Öykü: Annesiz çocukların adı | Aslı Sökmen Gediz

Eylül 6, 2022

Öykü: Annesiz çocukların adı | Aslı Sökmen Gediz

Akşam sefalarının sarı ve kırmızı açan çiçekleri yolun iki tarafını hıncahınç doldurmuştu. Erenköy’ün belki en güzel, en renkli, en çocuklu sokaklarından biriydi. Her apartmanın girişine dolanmış hanımellerinin insanları maruz bıraktığı tazebahar kokusu, ortasındaki antenleri çekip çıkartarak dibindeki balı emen çocukların mutluluğuna karışırdı. İş dönüşlerinde çılgınca koşuşturan çocukları görmeyince mutsuz olan yetişkinlerin yaşadığı, bakkalın, manavın taburelerini dükkan önlerine çıkarıp huzurla çaylarını höpürdettikleri, çocukların komşu teyzelerin kapısında, mutfak camından kokusu acımasızca süzülen keklerin bir dilimi için, sıra bekledikleri, kedilerin kuyruklarının birbirine bağlandığı ama bundan kedilerin bile şikayet etmedikleri bir sokak.

İki küçük kız sessiz bir samimiyetle bahçe duvarlarından birinin üstüne oturmuşlar. Gözlüklü olanı korkmuş, soru sormaya çekiniyor. Bacaklarını sallıyor mütemadiyen, topukları duvara çarpıyor. Sonunda dayanamıyor

“Kaç ay oldu?” diye soruyor.

“7 ay oldu,” diyor kızıl saçlı olanı

“Korktun mu?”

“Korktum.”

“Okuldakilere söyledin mi?”

“Söyledim.”

“Ne dediler?”

“Bazıları ağladı ama ben artık ağlamıyorum.”

Şaşırıyor gözlüklü olan.  

“Neden,” diyor, “ağlaman normal”

“Biliyorum ama halam dedi ki, ağlarsam geri gelmezmiş, sadece üzülürmüş.”

“Geceleri de mi ağlamıyorsun?” diye soruyor gözlüklü, inanamamış gözlerle.

“Bazen ağlıyorum ama Meliha Abla duyarsa kızıyor.”

“Meliha Abla kim?”

“Yeni geldi. Babamla artık o uyuyor. Ama ben düğünlerine gitmedim.”

“Niye?”

“Halam ağlar kızı getirmeyin,” demiş. “İstemiyordum ki zaten.”

İlk karnelerinin tatiliydi o yaz. Hepsi pekiyi iki karnenin. Daha çok sevinmelilerdi. Sevinemediler.

“Tokamı saklıyor musun?” diye sordu kızıl saçlı.

“Tabi saklıyorum. Seneye gelirken getir demiştin.”

“Bütün yaz kalacak mısınız yine İstanbul’da?”

“Kalırız. Okullar açılınca döneceğiz Adana’ya.”

Sevindi kızıl saçlı. Gülümsedi. Yüzünde kazadan kalan izler yer değiştirdiler o zaman.  

Bir süre daha sessizce oturdular. Bacaklar sallanmaya devam etti.  Ayaklarının dibinde evcilik torbaları duruyordu. Örtüler, tavalar, tencereler, giydirilmeyi, doyurulmayı bekleyen bebekler. Yaz günü üşürler belki diye kumaş artıkları ve fistolarla dikilen küçücük yorganlar bile torbadaydı.

“Oynayalım mı?” dedi gözlüklü.

“Oynayalım.”

Hemen serdiler örtüleri bir bahçenin yeşilliklerine. Çiçekleri kocaman açılmış ağırbaşlı ortanca kümelerinin hemen önündeki boşluğa. Ah bir de kokusu olsaydı ya şu ortancaların. İki tane kopartıp yerdeki yaygının üzerine koydular, evlerini süslediler. Başladılar yemek pişirmeye. Oynuyorlardı ama çok konuşmuyorlardı aralarında. Gözlüklü olan arada yutkunuyordu.  

“Kamyon çarptı arabamıza, ama kaçtı,” dedi birdenbire kızıl saçlı.

Bebeğinin yorganının çiçekli kumaşını, annesinin kaza sırasında giydiği ve kanını büyük bir iştahla emen kırmızı çiçekli gömleğine benzetmişti. Siren seslerini hatırlamıştı, bir de babasının hıçkırarak ağlamasını. Şiddetli bir ağrı hissederek bir süre kaldırımın kıyısında yatmıştı. Sonra dönüp duran mavi bir lambanın ışığı almıştı gözlerini. Işıktan adamlar gelmişleri beyaz giysileri ile. Yerden kaldırmışlardı onu. Ne kadar ağlamıştı babası. Acaba Meliha giderse de o kadar ağlarmıydı? Bunları anlatmak istemedi arkadaşına.

Sonra başka bir kız daha geldi yanlarına. Onun getirdiği bir avuç kuru kayısıyı üçünün arasında eşit olarak bölüştürdü kızıl saçlı. Evcilik annesi oydu. O büyümüştü.

“Yarın yine oynar mıyız?” diye sordu gözlüklü.

“Olur. Meliha Abla bazen bırakmıyor beni. Yardım etmemi istiyor. Ama sanırım gelirim.”

“Yarın ben anne olayım mı?”

“Olmaz sen yapamazsın, yine ben anne olurum” dedi kızıl saçlı. Torbasını hafifçe sürüyerek eve doğru yürüdü.

Bütün yazı böyle geçirdiler. Hanımellerinin kokusu teselli etmeyi bilmeyenin çaresizliği ile acısını nasıl yaşaması gerektiğini bilemeyenin beceriksizliğine karışmıştı. Ortancaların ağırbaşlılıklarına eşlik ederek o sıcacık sokakta sımsıkı sardılar birbirlerini.  Gözlüklü ve Kızıl saçlı daha sonraki tatillerde hiç karşılaşmadılar. Birbirlerinin izini hiç bulamadılar. Ama hiç unutmadılar.  

Gözlüklü için annesiz her çocuğun adı Hande kaldı…

edebiyathaber.net (6 Eylül 2022)

Yorum yapın