Bilimkurgu ve fantastik dünyanın yaratıcı yazarı Hugh Howey ile ilgili yazacak çok ayrıntı var. Öykü koleksiyonundan oluşan Makine Öğrenmesi kitabını (İthaki Yayınları – 2022) elinize alıp sayfalarını çevirmeye başladığınızda Jamie Ford’un hem kitapla ilgili hem de Howey ile ilgili Önsöz yazısı ve kendisinin bizzat kitabın başlangıcında yer alan Giriş’i ile Hugh Howey dünyasıyla tanışıyorsunuz. Wool serisi, -özellikle Wool (Silo) serisi ile- dünya çapında milyonlarca okura ulaşan Howey’in yarattığı bilimkurgusal evrenler odağında şahsen sorduğu ve cevabını bulmak amaçlı peşine düştüğü şu iki soru ile başlayalım: “Bundan sonra ne olacak? Orada ne var?”
Makine Öğrenmesi içinde hem bilimkurgu hem de fantezi türünde öykülerin yer aldığı bir derlemeden oluşuyor. Wool dünyasında geçen üç yeni öykünün de yer aldığı bu derlemede yapay zekadan, paralel evrenlere, video oyunlarından, sanal dünyanın girdaplarına, aşk ve nefretin algoritmalarından, hayalimizin doruklarına çıkmayı vaat eden distopik hikâyelere varana kadar 8 farklı başlığın altında yazılan bu öykü derlemesinde özgün bir Hugh Howey dünyası ile karşı karşıyayız. Her öykünün sonunda anlatmak istediği evreni nasıl yazdığı, hikâyenin kurgusunu bu anlamda nasıl oluşturduğunu da yazan Howey öykülerin sonuna bu ayrıntıları eklemesiyle aslında yazdığı tür olan bilimkurgu adına yukarıdaki paragrafın bitiminde olduğu üzere başta soru sormak üzere, farklı şeyler deneyerek, farklı yollar aradığını bizlere göstermiş oluyor. Kitabının giriş yazısını şöyle bitiriyor Howey: “Oraya vardığımızda ne bulacağımızı merak ediyorum.”
Bilimkurgu Evreninin İkonik Öyküleri
Kitabın ilk bölümü olan Uzaylılar ve Yabancı Dünyalar’ın ilk öyküsü İsimsiz Tepeye Tırmanış dünyanın dışında farklı bir gezegende Everest’ten daha yüksek olan bir dağ zirvesine tırmanmakla ilgili ve daha soğuk bir dağa. Huge Howey 7 bölümden oluşan bu öyküyü oturup tek bir seferde yazdığının altını çiziyor, Wool serisinin dünyada büyük bir yankı bularak çok okunmaya başlanmasıyla birlikte bir tür gizlenme duygusuyla. Bölümün ikinci öyküsü İkinci İntihar bir uzaylı istilasını onların bakış açısıyla anlatıyor. Howey bu öyküsünde de, ya insanlar uzaylı istilasına boyun eğmeyip, direnirlerse ne olur sorusundan yola çıkarak farklı bir bakış açısıyla yazıyor öyküsünü.
Kitaba da ismini veren ikinci bölümün ilk öyküsü Makine Öğrenmesi’ni okuduğumuzda bir uzay asansörü inşa etmek için nelerin gerekebileceği sorgulanıyor. Her dev projede olduğu gibi bu projede de can kayıpları olabilir. Öykünün ana sorusu şu: İnsanlardan farklı olarak makineler böyle bir riske değeceğini düşünebilirler mi? Howey’e kulak verelim: “Demiryollarını inşa eden, tarım devrimimizi ve sanayi devrimimizi başlatan erkek ve kadınların hepsi suistimal edildikleri, başkalarının esiri olup ihmal edildikleri bir dönemden geçmek zorunda kaldılar.” Acaba sahip olduğumuz makineler de aynı acıları çekecekler mi? Sanırım zaten çekiyorlar.”
Silo Öyküleri bölümüne gelene kadar –özellikle Kutu ve Glitch öyküleri odağında- artık tamamıyla dijitalleşmiş dünyada distopik kurgunun nesnelerin interneti kavramı üzerinden yazıldığını okumaya başlıyoruz. Çevrimiçi buzdolapları, oda içi elektrik süpürgeleri veya yapay zeka bir bilgisayara sahip olmanın ne derece akıllıca olduğu sorgulanıyor. Gelelim Siloların gelecek dönemleri anlatan ikonik dünyasına. Havada, Dağda, Ormanda öyküleri ile karakterler vasıtasıyla Siloların yaşam evreni le ilgili bir beyin fırtınasının içinde buluyoruz kendimizi. Gerçekten de herkes androitlerle evlenip, Mars’ta okula gitme fikrinden memnun olacak mı? Olası yakın gelecek tümüyle memnun edecek mi bilimkurgu dünyasını? “Eskilerden vazgeçmek zordur” diyor Howey, “Ancak ileri doğru uzanıp bir sonrakini yakalayabilmenin tek yolu da budur.”
Merak Edilen Yere Ulaşmak
Kitaptaki öyküler bittiğinde bir yere ulaşmıyorsunuz aslında. Hugh Howey’in kastettiği de varılacak olan bir nokta değil zaten. Bilimkurgu dünyasının o köşede daima bizi bekleyen sınırsız hayal gücü. Hep bir kamyon şoförü olmak isteyen, yıllarca zamanını bu işle geçirmesi gerekiyormuş gibi hisseden Howey bu hayali için kız arkadaşını okuldan vazgeçmeye iknaya bile çalışmış. Kamyon şoförü olma hayalinden hiç vazgeçmez fakat kısa süre sonra küçük bir yelkenlide yaşayan bir balerin ile tanışır ve hayatının sonraki on yılını küçük veya lüks teknelerde çalışarak geçirip deniz aşırı seyahatler yapar. En sonunda da iki büyük hayalinden ilkini gerçekleştirmek için (Diğeri -kısmen gerçekleştirdiği üzere- yelkenli ile dünyayı gezmektir) bilimkurgu, fantastik türde romanlar yazmaya başlar. Hugh Howey işte bu sebeplerden dolayı bilimkurgu, fantastik türde yazan en ikonik çağdaş yazarlar arasında yerini alır. Merak edilen yer hayallere doğru yol alınan güzergahlardır Hugh Howey için ve onun bir sözüyle noktalayacak olursak: “Hiç gerçekleşmemiş bir geçmişe hayranlık duymak yerine gözümüzden kaçırabileceğimiz bir geleceğe dikkat etmemiz gerek.”
Toplam 376 sayfadan oluşan Makine Öğrenmesi’nin çevirisi İnönü Korkmaz’a ait. Yaratılan bambaşka dünyaları okumanız dileğiyle.
edebiyathaber.net (26 Eylül 2022)