Sırlar ve gölgelerden geriye kalan | Serkan Parlak

Ocak 18, 2022

Sırlar ve gölgelerden geriye kalan | Serkan Parlak

Selcen Gür, 24 Ağustos 1976’da İstanbul’da doğdu. İstanbul (Erkek) Lisesi’ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. 1995 yılında, popüler psikoloji kitapları yazarı Josef Kirschner’in ‘Savaşmadan Kazanmak’, 1996 yılında ise Irak asıllı yazar Aiyleen Dardan’ın ‘İran Devrimi’ dönemini anlatan ‘Binbir Acı’ adlı kitaplarını Almancadan Türkçeye çevirdi.  1997-1999 yılları arasında ‘Cosmopolitan’ dergisi için her ay çeşitli yazılar yazdı. 2006-2012 yılları arasında Posta Gazetesi’ne haftalık köşe yazıları yazdı. Pazar Postası’ndaki sayfasının adı ‘Modern Hayatlar’dı. 2014 yılında ‘Tara Kitap’ı kurdu. 

Selcen Gür’ün Burla Hatun -iş hayatında, günlük hayatta, erkeklerin dünyasında var olma mücadelesi veren savaşçı kadın motifine gönderme-  müstear ismiyle yayımlanan ilk romanı “Sır ve Gölge” geçtiğimiz yıl okurla buluştu. Romanın merkezinde beş kişi var: Fulya, Şima, Leyla, Mine ve Zafer. Baş karakter Fulya, Leyla’nın kızı, Şima’nın dostu. Şima ile yazarlık atölyesinden tanışıyorlar. Şima, reklam ajansından ayrılmış. Fulya, annesinin patronu olduğu gazetenin dergi bölümünde çalışıyor. Yazmayı planladığı polisiye roman için Şima’ya gönüllü editörlük yapıyor. Annesinin en yakın dostu, gazetenin yöneticilerinden Mine, Fulya’yı röportaj için popüler yazar Zafer’le bir araya getiriyor. Bu görüşme ikili için aşkın başlangıcı oluyor. Bu durumdan haberdar olan Zafer’in oğlu Murat, Fulya ile buluşuyor, ona babasının Leyla’nın eski nişanlısı olduğunu söylüyor. Fulya yaşadığı şoku öncelikle Şima ile paylaşıyor. Bu durum Şima’ya kendi hikâyesini çağrıştırıyor. 

“Bir adam ve üç kadın. Üç kadının hikâyesi de birbirinin içinde. Bu nasıl olabilirdi? Annesiyle ilgili şoku ve hayal kırıklığını atlatamamışken şimdi de Şima! Ne düşüneceğini bilemiyordu. Böylesi ancak romanlarda veya filmlerde olur, diye düşündü. Ne var ki gerçekti ve gerçeklerin makul olması gerekmiyordu, sadece olması yetiyordu.” Yaşadığı zorlu zamanlardan sonra Fulya’nın her anlamda hesaplaşacağı iki kişi vardır: dostu Şima ve annesi Leyla.    

Merak öğesinin ön plana çıktığı bir ilk roman olarak  “Sır ve Gölge”nin dili popüler roman geleneğine yaslanıyor. Kişilerin zihinleri olup bitenlerden hareketle sorularla dolu. Her bölüme girişte usta şairlerin şiirlerinden alıntı epigraflar var. Merkez karakter Fulya’nın duyguları, düşünceleri ve geçmişi 3. tekil kişi aracılığıyla veriliyor. Yer yer aforizmalar görünür oluyor. Her şeye hâkim tanrısal konumlu anlatıcı olup biten her şeyi anlatıyor, göstermiyor, yer yer yazarın sesi de duyuluyor,  bazen 1. tekil kişi anlatıcı kullanılıyor.  Genelleyici betimlemeler, olup biten şok edici olayların arka planını anlatan diyaloglar, anlatımı pekiştiriyor. Eylem ağırlıklı kurgu, merak duygusu uyandırmayı başarıyor. 

“Yaşamın sırları ve gölgeleri arasında kendini gerçekleştirmeye çalışan kadınlar, korkuları ve kaygılarına rağmen aşka ve var olma mücadelesine meydan okuyorlar. Kimi zaman iş dünyasının rekabet dolu dönemeçlerinden geçerek, kimi zamanda yazının sağaltıcı ve büyülü yolunda ilerleyerek kendilerini ve birbirlerini buluyorlar.”     

Erkeklerle dolu iş dünyasında kadın olarak var olmanın anlamı, kadınların dostluğu, hayata anlam katmada bir sanat dalı olarak edebiyat ve yazma eylemi, annelik ve babalık kurumu, aşk ve evlilik izlekleri üzerine akıcı, tempolu, sorularla dolu bir ilk popüler roman okumak isteyen okurlar için “Sır ve Gölge” iyi bir seçim olabilir.

edebiyathaber.net (18 Ocak 2021)

Yorum yapın