Berrak Yurdakul’un kaleme aldığı “İki Cihanın Bekçisi” raflarda

Mart 4, 2022

Berrak Yurdakul’un kaleme aldığı “İki Cihanın Bekçisi” raflarda

Berrak Yurdakul’un İki Cihanın Bekçisi adlı romanı Destek Yayınları etiketiyle yayımlandı.

Tanıtım bülteninden

Toplumumuzun ortak belleğindeki tarihsel acılardan biridir Yemen… “Yemen’e gideni döner mi sandın?” diyen türküyü bilmeyen yoktur. İşte bu acının orta yerinde filizlenen bir hikâye İki Cihanın Bekçisi

19. yüzyılın sonları, Osmanlı askeri acımaz çöllerde açlık ve yoksunlukla savaşırken aynı ordunun yiğit bir subayı olan Tevfik hem kendi hem de Osmanlı’nın onuru için mücadeleye devam etmektedir. 

Peki, Tevfik her şeyini kaybettiği bu savaşın sonunda neye kavuşacaktır? 

Tarihsel arka planındaki gerçekçi anlatımın yanı sıra yeri doldurulamaz kayıplarla baş etmek için girilen arayışın, insanın ilahi adalete sığınmasının ve affetme/affedilme hikâyesinin ustalıklı bir kurguyla anlatıldığı bu kitapta herkes kendi yolculuğundan izler bulacak… 

Arka Kapak Yazısı:

“Benim efendim iki cihanın bekçisidir; kâh o âlemde kâh bu âlemde dolanır. Dilediği vakit dilediği kılığa girendir o; kâh hancı kâh yolcu olarak görünür.”

Birinci Dünya Savaşı… Osmanlı İmparatorluğu Yemen cephesinde ağır bir yenilgi almıştır, Yemen’de açlık, sefalet, zulüm ve yıkım vardır.

Savaşın dehşetiyle cayır cayır yanan çöllerde yiğitliği ve boyun eğmezliğiyle nam salmış olan Osmanlı subayı Tevfik, ihanetin en acısını tadar ve kayıpların en ağırını yaşar. Ancak her şeyini kaybeden Tevfik ihanetin ortasında gerçek aşka kavuşur.

“Dedim, efendim ben ıssız çöllerin ortasında bir başıma kaldım. Benim cefamdan kimin haberi vardır? Dedi, oğul sen garip değilsin, elbet senin de bir sahibin vardır. Kor gibi yanınca kavuşursun O’na, O, senin gönlünün tahtında oturan yârdir. Dedim, efendim ben her solukta ayrı bir gam çektim. Benim gördüğüm zorlukların hesabını kim sorar? Dedi, oğul bu yıkık dökük yer senin evin değildir. Öfke ateşini söndürdüğün vakit bahtının sabahı ta akşamdan doğar. Dedim, efendim ben güneşin nuruna hasret kaldım. Benim düştüğüm derdin hikmetini kim bilir? Dedi, oğul bu karanlık yer senin evin değildir. Aklı gönülle değiştiğin vakit hayal bile edemediğin şeylerin hepsi başına gelir.”

edebiyathaber.net (4 Mart 2022)

Yorum yapın