Küp yeryüzünde yaratılan oyunlar arasında çözülmesi en zor, en muzip ve en ikonik olanı. Renklere değil yüzeylere göre düşünüp yapabileceğiniz bir kombinasyon oyunu olan Küp hem basit hem karmaşık; hem hareketli hem durağan, hem gizli hem de gözler önünde bir obje. Peki tüm bu çelişkileri, çözümlenmesi gereken zıtlıkları ile Küp her yedi kişiden birinin mutlaka eline alıp oynadığı bir objeden daha fazlasına nasıl dönüşebiliyor? Bu cidden yanıtlanması gereken bir soru çünkü her yedi kişiden birini dünya nüfusu ile karşılaştırdığımızda Küp oynayan kişi sayısı bir milyardan fazla insana tekabül ediyor, düşenebiliyor musunuz? Yani Küp’ten bahsetmek Küp’ü yaratmaktan daha zor. Bu cümlemi bir ironi olarak kabul edin lütfen.
Yaratıcısı Ernö Rubik tarafından yazılan Küp: Bulmacalarla Dolu Bir Hayat baştan sona muazzam bir oyun oyama merakı, bulmaca çözmenin verdiği hazla birlikte yaratmanın akışına oyun oynayarak kendini nasıl kaptırıldığı üzerine, bu arada kendine, “Ben kimim?” diye de sorabildiği için de son derece ironik bir bakış açısı ve dille yazılmış. Bu anlamda Küp’ün tüm hikâyesini yaratıcısı Ernö Rubik’in -ve aynı zamanda Küp’ün de ağzından dinlemek- kendi anlatımlarıyla bu oyunu çözmeye ve zevkine varmaya çalışmak oyun oynamayı seven veya sevmeyin herkes adına güzel bir deneyim sunuyor.
Küp: Bir Yaratıcılığı Yaratmak
Küp kitabı Albret Einstain’in fikirler üzerine, yaratıcılık üzerine söylediği şu nefis sözü ile açılıyor: “Bir fikir ilk başta saçma gelmiyorsa, ondan umut yok demektir.”
Ernö Rubik sözü ilk olarak Küp’e veriyor. Şunu anlıyoruz ki halihazırda yaşayan ve 78 yaşında olan oyun ve yaratma merakı her şeyin önüne geçmiş Ernö Rubik için Küp basit bir obje değil. Ya da şöyle söyleyeyim basite alınacak bir obje değil.
“Her ne kadar yaklaşık yarım yüzyıldan beri hayatımı o belirliyor olsa da hiç beklemediğim bir niteliğini veya karakter özelliğini gördüğüm zaman hâlâ gafil avlanabiliyorum. (…) Küp ile çok fazla şey yapılabilmesi hoşuma gidiyor ve şeklinden aldığım görsel keyfe bayılıyorum. Küp şekli genellikle, örneğin oyun zarı gibi, kotrol edemediğimiz bir cisimle ilintilidir. Ama Küp’te tesadüfen gerçekleşen veya kontrol edilemeyen bir şey yoktur. Tabii sabırlı ve meraklı olma isteğiniz varsa.”
Küp konuşurken oynamayı çok seven bir çocukla konuşuyormuş hissiyatı Ernö Rubik tarafından çok güzel aktarılıyor. Çünkü Rubik için çocuklar usta oyunculardır. Onu yaratırken neredeyse bir çocuk gibi ele aldığını, onun üzerine bir çocuk ile ilgili ne düşünülmesi gerekliyse düşündüğünü, onu bir çocuğu sever gibi sevdiğini anlıyorsunuz. Birkaç yerde yazmaktan hiç hoşlanmadığını ve kitabı yazarken bu anlamda zorlandığını yazsa da Küp’ü konuşturan ve Küp üzerine önemli detayları bizlerle paylaşan Rübik Küp ile ilgili yazdıkça dünya oyun literatürü adına önemini halen koruyan Küp artık sizin için de bir oyun objesi olmaktan çıkıyor. Küp’ün de ifade ettiği gibi, “Sihirli Küp” adını tercih ederim çünkü bu ad bana çocukluğumu hatırlatıyor ama arkadaşlarım bana kısaca “Küp” dedikleri için siz de öyle diyebilirsiniz.”
Babasının oyun oynamaktan hiç hazzetmediğinden söz ederken kendisinin bulmacalar çözmeye başlayarak bulmacalardan çeşitli oyunlar yarattığını ve gün içinde bunlarla oynayarak kendi evreninde bir akış yarattığını anlattığı yerleri tüm ebeveynlerin okuması gerekiyor. Anne ve babasına baktığında kendisiyle ilgili fiziksel ve karakter özellikleri açısından ayrı bir sürümden bahsedilebileceğini söylüyor fakat annesinin iyimserliği ile babasının mükemmelliyetçiliği Rubik’in tüm dünyayı saracak Küp’ü yaratabilmesi adına yol alabilmesinde iki en önemli özelliğini oluşturduğunu söylemesini sağlıyor.
Bu yol alış 1974 yılında, otuzuncu yaş gününde aklına bir fikrin gelmesiyle bambaşka bir boyut kazanır. Sekiz küçük küpü birbirine bağlı ama aynı zamanda tek tek hareket edecek şekilde birleştirmenin ilginç olacağını düşünür. Sekiz tane küp yapıp ilk önce bunlarla uğraşmaya başlar ve ilk önce 2x2x2 modeli üzerinde çalışır. Fakat kısa süre sonra 3x3x3 modelle bir blok elde eder ve bunun daha iyi olduğunu görür. Kafasında hayalini kurduğu şeye çok yakındır artık ve daha da önemlisi büyük küpü oluşturan her bir küpü parçasını yekpare olarak bir arada tutabiliyordur.
“Yaptığım şeyin bir obje olduğu açıktı ama daha ilginç olan şey bunun, bir kavramın üç boyutlu olarak vücut bulması oluşuydu.. Temsili olarak model, tıpkı resimsel bir anlatımın sadece gerçek şeklin özünü içermesi, sadece üç boyutlu bir yapının özünü içeriyordu.”
Saçma Fikirlerin Önemi
Meraklı olmak ne demek, oyun oynamak ne demek, oyun oynarken yaratmak ne demek, yeniden yaratmak, inşa etmek ne demek. Küp kitabı tüm bunların önemini anlamamız adına biçilmiş kaftan. Üstelik yaratıcısının anlatımıyla, gerçek yaşanmış süreçleriyle aktarılan bir hikâye olarak. Bir de işin bulmaca çözme, bulmaca çöze çöze düşünme yetisini geliştirme kısımları var ki sadece bununla ilgili bir şeyler öğrenebilmek için bile kitabın okunması gerekiyor. Dinlendiğinde çok saçma gibi gözüken fikirler, uygulamaya geçilerek bir yaratım süreci başladığında dünyanın on yıllardır oynadığı, zekasını geliştirdiği basit fakat bambaşka bir oyun objesi yaratılabiliyor
Ernö Rubik’in oyun oynama ve bulmaca çözme süreci ile başlayan kusursuz yaratımı dünya çapında bir popülerlik yakalasa da mütevaziliğinden hiçbir şey kaybetmeksizin yoluna devam ediyor. Küp çözücüler dünyanın her yerinde.
Atlamadan yazılması gereken en önemli detay ise kitabın sonunda yer alıyor. Ernö Rubik ile kitap üzerine gerçekleştirilen bir röportaj söz konusu ve böyle bir dâhinin soruları cevaplarken bile fikir dünyasının nasıl işlediğine dair çok iyi ipuçları veriyor.
İthaki Yayınları’na ve kitap çevirisi için Sinan Gürtunca’ya teşekkürler.
edebiyathaber.net (15 Ağustos 2022)