“Mükemmel olma ihtiyacı genellikle yetersiz olma inancından gelir. Yetersizlik hissini telafi etmek için mükemmel olmaya çalışırız. Mükemmel olmayı ve kusursuzluğu arayan insanlar genellikle kendilerini eksik ve kusurlu görür. Bu kişiler genellikle hayatlarının başlangıcında yani çocukluk çağlarında ebeveynlerinden ve çevreden yeterince iyi olmadıklarına dair mesajlar alır. Onlar için yeterince iyi olmamak; sevilmemek, kabul edilmemek, kötü ve başarısız olmak, istenmemek anlamına da gelebilir. Dolayısıyla ancak mükemmel olabilirlerse kabul görecek, hayatta ve ayakta kalabileceklerdir.” (mumkundergi.com, hicbir seye mecbur değiliz mukemmel olmaya da)
Feza Karakaş’ın “Özgürlük Projesi: Mükemmel Olmalıyım. Bu Doğru mu?” adlı son kitabı Destek Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Karakaş çocukluk yıllarında Mevlana, Ömer Hayyam, Hafız gibi üstatların metinlerini okur. Amsterdam’da Byron Kate ile tanışır, The Work eğitimi alır, kolaylaştırıcı olur. Yazar 2019’dan beri eşi Metin Karakaş’la kurduğu farkındalık, meditasyon ve kabul atölyesi FMK Bilgelik Atölyesi’nde eğitimler, seminerler veriyor, kurslar düzenliyor, kitap yazmayı sürdürüyor. Karakaş, ilk kitabı “Her Şey Bizim İçin Oluyor”da var olanı, doğayı, çevreyi ve insanı sevme eylemini irdelemişti. “Mutluluk Projesi” adlı ikinci kitabında ise insanı mutsuz eden elli üç düşünce kalıbını sorguladı. Feza Karakaş’ın “Mükemmel Olmalıyım. Bu doğru mu?” alt başlığı taşıyan son kitabı, mükemmeliyetçilik kapanına sıkışıp kalan insanların özgür bir zihne kavuşmaları için bir tür kılavuz kitap niteliğinde. Feza Karakaş, mükemmeliyetçiliğin tanımı, temel özellikleri, türleri, tipleri, hastalıklı yönleri, baş etme yolları, kısırdöngüleri ve çıkış noktaları konusunda kitabı oluşturan her bölümde öncelikle yalın bir dille ve deneme türü aracılığıyla kendi yaklaşımını dile getiriyor, ardından katılımcıların kayda geçirilmiş diyalogları aracılığıyla soru sorma tekniğini kullanıyor, okurla adeta sohbet eder gibi bir dil tutturarak metnin kurgu yönünü dengeliyor.
Mükemmeliyetçi biriyseniz bu gerçeğin farkına varıp zihin hapishanenizden, mükemmele koşullanmış kişiliğinizden kurtulmak için acı veren hikâyelerinizi fark etmek, onları sorgulayarak zihninizin ürettiği gerçek dışı hikâyelerden kurtulmak mümkün. Bunun için öncelikle zihnimizde sürekli dönüp duran kalıp yargıların, düşüncelerin ve duygu izlerinin farkında olmak ve onları sorgulamanız gerek. Kitapta bu sorun için önerilen yöntem The Work. Bu yöntemin temeli, mutsuzluklarımızın merkezinde yer alan bazı kalıp düşüncelerin sorgulanması. İnandığımız düşüncenin doğru olup olmadığını sorgulamada bir araç işlevi görüyor The Work yöntemi soruları ve hemen ardından gelen çevirmeler. Yöntemin dört temel sorusu şöyle: “İnandığım düşünce doğru mu? Düşüncemin doğru olduğundan kesinlikle emin miyim? Düşünceye inandığım zaman kim oluyor, nasıl davranıyor ve ne tepki veriyorum? Düşünceye inanmazsam kim olur, nasıl davranır ve neler hissederim?” soruların ardından tersine çevirmeler devreye giriyor. Bir yerde bir hata görüp tabi ki size göre, hemen müdahale edip düzeltmeye çalışmak ve en ufak hata da sürekli kendinizi suçlamak -bu arada hata nedir?- , ekip çalışmalarında sürekli işin nasıl en iyi yapılacağını sizin bildiğinizi iddia etmek, günümüzde özellikle cep telefonu üzerinden ilgili olduğunuz alanda her seferinde daha aşırı paylaşımlar yaptığınız halde bir türlü başarılı olduğunuzu hissedemiyorsanız, başarmak evet de başarılı ya da başarısız olmak hayır- mükemmeliyetçi bir birey olabilirsiniz. Bu durum sizin için ciddi bir dertse bu kitap size çıkış yolları gösterebilir, düşünce ve inançta daha rahat bir zihne ulaşmada size yardımcı olabilir.
Yazar kitaba mükemmeliyetçiliğin tanımı ve mükemmeliyetçi bir zihnin özellikleri konusunda düşünceleriyle başlıyor ve yaşam üzerindeki etkileriyle sürdürüyor. Nasıl bir yaşam biçimi, nasıl bir aile, eğitim, ilişkiler ve sonuç olarak hangi etkenler mükemmeliyetçi bir birey olmanın yolunu açar? Ardından tam ve yetkin olma arzusu, dış görünüm-ebeveynler ve kariyer konusundaki mükemmellik konulu takıntılar, hata yapma korkusu, rezil olma-utanç ve başarısız olma korkusu gibi kalıplar üzerinden içine düşülen döngüden nasıl çıkılır meselesine odaklanıyoruz. Mükemmeliyetçilikle ilintili kalıplar ve etkilerden nasıl özgürleşebileceğimiz meselesini sorguluyoruz. Burada okurların yol göstericisi yazarın önceki iki kitabında olduğu gibi Byron Katie’nin geliştirdiği The Work yöntemi. Bizi mutsuz eden zihin kalıplarımıza ve inançlarımıza yönelik dört temel soru ve bir eylemden oluşuyor bu yöntem: “Bu doğru mu, bunun doğru olduğunu kesinlikle bilebilir misiniz, bu düşünceye inandığınız zaman nasıl tepki veriyorsunuz, ne oluyor, bu düşünce olmadan nasıl biri olurdunuz? Son olarak da tersine çevirmeler.” Bu başlıklardan hareketle katılımcılar zihinlerini tutsak eden mükemmeliyetçilik kalıplarıyla ilgili hikâyeleri samimi biçimde anlatıyor ve sorguluyor. Kitabın hemen her bölümünde yazarın samimi, akıcı ve yalın anlatımlarına ek olarak katılımcı diyalogları ve alıştırmalar yer alıyor. Katılımcı hikâyeleri, The Work yöntemi ve FMK Bilgelik Okulu’nun temel özellikleriyle ilgili özlü bilgilerle birlikte kitap sona eriyor. “Özgürlük Projesi”nin son bölümünde yönteme, kaynaklara, atölye çalışmalarına dair ayrıntılılar ve ek bilgiler yer alıyor.
Mükemmeliyetçi kalıp yargılarımızın farkına varmak ve değişimi başlatmak elimizde nitelikli bir pratik kitabı var: “Özgürlük Projesi: Mükemmel Olmalıyım. Bu Doğru mu?”
“Mükemmeliyetçi düşünce kalıplarımızdan kurtulmaya çalışmak yerine onların farkına varmak ve kabul etmek zihnimizin esiri değil veziri olmamızı sağlar. Mükemmeliyetçi yönümüzü kendimize zarar vermeden yönetmeyi öğrenebiliriz. Kendimizi olduğumuz gibi kabul edebilir, hata dediğimiz şeylerin aslında büyüme deneyimi olduğunun farkına varabiliriz. Kusurlu olduğumuz gerçeğini kabul edip hissettiğimiz utanç ve suçluluk duygusunu bırakabilir ve özgürleşebiliriz.” (mumkundergi.com, hicbir seye mecbur değiliz mukemmel olmaya da)
edebiyathaber.net (12 Ocak 2021)