Kalabalık bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve ömrü boyunca bunalımlarla, dertlerle ve hastlalıklarla mücadele eden, bütün bunları yüzünde âdeta bir maske gibi duran gülümsemeyle perdeleyen, geleneksel Japon siyasetine ve milliyetçiliğe karşı çıkmak için Komünist Parti’ye katılan, yaşamında atlayamadığı ya da aşamadığı eşikleri otobiyografik romanlara dönüştüren Osamu Dazai, 13 Haziran 1948’deki intiharına dek pek çok metin kaleme aldı. Bunların hemen hepsi, imparatorluğun resmî ideolojisiyle ters düştüğü için sansürlendi ve yasaklandı.
Başkarakterinin Yozo olduğu ve Dazai’nin yaşamından derin izler taşıyan İnsanlığımı Yitirirken de bu kitaplardan biriydi.
Dazai’nin kendisiyle kavga etmekten bitap düştüğü ve Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı’nda ağır bir yenilgi aldığı dönemin ürünü olan İnsanlığımı Yitirirken’de Yozo, tıpkı yazar gibi yüzündeki zoraki gülümsemeyle hem aynaya hem de yangın yerine dönmüş Japonya’ya bakıyor.
“Utanç dolu bir hayat yaşadım” diyen ve derhal dünyadan ayrılmak isteyen Yozo, sahtelikten dert yanıp samimiyet ararken ailesinden arkadaşlarına, ülkesindeki ikiyüzlülükten ruhundaki gel gitlere dek pek çok konuda öfke patlamaları yaşıyor. Bunu kendi deyişiyle “soytarılıkla” aşmaya çabalıyor: “İnsanlara karşı her zaman korku dolu bir ürperme hissettiğim ve insan gibi konuşma, insan gibi davranma yeteneğime hiçbir şekilde güvenmediğim için tüm korku ve endişelerimi toplayıp göğsümün derinliklerinde bir kutuya sakladım. Melankolimi ve öfkemi gizlemek için büyük çaba sarf ettim ve bunun yerine kendimi masum bir neşe havası geliştirmeye adadım. Böylece yavaş yavaş eksantrik bir soytarıya dönüştüm.”
Riyakârlar arasında eriyen bir adam
Yozo, kendisini olmadığı bir kişi gibi göstermeye uğraşıyor fakat bu çabasından dolayı yoruluyor. Zayıflığını ve çekingenliğini gizlemek isterken ikilemleriyle baş etmeye çabalıyor. Böylece kendisine benzer biçimde maskeler takan başka insanlarla yüzleşiyor ve benliği biraz daha örseleniyor. Bu süreçte saygı kavramını ve eylemini sorgulamaya başladıkça tüyleri diken diken oluyor.
İnsanlığımı Yitirirken’de, Dazai ile Yozo’nun birbirine paralel hayatını okuyoruz aslında. Her ikisi de bir şeylerden ürküyor ve yağmurdan kaçarken doluya tutuluyor. Bununla birlikte, insanları güldürüp eğlendiren Yozo’nun, benliğindeki karanlık noktalarla yüzleşip daha fazla gerildiğini görüyoruz. Başka bir deyişle huzursuzluğunu gizlemeye çalışırken kırılganlığı ve yalnızlığına saplanıp kalan bir karakter çıkıyor karşımıza. Bu sorun, Yozo’ya insanların sahteciliğini ve riyakârlığını fark ettiriyor.
Kendisini “insanlardan kaçan bir şapşal” diye tanımlayan Yozo, şehir sakinlerinin hesapçılığının ve çelişkilerinin ayırdına varıyor. Daha sonra kendisine dönerek yaşamının yitip gidişinden bahsediyor. Aynı dönemde yaşadığı inişli çıkışlı aşk sırasında, tedirginliği ve korkusu yine peşini bırakmıyor.
Karşı çıktığı, öfkelendiği ve kendisinden uzak tutmaya çalıştığı her şeyin Z raporunu alan Yozo’nun (ya da Dazai’nin), var oluş sıkıntısına ve insanlığını tüketişine rastlıyoruz romanda. Dolayısıyla İnsanlığımı Yitirirken, Dazai’nin tüm huzursuzluğunu, çelişkilerini ve gelgitlerini Yozo karakterine yüklediği, romantizmin ve karamsarlığın at başı gittiği bir metin olarak karşımızda duruyor.
İnsanlığımı Yitirirken, Osamu Dazai, Çeviren: Peren Ercan, İthaki Yayınları, 128 s.
edebiyathaber.net (1 Mayıs 2022)