İlk kitap söyleşilerimizin bu haftaki konuğu Ornis Kitap’tan çıkan, aynı zamanda yayınevinin de ilk kitabı olan Birkaç Küçük Sıyrık adlı romanıyla Merve Tarhan. Bu vesileyle, yolculuğuna yeni yazarlara fırsat vermeyi tercih ederek başlayan Ornis Kitap’a da yayıncılık hayatında başarılar diliyoruz.
“Romanın çıkış öyküsü günlük hayattan küçük bir diyaloğun beni götürdüğü bir yerdi.”
Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? Kitaplar hayatınıza nasıl girdi, “okur” olmaktan “yazar” olmaya giden yol nasıl başladı ve ilerledi?
Ben 1989 İstanbul doğumluyum. Çocukluğum Erenköy’de geçti. Belli zaman dilimleri dışında hep İstanbul’daydım. Buralarda Kadıköy’ü ve Erenköy’ü özellikle çok severim, Adaları severim bir de… Klinik psikoloğum, psikoloji dışında Arjantin tango ve resim sanatıyla da ilgileniyorum. Ama hiçbirinin tarihçesi bende edebiyat kadar eski değil. Yazmaya çocukken başladım. Mutsuz bir çocuksanız bir şekilde depresyondan paçayı kurtarmanın yollarını bulmanız lazım. Benim için bu yol öncelikle yazmak oldu galiba. Okuyarak veya yazarak başka dünyalara gidilebildiğini erkenden keşfettim, bir zaman makinesine sahip olmak gibiydi. Yazma macerası yedi yaşında bir şiirle başladı, dokuz yaşına geldiğimde hikayeler yazarak bir defteri bitirebilmiştim. Yakaladığım herkese yazdıklarımı okutuyordum. Sonra 11 yaşında sınıfta gazete çıkarma girişimim oldu. Üst kattaki komşumuzun kızının yazıcısı vardı. Ben de ona bir iş teklif ettim! Zamanla bu metinler öykülere dönüştü. Ardından da bir roman oldular. Yaşamın içinde bu parçaları ancak böyle birleştirebildim. Bir dağılma ve bütünleşme süreci gibiydi. Bütün yollar aynı yere çıktı sonunda.
Siz aynı zamanda psikoloji alanında çalışıyorsunuz. Edebiyat ve psikoloji alanları sizde nasıl buluştu? Psikoloji alanında çalışıyor olmanın edebiyata olumlu veya olumsuz etkilerinden bahsedebilir miyiz?
Psikoloji alanında çalışıyor olmanın olumlu bir etkisini söylemek gerekirse, karakterlerin iç dünyalarını anlamaya, tutarlı bir çizgiye oturtmaya, bunları bir neden sonuç ilişkisi içinde yapılandırmaya yardımcı oluyor olabilir. Olumsuz tarafı ise otosansür. Biz mesleki olarak insanlara yardım ettiğimiz, hatta asla incitmememiz gerektiği söylenen bir yerde duruyoruz. Yazarken şöyle sesler duyabiliyorsunuz içinizde: ‘’Bu cümle birilerini incitir mi? Bu cümleyi kurarak benzer yaşantılara sahip birini kötü etkiler miyim?’’ Yazarken bunu düşünmemeniz gerek. Bir de mesleki olarak bize biçilen bir rol var. Terapistin kusursuz olması bekleniyor. Böyle tuhaf bir algı da söz konusu. Özgürce düşünebilmek için bütün bunlardan tamamen kurtulmanız, zihninizden silip atmanız gerekiyor. Bir roman yazarken bu düşünceler size yardımcı olmaz. Eğer bir ders kitabı ya da mesleki bir yazı yazma niyetiniz yoksa. Yaratıcı olabilmek için alana ihtiyacınız var. Ve hata yapmaya.
Kitabınızın ortaya çıkış öyküsünü anlatabilir misiniz? Fikir nasıl doğdu, kitabın ismine nasıl karar verdiniz, yazma süreci nasıl gelişti, yazarken uyguladığınız belli rutinler veya ritüeller var mı?
Yazarken uyguladığım rutinler yok. Her yerde yazabilirim. Moda’da sevdiğim bazı kafeler var. Ama evde de yazabilirim. Telefona not aldığım da olur. Benim için o anda o düşünceyi yakalamak çok önemli. Zaten odaklandığımda çevremi katiyen duymam. Romana gelince… Birkaç Küçük Sıyrık’tan önce öykülerle başladım. Sonra romanı denemek istedim. Buradaki geniş oyun alanı çok cazip geldi açıkçası. Yer yer sancılı, yer yer keyifli bir süreç roman yazmak. Sıklıkla o masanın başına geçmeniz gerekiyor. Romanın ismi bir anda aklıma geldi. Derdimi anlatan bir isim olduğunu düşündüm. Romanın çıkış öyküsü ise günlük hayattan küçük bir diyaloğun beni götürdüğü bir yerdi. Basit bir diyaloğun beni çağırdığı yere gittim sadece. Diğer her şey bu yolculuk sırasında gerçekleşti.
Dosyanızı tamamladıktan sonra yayınevlerine ulaşma, başvuru ve dosyanın kabul edilmesi sürecinden bahsedebilir misiniz? Bu süreçte yaşadığınız zorluklar olduysa bunları nasıl aştınız?
İlk kitabınızsa süreç gerçekten zor. Çok sabırlı olmanız ve kendinize gerçekten güvenmeniz gerekiyor. Süreçte motivasyonunuzu düşürecek durumlarla karşılaşmanız çok olası. Ben de birkaç talihsizlik yaşadığımı söyleyebilirim. Düşündüğüm kadar kolay olmadı. Burada önemli olan kendinize inanmak ve yaptığınız işin arkasında durmaya devam etmek sanırım.
“İlk kitap” hem yazar hem yayınevi açısından birlikte yeni bir yola çıkmanın heyecanını ve soru işaretlerini taşır. Sizin ilk kitabınız aynı zamanda yayınevinin de ilk kitabı oldu. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Benim romanım bir süredir çekmecede duruyordu. Mehmet Bey bu romanı bilmiyordu, başka bir proje için konuşuyorduk aslında. Sonra ben bu romandan söz ettim. İkimizin de içine sindi, buna öncelik vermeye karar verdik. Benim ilk kitabımın aynı zamanda yayınevinin ilk kitabı olması benim için çok değerli. Ben yeni başlangıçları severim.
Kitabınızdan biraz bahsedebilir misiniz?
Birkaç Küçük Sıyrık, roman türünde bir kitap. Karakterlerin birbirleriyle temasları üzerinden yakınlık ve uzaklık kavramlarını ve yaralarımızı ele almaya; bunu yaparken de karakterlerin iç dünyalarını olabildiğince ortaya koymaya çalıştım. Hüznün ve neşenin kaynaştığı metinleri severim. Çünkü yaşamak bana göre ne tamamen hüzünlü, ne de tamamen neşeli bir şeydir. Arada gidip geliyoruz işte. Derdimi anlatabildiysem ne ala.
Yeni çalışmalarınız var mı? Varsa, kısaca söz edebilir misiniz?
Şimdi bir öykü kitabı hazırlıyoruz. İçinde hem ilk öykülerim, hem bugünlerde yazmakta olduğum öyküler yer alacak. Sonra yine romanla devam etmek istiyorum. Aklımda birkaç fikir var.
Henüz bir kitabı yayımlanmamış yazarlara ve yazar olmak isteyenlere tavsiyeleriniz neler olur?
Bu çoğunlukla zor ve yorucu bir süreç olduğundan sabırlı olmak gerekiyor. Bu zorlu süreçte, gerçekten yazmak için bir nedeni olanlar zaten vazgeçmeyecektir. Onlar için bir öneriye gerek yok. Onlar sezgisel, içlerinden geldiği gibi hareket etse daha iyi. Belki şunu söyleyebilirim, usta çırak ilişkisine gerçekten inanıyorum. Öğrenebileceğiniz, fikir alabileceğiniz, yazılarınızı okutabileceğiniz birilerinin olması iyi olur. Edebiyat atölyeleri de olabilir. Bu alana emek vermiş, çok değerli insanlar var ülkemizde. Onların tecrübelerinden faydalanmak çok kıymetli. Böyle bir imkan yoksa iyi metinler de her zaman size rehberlik edecektir. Fakat belli noktalarda da başına buyruk olmayı bilmek gerekiyor. Eninde sonunda metninizle tek başınıza kalacaksınız zaten. Orada bazı sesleri duymayı bilmek lazım.
edebiyathaber.net (5 Eylül 2022)