Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Gazi Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunuyum. Mimarlıkta aldığım tasarım eğitimi bakış açımı bugün bile etkilemeye devam ediyor. Ancak çizim maceram üniversite üçüncü sınıfta aldığım bir ‘Mimarlıkta Eskiz’ ile başladı. Kâğıt üzerine bırakılan her lekenin, her çizginin kıymetli olduğu fikri bir şekilde zihnime orada yerleşti ve bana çizmeye devam etmekle ilgili motivasyon kazandırdı.
Yaklaşık 6-7 senelik zamanda kendi kendime yaptığım keşifler ve kısa süreli farklı sanatçı atölyelerinde aldığım eğitimler var. Ama bu süreçte mimarlık yapmaya devam ediyordum ve çizim arka planda ilerliyordu. 4 yıla yakın da mesleği farklı ölçeklerde deneyimleme fırsatım oldu. Sonra İtalya’da bir master programından kabul aldım ve istifa ettim. Ama işler biraz farklı gelişti, İtalya’ya gitmedim. Mimarlık pratiğini farklı işbirlikleri ile sürdürmeye başladım ve bir yandan da sanatsal üretimlerime ağırlık verdim. Bir noktada konfor alanımın mimarlık değil sanat ve illüstrasyon mecrası olduğunu fark ettim. Üretimlerimi insanlarla paylaşmaya başladıktan kısa bir süre sonra, 2019 Ekim’de Ankara’da Deppo29’da ilk kişisel sergimi açtım, ‘connected(!)cities. O süreci takiben de İletişim Yayınları’ndan bir resimli çocuk kitabı için teklif geldi: Galiba Hışırdıyorum! Ve yolculuğum buradan devam etti J
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Önüme yeni bir hikâye geldiğinde önce onu zihnimde döndürüyorum, kahve içerken yürürken sohbet ederken. Kitabın konusuna göre rutinlerim değişebiliyor. Geçenlerde bahar ile ilgili bir kitap için ( henüz yayınlanmadığı için isim veremiyorum J ) kendimi Heybeliada’ya atıp, oradan çiçekler topladım mesela ve renk paletimi onlar belirledi J Ya da Galiba Hışırdıyorum için günlerce mavi ve turuncu tonları çıkarmıştım kağıtlara sadece, henüz karakterleri bile tasarlamadan. Sonrasında ise kendimi atölyeme kapatıp o işin ruhuna girip girmediğimi anlamak için hızlı eskizler alıyorum. Çalışma alanım konusunda ise genel olarak hassasım. Bana ait bir oda, atmosfer ve odaklanmamı bozmayacak bir ortama ihtiyacım var. Şu anda atölyem ve evdeki çalışma alanım arasında ara ara rutinlerle ilerliyorum.
Çalışmaya tüm sahnelerin kabaca storyboard eskizlerini yaparak başlıyorum. Kitap başından sonuna bir proje benim için. Bu eskizlerin çoğu çok hızlı ve sadece benim anlayabileceğim formatta oluyorlar. Sonra da bu eskizlerin bazılarını bitmiş sahnelerin içine saklıyorum, en sevdiğim. Hazırlık süreci ile kitabı resimleme süreci neredeyse eşit sürede anlayacağınız üzere J Bu süreçler gelenekselde geçebilse de projeleri genelde dijitalde çalışıyorum. Procreate ve photoshop arasında yardımlaşmalı bir süreç oluyor. Ayrıca kullandığım dokuların da bir kısmını geleneksel yöntemlerle hazırlayıp dijitale aktarıyorum. Hikayeleri resimlerken arka planda metinde geçmeyen başka bir hikâye eklemeyi oldukça seviyorum. Devrilen bir vazo, açılan bir kapı, dala konan bir kuş ve yaramazlık peşinde bir kedi… Bu yaptıklarımı fark edecek çocukları hayal etmek ve kikirdemek ise en büyük motivasyonlarımdan.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Ben bu konuda iletişime çok açık bir çizerim. Bu işin bir ekip işi olduğunu düşünüyorum ve etkileşimle daha da iyiye gidiyor projeler genelde. Tabi kimsenin birbirinin alanına girmediği bir etkileşimden söz ediyorum. Doğru iletişimlerin kurulduğu her projede yeni bir bakış açısı kazanmış oluyorum. Burada her yayınevinin ayrı politikası oluyor. Bazı yayınevlerinde sadece editör ile iletişim kuruyorum. Bazı yayınevlerinde ise editör ve yazarla aynı anda iletişim halinde oluyorum.
Başlarda projeye başlamadan bir deneme çizimi yapıyordum. Ama artık yapmıyorum çünkü yukarıda bahsettiğim gibi bir sahne tasarlamak benim için projeyi yarılamak demek. Şimdi ise projeye başladıktan bir süre sonra renk paletini ve seçtiğim tarzı görebilecekleri birkaç sahne ve karakter tasarımı paylaşıyorum yazar ve editörle; birlikte üzerine konuşuyoruz ve sonra tekrar kapanıp proje bitimine yakın paylaşıyorum yaptıklarımı. Birkaç revizyon sonrası tamamlanmış oluyor.
Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
İyi sayılabilecek bir okuyucuyum. Çok tutkunu olduğum yazarlar var. Ayin gibi dönüp dönüp baktığım Salinger, George Perec, John Berger, Ursula Le Guin gibi. Onlar zihnim kitlendiğinde okuyup tekrar beni harekete geçiriyorlar. Resimli kitapları incelemeyi, sanat tarihi okumayı da çok seviyorum. Bir de kent beni çok etkiliyor. Yürümek… Kent içerisinde rastgele dolaşırken o rastlantıyla bir şeyler keşfedebilme ihtimalini seviyorum. Rastgele dolanmak, bir şeye rastlamak, köşede bir şey görmek… Gözlem bence bir sanatçının en büyük kaynağı. Ve eskiz defterim hep yanımda. Yıllar önce bir müzede yaptığım bir çizime rastlamak da onu yapmak kadar ilham verici. Çocuklarla çalışmak da kendi üretim sürecim kadar besliyor beni. Onların özgürlüklerini çok kıskanıyorum, çizgileri düşünmeden kâğıda bırakan halleri çok ilham verici. Mimikleri, tepkileri, renkleri de hep kitaplarımda zaten J
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Bu oldukça üzün bir süreç. Yazar ve editör ilişkisinden yukarıda biraz bahsetmiştim, tekrara düşmek istemem. Ama hikâye tamamlanana kadar üzerine konuşup, geliştirip yeniden revizeler yapılıyor. Çizer süreci tamamladıktan sonra grafik tasarım aşaması başlıyor. Bu aşamada da baskıya gitmeden önce sizinle paylaşılıyor. Ben zaten sahneleri tasarlarken yazılarla ilgili önerilerde bulunuyorum. Grafik tasarım aşamasında bana geldiğinde yeniden düzenlediğim sahneler bile oluyor ama ona rağmen.
Dediğim gibi bu gerçekten bir ekip işi. Mesela son kitaplarımdan Ayrık Otu’nda oldukça hassas davrandık ve hem ben hem grafik tasarımı yapan arkadaşımız tekrar tekrar revizelere gittik. Ben genelde kitaplarımın matbaa süreçlerine kadar da takipte kalıyorum, yayınevi alan açtığı doğrultuda tabii ki. Renklerin kaybı beni üzüyor, matbaa ile konuşturan yayınevim bile oldu hassasiyetimi bildikleri için. Özel projelerde mutlaka birkaç deneme baskısı alıp, yeniden yeniden düzenlemelere gidiyorum. Proje size ilk ulaştığından elinize aldığınız sürece kadar çok yoğun bir emek var, ama elinize aldığında hepsine değiyor.
edebiyathaber.net (3 Eylül 2022)