak okuyucuya sunulacaktı. O zamana kadar yayımlanmış kitaplar içeriklerinden kapaklarına kadar oldukça nitelikliydi. O an bu platformda yer almak istediğime karar verdim. Öykü dosyamla birlikte biri şiir, diğeri denemelerimden oluşan üç dosyamı Kitap Cumhuriyetine gönderdim. Kısa bir süre içinde her bir dosyamın değerlendirmesi tarafıma ulaştırıldı. Sonuçta öykü dosyam kabul gördü. Doğrusu bunu çok da beklemiyordum, diğer dosyalarıma güvenim daha fazlaydı. Ancak yayın kurulunun yaptığı değerlendirmeyi okuduğumda o iki dosyadaki eksikliklerimin farkına vardım. Yayın kurulu bana bu konuda da yardım etmiş oldu. Bunun için de ayrıca teşekkür ederim. Sonrasında editöryal süreç başladı ve bu süreç sonunda, kapak ve tanıtım yazısıyla birlikte kitap bütünlüklü bir hal aldı. Zaten profesyonel bir süreç olacağını biliyordum, yanılmadığımı gördüm.
Yazma rutininizden söz eder misiniz biraz?
Biraz dağınık yazdığımı söyleyebilirim. Bir dönem sürekli şiir yazıyordum. Öykü yazma sürecim daha uzun zamanları kapsıyor. Aynı zamanda edebiyatla hiç ilgili olmayan bir işte çalışıyorum. Zamanımın büyük kısmını bu iş aldığından geri kalan zamanı mümkün olduğunca okumaya ve yazmaya ayırmaya çalışıyorum. İyi yazar olmanın iyi okur olmaktan geçtiğini bilen biri olarak daha çok okuyorum diyebilirim.
Geceleri daha rahat yazarım. Sessiz ortamlarda yazmayı tercih ederim. Ancak yazmam için kağıt, kalem ve bir masanın olması yeterlidir, yeter ki yazmaya hazır olayım. Genelde farklı boyut ve şekillerdeki defterlerime yazarım. Çantamda mutlaka defterim ve kalem kutumda kalemlerim bulunur. Bazı dönemler dışında her gün bir şeyler yazmaya çalışırım. Bunun için bir günlük tutarım ve bir süre sonra o günlüğü okur yazdıklarımı bir süzgeçten geçirerek başka bir deftere aktarırım. Yazıp unuttuğum ve bu okumalar sırasında bulduğum özellikle şiirlerim olmuştur. Bir konu veya tema üzerine düşüncelerim ve okuduklarım sonucunda öykülerim de şiirlerim gibi genellikle bir anda ortaya çıkarlar. Üzerlerinde bir süre geçtikten sonra değişiklikler yapabilirim. Örneğin Kayıp Burnun İzinde öyküsü bir alıştırmadan doğdu. Burun kelimesinin bana çağrıştırdıklarından. Üzerine çok düşündüğüm Gogol’un Burun öyküsüyle birlikte Van Gogh’un kulağını kesmesi ve Oidipus’un kendini kör etmesi de girdi öykünün içine. Böylece doğdu Kayıp Burnun İzinde öyküsü.
Önermek istediğiniz birkaç kitap var mı?
Alice Munro- Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik
Cahide Birgül-Geceye Uyananlar
Patrick Süskind- Güvercin
edebiyathaber.net (10 Ocak 2021)