İran’ın ya da doğunun Kafka’sı olarak anılan Sadık Hidayet’in 1942 tarihli öykü kitabı. Son derece depresif bir hayat süren ve biri yirmi üç yaşında olmak üzere iki kez intihar girişiminde bulunarak ikincisinde hayatını kaybeden muhalif bir doğulunun Kör Baykuş’tan sonra başka bir şey yazmamış olacağı sanrısına kapılmıştım. İran’da Fransız okulunda okuduktan sonra, bir süre Fransa ve Belçika’da yaşayan yazar, her doğulu aydında olduğu gibi, doğu ile batı arasında sıkışıp kalmış ve bu cendereden çıkmak için kalemine başvurmuş. Bir dönem Budizm etkisine giren ve bazı Budist yazılarını kendi diline çeviren yazarın, kitapları bugün hala İran’da yasaklı.
Alacakaranlık’ta yedi öykü var. İlki S.G.L.L. İkibin yıl sonrasını anlatan, erotik öğeler de barındıran ütopik, distopik bir bir bilim kurgu.
İkincisi Erkeğini Kaybeden Kadın’da genç yaşta aşkla evlenip, kocası tarafından terk edilince kucağında bebeğiyle İran köylerinde bir başına yollara düşen bir kadının hikâyesi anlatılıyor. Dönemin (ne yazık ki bugünün de) kadın erkek ilişkilerine ve hatta kadınların ailedeki yerleriyle ilgili çarpıklıklara dair son derece etkileyici bir öykü.
Perde Arkasındaki Bebek’te, Fransa’ya okumaya giden son derece saf bir İran’lı gencin, orada yaşadığı dönüşümü ve kendini kaybetmesi anlatılıyor ki, burada Sadık Hidayet kendisini yazmış sanabilirsiniz. Öykü, toplumda yeri olmayan kadının önce cansız, hareket etmeyen, bir süs nesnesine dönüşmesi ya da cansız bir süs nesnesinin zamanla kadına dönüşmesi çarpıcı bir sonla anlatılıyor.
Dördüncü öykü Dua’da bir mezarlıkta ölüleri konuşturan yazar, Veramin Geceleri’nde, güzel karısı ölünce onun yerine geçmeye çalışan bacısının da etkisiyle çıldıran bir adamın öyküsünü anlatıyor.
En ilginç öykülerden birisi Son Gülüş. İran’ın İslamlaşması esnasında yaşananları kurgulayan yazar, Arap istilasını ve İran üzerindeki etkilerini son derece saldırgan bir üslup ile anlatılıyor. Her ne kadar İranlılar Arapları hala sevmiyorlarsa da, yazarın bugün İran’da neden yasaklı olduğunu bu öyküyle anlayabiliyoruz.
Son öykü, İnsanın Ataları. Çok eski zamanlarda bir maymun insan kabilesinin aşk, ihtiras, intikam, iktidar ve ihanetlerle bezeli öyküsünü anlatıyor. (Onlar maymun canım, insan değiller ki) Hem çarpıcı hem yaratıcı bu öyküden bir Hayvan Çiftliği tadı almanız mümkün.
Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan eseri Farsça aslından Mehmet Kanar çevirmiş.
edebiyathaber.net (14 Ocak 2021)