Çizimle olan ilişkiniz ne zaman başladı?
Almanya’da doğdum, 6 yaşıma kadar orada yaşadım. Kindergarten’da resim yapmak teşvik edilirdi, evde de bol bol resim yapardım zaten. Yaşadığımız mahalleye belli aralıklarla, içi aklınıza gelebilecek her tür sanat malzemesiyle dolu bir minibüs gelirdi. Bu malzemelerle, sırf boyamak için kolunuzu boydan boya alçıya alabilirdiniz mesela. Gençlere yönelik bir hizmetti bu ve 4-5 yaşımdayken birkaç kez tanık olduğum bu etkinlik beni etkilemişti. Yine aynı yaşlarda sırtında “Santana” yazan kırmızı bir montum olmuştu; bu klasik tipografinin de beni etkilediğini hatırlıyorum. Sanat veya tasarımla ilk temaslarım böyleydi.
Yine de çizim yapmak tek başına tutkum olmadı, çünkü birazcık daha ilerleyen yaşlarımda müzik, arkeoloji ve şiire de merak sarmıştım kendimce. Zarafete ilgiliydim sanırım. Diğer yandan Türkiye’ye gelince, ufaktan ticari girişimlerim başladı: İlkokulda arkadaşlarım için defter-kitap etiketleri hazırlayıp satardım 😉 Sanat eğitimi almadım, kendimi yetiştirdim diyebilirim.
Çizer kitaba nasıl hazırlanır?
Kitap kapağı için araştırma ve okumalar yaparım. Duyguyu, dönemi, fikri anladıktan sonra en sade ve çarpıcı tasarım fikrini bulmak için çalışırım. Bu zor kısımdır, çünkü işin gerçeği -okuru bir yana koyarsak- ilk etapta kendim dışında memnun etmem gereken en az beş kişi daha vardır. Tasarım fikrinden emin olunca görseli çalışmaya başlarım. Bazen görseli çalışırken tasarım fikrini revize ettiğim de olur. Bütün bu süreçte müzik her zaman yanımdadır ve duyguyu bulmama yardım eder. Benim için temel motivasyon, kitabın nesiller boyu; çocuk veya yetişkin, birilerine dokunacak olmasıdır.
Tablet ve uygulama teknolojilerinin gelişmesi kendi adıma işleri oldukça kolaylaştırdı. Artık belli bir mekâna bağlı kalmadan çalışmam mümkün olabiliyor.
Çizimlerinizi yaparken yazar ya da editör ile nasıl diyaloglar gelişiyor aranızda?
Yazar ve editörün zihninde muğlak da olsa bir imge vardır ve çalışmanızı heyecanla beklerler. Bu bazen avantaj yaratır bazen de tersi olur. Ben daha çok editörler ile çalışıyorum ve iyi işler çıkardığımızı düşünüyorum. Editörün verdiği brief, metinden çıkardığı anahtar kelimeler tasarım fikrine katkı sunabiliyor. Yine de zaman varsa metni okumayı tercih ederim, tasarım fikri için bir nevi madencilik yaparım. Eh, bazen de işler yolunda gitmeyebilir ve yeniden çalışmak gerekir. Bu gibi durumlarda karşılıklı diyaloğu sürdürmek sorunları aşmanıza yardım eder. Editoryal tasarım; kapak çizimden basılacak materyale, tipografiden renk yönetimine bilgi ve beceri gerektiren bir alan.
4.Sanatınızı/çizimlerinizi beslemek için neler yapıyorsunuz?
Editoryal tasarım alanında özellikle Arjantin’den çıkan işleri internet üzerinden takip etmeye çalışıyorum. Pandemi sürecinde benim için hayat kurtarıcı olan Afrobeat tınıları, eskiden beri hayran olduğum ECM Records albüm kapağı tasarımları, yurt dışında yayımlanan bazı çocuk dergileri… gibi birbiriyle ilgisiz görünen birçok şeyden beslendiğimi söyleyebilirim. (Elbette Türkiye’de iyi çocuk dergileri var fakat, mesela Aquila Magazine bir keresinde çocuklara etkinlik olarak “Gargle your national anthem” önermişti. Türkiye’de böylesi bir ifade özgürlüğüne ulaşabilsek keşke). Tasarımı/çizimi besleyen şeyler fikirlerdir.
Bir kitabın rafta yerini alana kadar geçirdiği mutfak sürecini çizer cephesinden anlatır mısınız?
Bir yayın grubunda görsel yönetmen olarak çalışıyorum, bu nedenle bizzat işin mutfağındayım. Kendi işlerimin üretim sürecinde bulunduğum gibi, yetenekli birçok çizerin çalışmalarına da temas ediyorum. Yayıncılık yoğun emek gerektiren bir uğraş ve sevmeden yapılması mümkün değil. Yazardan çizere, editörden grafikere herkes bu yoğun çalışmanın bileşeni. Yazar ve editör ile geçirdiği uzun ve etkileşimli çalışma döneminden sonra, yoğun emek sarfedilen bir kitabın baskısını eline almak çizer için mutluluk verici tabii ama bence (sanırım herkes buna katılır) çizme süreci asıldır.
“Çiziyorsam Sebebi Var” köşesinde bana da yer verdiğiniz için teşekkür ederim.
edebiyathaber.net (10 Eylül 2022)