“Şairler neden resim yapar?” sorusunun cevabını şairin resimle ilgisinde şiirin resme, imgeye yakınlığında aramak gerekiyor sanırım. Özellikle İkinci Yeni Şairlerinin resim sanatına ilgisinde soyutu anlamak arzusu da var gibime geliyor. Kendi öncülüklerinin karşılığını başka sanatlarda da aramışlar. 50’li – 60’lı yılların olanaksızlıkları içinde Edip Cansever’in, Turgut Uyar’ın kötü baskılara bakarak resim sanatını anlama çabası başka türlü açıklanamaz.
Çoğu şairin resimle bir şekilde bağ kurduğunu biliyoruz. Bazıları ellerine kalemi, fırçayı alıp tuvalin karşısına geçmiş, bazıları sergileri yakın takibe almış, bazıları yetinmemiş, şair coşkusu ile resim sanatına yoğunlaşmış. Güven Turan’ın resim eleştirmenliğinden ödül almış olması, Gülseli İnal’ın küratör olarak çabaları, ressamlarla birlikte gerçekleştirdiği projeler hemen aklıma gelenler.
Necmi Sönmez’in küratörlüğünü yaptığı serginin başlığı ve sorusu bu; “Şairler neden resim yapar?” Sergide 18 şairin çalışmalarını bir araya getirmiş Sönmez. Tahmin edilebileceği gibi Tevfik Fikret’le başlayıp genç kuşaklara, Hicran Aslan ve Sevinç Çalhanoğlu’na dek uzanıyor. Türkiye sınırlarıyla yetinmeyip yarı İstanbullu sayabileceğimiz Achim Wagner’i de sergisine dahil ediyor.
Serginin tam adı biraz uzun; “Şairler Neden Resim Yapar? – Yeni Varoluş Biçimleri – Ara Duruşlar Üzerine”. Önce Antalya’da, 19.10.2021- 13.02.2022 tarihleri arasında AKS Antalya Kültür Sanat’ın salonunda açılmıştı sergi. Bir başka vesileyle, Leonardo Anma Sergisi için Antalya’ya gitme olasılığı doğduğunda bu sergiyi de göreceğim diye heyecanlanmıştım. Kısmet İBB’nin Saraçhane Sergi Salonu’nunda görmekmiş.
Beyoğlu – Nişantaşı aksı dışında, yani sanatın merkezine, sergi salonlarının toplandığı yerlere görece uzak bir yerde bir sergi salonu açılmasını önemsiyorum. Daha Bellini’nin ünlü Fatih portresinin sergileneceğini duyduğumda bu sergi salonunu merak etmiştim. Covid salgınına rastladı gidemedim. Saraçhane Sergi Salonu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ana binasında yer alıyor. Bu haliyle çok kolay ulaşılabilecek bir yer. Metroyla da otobüsle de kolayca gidebilirsiniz. Ama sergi salonunu bulmak kolay değil. İBB’nin kültür sanat etkinlikleri için özel olarak hazırladığı kultur.istanbul adlı internet sitesinde mekan olarak bir bilgisi yer almıyor. Dolayısıyla orada yapılan sergilerin de tabii sergi salonunun adresini de bulamıyorsunuz.
Biraz gizli saklı bir sergi salonu yani. Azmedip İBB binasına gelirseniz de “Saraçhane Sergi Salonu” diye bir tabela karşılamıyor sizi. Sergi salonunun tabelası olmadığı gibi ““Şairler neden resim yapar?” sergisinin de bir afişi, yönlendirmesi yok. Belki var da ben kör gözlerimle göremiyorum.
Koca binanın çevresinde bir o yana bir bu yana savrulduktan sonra İBB’nin çevresinde bolca bulunan güvenlik görevlilerinden yardım istiyorum. Şaşırtıcı ama sergi salonunun yerini biliyorlar. Sol yandaki ek binada yandan bir kapıdan girip önce sıkı bir arama, sonra kimlik tespiti, her kurumun kaydetmeye bayıldığı nüfus cüzdanı numaramı da vererek sergi salonuna ulaşmayı başarıyorum.
Cuma günü öğleden sonrası. Koyu mavi hâkim salonda bir ben bir de bir fotoğrafçı var. Biraz dar ve pek kullanışlı olmayan bir mekân olduğu hissi ilk izlenimim. Belki de bunun nedeni sergi salonunu bulmaktaki zorluk ve girişteki aşırı güvenlik endişesi olabilir.
Necmi Sönmez, sergi sunuşunda “Tevfik Fikret’le 1890’larda başlayıp Anita Sezgener’le günümüze dek sayıları beş yüze yaklaşan şairin karalamaları, çiziktirmeleri, krokileri, kolajları, desenleri, piktogramları, resimleri, heykelleri, fotoğrafları, seramikleriyle oluşturdukları çok katmanlı bir bellek var,” demiş. Bir açıdan büyük bir rakam gibi görünse de 1890’dan bugüne geçen 130 yıldan fazla zaman göz önüne alınınca beş yüz sayısı çok değil. Zira aynı zaman aralığında yaşamış 10 bin civarında şair sayabiliriz. Belki bir zamanlar Abidin Dino’nun “şairler ressamlardan daha cesur oldukları için” deyişine uygun olarak şairler daha cesurmuş başka sanat disiplinleriyle ilgilenmekte ama zamanla disiplinler arasında uçurumlar açılıp tek alanda uzmanlaşma ısrarla telkin edildikçe bu cesaret sönmüş ya da gizlenmiş. Seksen Kuşağı sonrasında resme ilgisi olan şairlerin sayısının iyice azaldığını düşünüyorum. Günümüz şairlerinin diğer sanatlar bir yana kendi sanatlarına yani şiire, şiirdeki gelişmelere bile ilgilerinin olduğundan son derece kuşkuluyum. Şiir kitapları da dergileri de okunmuyor.
Kuşkusuz her seçim kendine hastır. Hele 500 şair arasından 18 şair ressam seçecekseniz işiniz daha zordur. Necmi Sönmez’in işinde ne kadar titiz olduğunu bildiğim için bu seçimi yaparken kılı kırk yardığını da tahmin edebiliyorum. Ama her sergi izleyicisinin kafasında bir liste olabileceğini de hoş görmesi gerek. “Şairler neden resim yapar?” sergisine gelirken benim de beklentilerim ve kafamda bazı isimler vardı. Tabii ki Tevfik Fikret’i ve Nâzım Hikmet’i bekliyordum. Ama o dönemlerden hemen akla gelmeyecek, varlığı ve eserleriyle şaşırtacak başka şairler yok muydu resim yapan diye sormadan edemedim kendime. Oktay Rifat, Metin Eloğlu, İlhan Berk de hemen akla gelmeli kuşkusuz. Şiirde de resimde de ustalıklarını kanıtlamış isimler onlar. Ama kime sorsanız “ressam şair” diye akla gelen ilk isim Bedri Rahmi Eyüboğlu’dur. Benim aklımdaki ikinci isim Hulki Aktunç’tu. Ona sergide yer verilmemesine iyice şaşırdım. Aktunç da sergiler açacak kadar resme önem vermiş bir şairdir. 80 Kuşağı şairlerinden Sami Baydar, Turgay Kantürk tabii ki isabetli seçimler. Seksen Kuşağı’ndan Engin Turgut, Deniz Yolları’ndaki görevinden resmî defterlerin kenarına desen çizdiği için atılacak kadar resmi seven, birçok kez sergi açmış başka bir şair. O da yok sergide.
Bir başka konu da sergide yer verilen eserlerin sayıları ve nitelikleri. Mekân dar olduğu için çok eseri sergilenen şairlerde tuvallerin yerleştirmesinin çok yoğun olması kaçınılmazdı sanırım. Ama bu dip dibe yığma etkisi biraz boğucu da olmuş. Lale Müldür örneğinde olduğu gibi daha geçtiğimiz yıl geniş bir sergi açmış bir sanatçıdan tek bir örnek konulması ise az geldi bana. Cemal Süreya’nın eserlerini yansıtma olarak değil de orijinallerinin sergilemesi ile görmek de daha iyi olurdu. Nâzım Hikmet’ten de birden fazla tablo görmek isterdim. İstemenin sonu yok. Meyve veren ağaç taşlanır, diyelim bu mevzuyu kapatalım. Başta bu sergiyi akıl edip hayata geçiren Necmi Sönmez olmak üzere tüm emeği geçenleri kutluyorum.
Yolunuzu mutlaka Saraçhane’ye düşürün ve bu etkileyici sergiyi görün derim. Sergi 21 Haziran 2022’ye dek sürecekmiş. Pazartesi hariç, yani salı ve pazar günleri arasında 10 – 16 saatlerinde gezmek mümkün.
edebiyathaber.net (30 Mart 2022)