“Tarih” kavramının lise müfredatına hapsedilmesiyle oluşan tanımı aslında hepimizin zihninde bir sakatlık oluşturdu. Tarih deyince savaşlar, antlaşmalar ve devletlerin izlediği politikalar kuşkusuz herkesin zihninde canlanmakta. Bundan mütevellit oluşan tarih tanımı da buna endeksleniyor. Aslında her şeyin tarihinin olduğu, dolayısıyla her şeyin aslında “tarih” olduğu zor bulunabilecek bir çıkarım değil. Buna rağmen sistemlerin oluşturduğu tarih imajı herkesin zihninde demir kazık misali hiçbir şekilde oynamadan duruyor.
O kazığı sarsmaya aday isimlerden biri de tarihçi M. Olgay Söyler. Yeni çıkan “Bir Derviş Yolculuğa Çıkar, Bir Daha Dönmemek Üzere” isimli kitabında kültür tarihimizin olmazsa olmazı olan inanç önderlerinin peşine düşmüş. Kendisi de yollara düşen bir tarihçi, gerek Anadolu’da gerekse Rumeli’de bir şekilde adı anılıp anıtları bugüne gelen şeyh, derviş yahut babaların izini sürmüş.
Esasında inanç tarihçiliği çok yeni bir alan değil. M. Fuat Köprülü’nün açtığı kapıdan birçok yerli ve yabancı tarihçi girerek ilerledikleri yolda el yordamıyla bulduklarını kendi bilimsel anlayışları ve dünya görüşleri çerçevesinde yorumlamıştı. Tarih biliminin belge zorunluluğu bu alanı hep spekülatif bir hale getirdi. Çünkü inanç önderlerinin metafiziğe yaslanan nitelikleri, onlardan arta kalan yaşanmışlıkları bir tür fantastik transformasyonlara soktu. Adına menakıbname yahut velayetname dediğimiz bu ürünler tarih bilimi ile edebiyat sanatının tam ortasında kaldı. Edebiyatçıya da tarihçiye de kendi meşreplerince düşen tek bir iş kaldı: Sapla samanı ayırmak.
Olgay Söyler, akademisyen bir tarihçi değil. Çağımızda sayıları gün geçtikçe artan sivil yahut bağımsız tarihçiler topluluğunun inanç kolunu temsil ediyor. Muhtelif yerlerde neşredilen yazıların toplandığı bu eserde bütünlüğü Olgay Söyler’in niteliği sağlıyor. Yerinde yapılan incelemelerle ortaya çıkan ciddi gözlemsel bakış açısı her yazıda hissediliyor. Anadolu’nun gerçek inanç kodlarını aramak isteyen okuyucunun ilk bakması gereken durak olarak karşımızda duruyor.
Kitapta birçok okuyucunun bildiği hikayelerle birlikte az bilinen simalar ve olaylar da var. Hiçbir olay ya da durum Söyler’in isabetli yorumlarından azade değil. Kitaba özgünlüğünü sağlayan etmenlerin başında gelen gezi ve gözlem, tarihe merakı az olan okuyucuyu bile çekecek türden. Bu niteliğiyle kitabın bir giriş mahiyeti taşıdığını söylemek isabetsiz olmaz.
Görenlere ilk bakışta uzunca gelecek olan kitabın ismi ise dikkate şayan. Hiç kuşkusuz bir daha dönmemek üzere yapılan yolculukların en eskisi 13. yüzyılda yaşanan Anadolu göçüdür. Orta Asya’dan geleneksel inançlarıyla beraber gelen bu kitleler, Ortadoğu’daki İslam anlayışıyla tanışınca olanlar olmuştu. Sayılamayacak kadar çok İslam ekolünün aynı anda yürürlüğe girmesiyle oluşan renkli manzarada kimi gruplar aslan payını alırken kimi gruplar “öteki”liğe itilmişti. İşte bu “öteki” gruplar kendi haklarını isterken aslında kendi yaşayışlarına, düşünüşlerine ve duygularına da yatırım yapıyorlardı. Sonunda gelinen nokta kimsenin işine gelmeyecek cinstendi: İsyan, mistiğin tavrıydı.
Gelgelelim bu yolculukları sadece siyasi nedenlere endekslemek de pek doğru değil. İnanç esasları itibariyle gezginliğe yaslanan derviş toplulukları, çok geniş coğrafyalarda kültür taşıyıcılığı da yapıyorlardı. Günümüz tabiriyle “Kafa nereye biz oraya” anlayışıyla seyahat eden dervişler, günümüz insanının bazı durumlarda imreneceği bir hayat yaşıyorlardı. Yazarımız da kendini hasrettiği konulara bakılırsa yıllar önce bir daha geri dönmemek üzere bir yolculuğa çıkmış gibi görünüyor.
İlk kitabı Anadolu’nun Kronikleri’nden sonra ikinci kitabı Bir Derviş Bir Yolculuğa Çıkar, Bir Daha Dönmemek Üzere’de de okuyucusunu kendi dünyasına yavaş yavaş sokan yazar, artık giriş bahsini kapatmış gibi duruyor. Bundan sonra düşüncelerinin derinleşme evresinin kitaplarını okuyacağız ve okuyucusunun hazırlıksız yakalanma lüksü yok. Çünkü Olgay Söyler, bir öğretmen edasıyla Anadolu’nun inanç kültlerini okuyucusuyla tanıştırmayı başardı.
Olgay Söyler hep yolda, bize düşen onun peşine düşerek hızına yetişmek.
edebiyathaber.net (18 Ağustos 2022)