İlk kitap söyleşilerimizin bu haftaki konuğu İthaki Yayınları’ndan çıkan Kapanda Bir Hayal isimli öykü kitabıyla Burcu Ünlü.
“Kitabın içinde on öykü yer alıyor. Çoğunda evi, yuva denen kapanı işliyorum.”
Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kitaplar hayatınıza nasıl girdi, “okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?
Okumayı öğrendiğimden beri tabiri caizse deli gibi okuyorum. Bu çoğu insana garip geliyor. Yahu hiç mi yemek yemiyorsun, gezmiyorsun, sosyal hayatın yok mu senin, gibi söylemler de bana garip geliyor açıkçası. Herkesin hayattan keyif alma, direnme, tutunma biçimleri farklılık gösterebilir. Neye ne kadar zaman ayırmak istediğime ben karar veririm ve bu kimseyi ilgilendirmez. İşin aslı okuyan insanlardan neden rahatsız olunur, onu da anlamış değilim. Çocukluğumda da arkadaşlarım teneffüs ziliyle dışarı çıkıp oyun oynardı ben ise sınıfta kalıp kitap okurdum. Okuyacak kitabım yoksa elbette onlara eşlik ediyordum ama önceliğim farklıydı. Özellikle eğitim-öğretim dönemimde okul kütüphanelerinden çok faydalandım, bunu da belirtmek isterim. Ne yazık ki şimdilerde çoğu okulların kütüphanesi boş denecek durumda. Çok üzücü.
Yazma meselesine gelirsek, belki okumanın getirdiği birikimi dökme isteği belki de yazmaya karşı oluşan bir arzu sayesinde liseye giderken ufak ufak karalamalar yapıyordum. Edebiyata aşık bir hocamız vardı. İl/ilçe düzeyinde liseler arası yapılan öykü yarışmalarına beni dahil ederdi. Birkaç derece alınca yazma arzum daha da güçlendi. Lise bittiğinde sevgili edebiyat öğretmenim Halide Hanım vedalaşırken “İleride kitabını okuyacağıma eminim Burcu, lütfen hep yaz” demişti. Yazanlar bilir, dönem dönem tıkandığını hisseder insan, üretemez vs. Bunları yaşadığımda beni rahatlatan tek şey okumak oluyor. Belki okuyanlara bu da garip gelecek ama ben okumadan yaşayabileceğimi sanmıyorum. Tabii yaşamak eyleminden ne anladığımıza da bağlı bu.:)
Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, “Kapanda Bir Hayal” ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?
Yazdıklarımı paylaşmak konusunda sıkıntı yaşayan biriydim. Dostlarım ısrarla yazdığım öyküleri edebiyat dergilerine göndermemi ve artık bir başlangıç yapmam gerektiğini söylediler. Severek takip ettiğim, edebiyat çizgilerine hayranlık duyduğum dergilere gönderdim ve öykülerim yayımlanmaya başladı. O dönemde de sevgili Devrim Horlu öykülerim üzerinden iletişime geçti benimle. Dosya hazırlamam konusunda cesaret verdi ve ortaya Kapanda Bir Hayal çıktı.
Vüs’at O. Bener kalemine hayran olduğum sayılı yazarlardan. Kapanda Bir Hayal isimli öykümde Bener’in Kapan isimli kitabından bir alıntıya yer vermiştim. Canım arkadaşım Tuğba ile öykümün üzerine konuşurken bu ismin öyküye çok yakışacağı konusunda hemfikir olduk. Kitabın içinde on öykü yer alıyor. Çoğunda evi, yuva denen kapanı işliyorum. Hepsini temsil etmesi açıdan bu ismin uygun olacağını düşündüm.
Rutine girer mi bilemiyorum ama ben hâlâ önce kağıtla mürekkebi buluşturan sonrasında yazdıklarını bilgisayara geçiren tayfadanım. Asla direkt bilgisayara yazamıyorum. Aslında bu öyküdeki hataları bulmak adına güzel bir elek işlevi de görüyor. Yorucu ama ben seviyorum.
Dosyayı bitirdikten sonra yayınevlerine ulaşma, başvuru ve dosyanın kabul edilmesi sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte yaşadığınız zorluklar olduysa bunları nasıl aştınız?
İlk tercihim İthaki Yayınları oldu. Keşfedilmenin verdiği güzellikle hiç düşünmeden tercih ettim diyebilirim. Yine de bir tarafım hep tedirgindi, kabul edilir mi edilmez mi diye. Özellikle o bekleme süreci gerçekten ruhsal açıdan çok yıpratıcı. Neyse ki beklediğime değdi.:)
Kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Öykü kitaplarından bahsetmek zordur, bilirsiniz. Görünmeyeni göstermek, hatta bazen göze sokmak, rahatsız etmek… Bunlar üzerinde çalışmaktan keyif aldım diyebilirim. Genel olarak mesele ettiğim konular üzerine yoğunlaştığım on öyküden oluşan sevimsiz bir kitap.:)
“İlk kitap” hem yazar hem yayınevi açısından birlikte yeni bir yola çıkma heyecanını taşır. Aynı zamanda bazı yazarların en önemli kitapları ilk kitapları olmuştur. Siz “ilk kitap” olgusuyla ilgili neler söylemek istersiniz?
“İlk kitap” özel ve heyecanlı olduğu kadar yazar/yayınevi açısından önemli bir risk de oluşturur. Ben bu konuya bir okur olarak bakmak isterim. Yazarın ilk kitabını severek okuduysam ikinci kitabını da yayımlandığı gibi okurum. Bazen inanılmaz keyif alırım, bazense yok ya ilk kitabın tadı başkaydı, derim. Ama o ilk kitabı sevdiysem ikinci kitabı sevmesem bile yazarın çıkardığı her kitaba mutlaka şans veririm. İlk kitap yazarla okur arasında tuhaf bir bağ oluşturuyor çünkü. İkinci kitap (veya üçüncü, dördüncü) iyi olmasa bile ondan sonra çıkacak olan kitabın mutlaka durumu düzelteceğine inanıyorsunuz. Kapanda Bir Hayal’i okurlar büyük bir ilgiyle karşıladı. Bu beni hem çok heyecanlandırdı hem de çok korkuttu aslında. Umarım yakaladığımız o tutkuyu diğer kitaplarda da sürdürebiliriz.
Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?
Henüz çok yeni her şey. Okumaya devam ediyorum şimdilik.
Yazar/şair adaylarına tavsiyeleriniz neler olur?
Yani henüz tavsiye verecek tecrübeye ulaştığımı düşünmüyorum. Naçizane tek önerim çokça okumaları ve sabırlı olmalarıdır.
edebiyathaber.net (31 Ocak 2021)