Pinelopi S. Delta’nın yazdığı İsmi Olmayan Masal, süresiz geçerliliği bulunan devletin kötü yönetim sisteminin sonuçlarıyla ilgili didaktik olmayan ve konuyu okura dikte etmeyen dille yazılmış, anlaşılır bir öykü anlatıyor.
1974 yılında doğan Pinelopi S. Delta, 20. yüzyıl Yunanistan’ının entelektüel hayatının simge isimlerinden biri olarak anılıyor. Kalablık bir ailede büyüyen Pinelopsi, çocukluğunun büyük kısmını İskenderiye’de geçirirken yaz tatillerinin yurtdışına yaptığı seyahatlerle yabancı kültürler tanıma fırsatı bulmuş. Annesinin temelini attığı eğitimi hem kişiliğine hem dünya görüşüne erken yaşta etki etmiş. 1906’dan 1913’e kadar Frankfurt’ta yaşayan yazar burada tanıştığı Manolis Triantafillidis sayesinde Demokrat Eğitim Birliği’ne katılmış. 1916 yılında babası Atina Belediye Başkanı olunca Atina’ya dönmüş ve Eleftros Venizelos ile yakın ilişki kurmuş. Kurtuluş Savaşı’nın getirdiği psikolojik baskıyı derinden hisseden Delta bu sebeple Delta felç geçirmiş ancak buna rağmen Anadolu’dan gelen mültecilere destek vermek için elinden geleni yapmış. Almanlar, İkinci Dünya Savaşı’nda Atina’yı işgal ettiğinde ise zehir içerek yaşamına son vermiş. Pinelopi S. Delta, İmge Kitabevi’nden Tonguç Akkuş çevirisiyle yayınlanan İsmi Olmayan Masal kitabıyla “hem büyüklere hem küçüklere” klişesinde –bunu kötü anlamda söylemiyorum- kendine yer bulan bir metin sunarken, kitap, konusu itibariyle yazarın geçmişiyle kurduğu ilişkinin bir yansıması olma ihtimalini mümkün kılıyor.
Kader Ülkesi’nin kralı Birinci Zeki, elden ayaktan düşüp ailesinin ve ülkesinin geleceğini garanti altına almak için oğlu Şaşkın’ı komşu ülkenin kızı Çılgın Prensesle evlendirir. Tacın yeni sahibi ve karısı herkesin gıpta ettiği bir çift olur. Ülke bereket, bolluk içinde yaşarken halk da mutlu mesut hayatına devam eder. Uzun süren bu ‘lale devri’nin ardından Kral Şaşkın yaşlanınca Kader Ülkesi’nin eski halinden yeller esmeye başlar. Zenginlik fışkıran topraklar ölür, muhteşem şehrin evleri birer harabeye döner, halk mutsuzlaşır ve yavaş yavaş ülkelerini terk eder. Tüm bunlar olup biterken ormanın içinden ağır ağır saraya gelmekte olan kralın oğlunun Kader Ülkesi’nin ‘kaderini’ tekrar değiştireceğinden kimsenin haberi yoktur. Eski kralın ailesi de yıkık saray duvarları ardında fakirlik içinde eski şaşaalı günlerini sürdürmeye devam ettirmeye çalışsa da ortada yiyecek bir ekmek dahi yoktur.
Prens saraya ulaşınca onu kız kardeşi Barış karşılar ve durumun vahametini ona gösterir. Saraydakiler komşu ülkelerin eline bakacak duruma gelmişken sokakta ise her şeyden tamamen ümidini kesmiş, hırsızlıkla geçinen, ayyaşlıkla hayattan kopan, kalpazanlıkla karın doyuran bir halk vardır. Prens, Barış’ın da yardımıyla ipleri eline alır ve sarayın duvarlarından çıkıp halkla bütünleşerek el birliğiyle ülkeyi yeniden ayağa kaldırmak için harekete geçer…
Pinelopi S. Delta, İsmi Olmayan Masal’da devletin kötü yönetilmesiyle karşılaşılan sorunların her zaman aynı ve geçerliliğini koruduğunun, koruyacağının işaretini veriyor. Bunu, özellikle Prens’in ‘halka indiğinde’ karşılaştığı insanların dertlerinin birçok ülkede hala geçerli olmasından anlayabiliyoruz. Kitapta, kişisel çıkarlar, ‘taht oyunları’, halktan uzaklaşma, halktan önce kendi sofrasını düşünme gibi örneklerin sonuçlarını halkız ağzından çok net şekilde aktarılıyor. Ancak sonunda elini taşın altına koyacak birinin çıkması ve tüm cesaretini halkın gücüyle birleştirerek bir devleti tekrar eski haline getirmesi ise yine tarihten çıkarılıp günümüze uyarlanabilecek bir ders olarak yorumlanabilir.
edebiyathaber.net (17 Ağustos 2022)